7 Kasım Çarşamba günü Genç Aydınlanma Kulübü tarafından okulumuzda Düşünür ve Dilbilimci Sevan Nişanyan’ın katılımıyla ‘Türkiye’de ifade özgürlüğü’ başlıklı bir etkinlik düzenlendi. Karl Marx’ın ‘Grundisse’ kitabını Türkçe’ye çevirmek için bir yaz boyunca Burgazada’daki evine kapanıp hem Almanca öğrenmiş hem de kitabın çevirisini tamamlamış, yaklaşık 12 dil bilen, felsefe ve siyaset bilimi eğitimi almış Sevan Nişanyan, yaklaşık 3 saat süren etkinlikte zihin açıcı ve keyifli bir sohbet gerçekleştirdi.
Spontane olarak geliştirdiği konuşmasında ilk sözlerinden bir şu oldu: “İfade özgürlüğünü bastıramazsın!” Bunun üzerinden ifade özgürlüğünün yasaklanamaz, engellenemez olduğuna ve hiçbir kişi ya da kurum tarafından bastırılamayacağına vurgu yaptı. Ardından ifade özgürlüğünün sınırları konusuna değinen Nişanyan ‘İfade özgürlüğünün sınırının başkasının özgürlüğü olduğunu’ söyledi.
Daha sonra Nişanyan ‘ifade özgürlüğünün amacı ve ifade özgürlüğüne neden izin verildiği’ konusunu üç maddede ele aldı. İlk iki maddenin pragmatik amaç doğrultusunda olduğunu söyledi ve maddeleri şöyle sıraladı:
1)”Sustaramıyorsak tahammül edelim.” düşüncesi
2)”Farklı ve uç görüşlerden yararlanabiliriz.” düşüncesi
3)”Hak’kı ve Hakikat’i arama” güdüsü
İlk maddenin tamamen pragmatik bir amaç olduğunu söyleyen Nişanyan, ikinci maddeyi de yine pragmatik ve etik dışı olarak nitelendirdi. Üçüncü maddenin ise gerçek ve has olduğunu söyleyen Nişanyan esas olanın üçüncü madde olduğunu söyledi.
Hak arayışının vicdan, hakikat arayışının ise merak ve akıl yoluyla yürüdüğünü söyleyen Nişanyan bu arayışların ‘yalnız’ olduğuna vurgu yaptı. “Başkaları sana vasatın dilini konuşur.” “Yalnız kalmak, toplum değerlerinin dışında olmaktır. Bunun adı ifade özgürlüğüdür” sözleriyle ifade özgürlüğü konusunda yalnızlığın önemini vurguladı. Daha sonra iyi ve kötü toplumun özelliklerinden bahseden Nişanyan, kişinin akıl ve vicdanıyla baş başa kalmasına izin veren toplum düzeninin iyi, buna izin vermeyen toplum düzeninin ise kötü olduğunu söyledi. Ardından ölmek ve öldürmek peşinde olan toplumların gelişemeyeceğine vurgu yaptı.
Biraz da kendi hayatından bahseden Nişanyan, hiçbir ideolojiye bağlı olmadığını ama hepsiyle iyi olduğunu, gençlik dönemlerinde sosyalist olduğunu şükür ki şimdi kurtulduğunu, sosyalizmin özgürlüğü kısıtladığını düşündüğünü söyledi. “Herhangi bi ‘izm’e kapılmış olan insan ‘ihlas(gönül açıklığı)’ yokluğundadır.” sözüyle durumu özetlerken Türkiye’nin şu anki durumu üzerine ülkenin 80 yılını Kemalizm karanlığı altında geçirdiğini, Atatürk büstünün daima kafalara vurulduğunu söyledi. Türkiye’de hızla ilerlemekte olan ifade özgürlüğü konusunda AKP’nin marifeti mi, yoksa toplum sosyolojisinin hızla değişmesi mi? sorusuna Türkiye’nin müthiş bir dinamizmi olduğunu, Devlet Bahçeli’nin bile gelmesi halinde bu dinamizmi önleyemeceğini vurguladı. Ancak AKP Hükümeti’nin de hiçbir şey yapmadığını söylememek gerektiğini, ‘Hak’ını vermek gerektiğini söyledi. Türkiye’de muhalefetin olmadığını, kendi umudunun AKP’nin içinden içinden çıkacak dinamiklerde olduğunu, demokrasinin Türkiye için en uygun sistem olduğunu vurguladı.
Son bölümde soruları alan Nişanyan, “Peki biz neler yapmalıyız, nasıl ifade özgürlüğünü geliştirebiliriz?” sorusu üzerine cevabı üç madde halinde sıraladı:
1)Dil öğrenin
2)Seyahat edin
3)Kim hangi fanatizmle gelirse tersini savunun!
Ardından diğer soruları cevaplayan Nişanyan, hoş aforizmalar bırakarak okulumuzdan ayrıldı.