“Hayatta farklı gözlemleri, nüansları ve detayları arıyorum. Çünkü hayattaki tek odağım savaşlar, Çernobil ya da intiharlar değil. Benim ilgilendiğim bütün bunlar içinde insana ne oluyor, insan nasıl davranıyor, nasıl tepki veriyor, yaşadığımız zamana neler oluyor? İnsanın ne kadarı doğuştan getirdiği biyolojik adam, ne kadarı yaşadığı zamanın adamı ve ne kadarı kendisi?” (Svetlana Alexievich)
Dünya Savaşı, Sovyet-Afgan Savaşı, Çernobil Faciası, Sovyet Rusya’nın dağılması gibi birçok trajik ve dramatik olayları bizzat yaşadı. Tarihin en kanlı sayfalarında hapsolmuş yüzlerce insanla konuştu, yaşanan acıları ve sıkıntıları bir de onların ağzından dinledi. “Koca bir mezar” diye tabir ettiği SSCB tarihi, “kurbanlarla cellatlar arasındaki tükenmek bilmez diyaloglar” ve halkın gözünde büyütülmüş bir sosyalist ütopyanın dağılması, eserlerinde araladığı tarihi kapılardan bazılarıydı. Halktan gizlenen gerçekler, büyük bir imparatorluğun çöküşüyle ilgili birçok bilinmeyen ve yine kendi tabiriyle “cehennemden çıkma soru ve sorunlar” onun sahici duyguları, en içten kelimeleriyle birleşti ve eserlerine kazındı.
Svetlana Alexievich… Daha önce ismini duymamış olanlar artık 2015 Nobel Edebiyat Ödülünün sahibi olarak bilecekler onu. Fakat bu bir yazar için geldiği son noktadan yola çıkan, yetersiz bir tanım olacaktır. Çünkü yolculuğunun başından bu ödülü alana kadar Alexievich birçok dönüm noktası yaşadı, gelişti, değişti ve türlü eserler verdi. İşte onu tanımak isteyenler için yolculuğunun başı:
Svetlana Alexievich 1948 yılında Ukrayna’nın küçük bir kasabası olan Ivano-Frankivsk’te doğdu. Babası askerî görevini tamamladıktan sonra öğretmen olarak çalışmaya başladı ve aile Belarus’a taşındı. Alexievich Minsk Üniversitesi’nde 1967-1972 yılları arasında gazetecilik okudu. Henüz mezuniyetinden kısa bir süre sonra rejime karşıt görüşleri sebebiyle Polonya sınırındaki Brest’te küçük yerel bir gazeteye yollandı. Daha sonra tekrar Minsk’e döndüğünde Sel’skaja Gazeta adlı bir gazetede çalışmaya başladı. Rusya hala çok sallantılı bir dönem geçiyordu ve İkinci Dünya Savaşı’nın izleri kolayca unutulacağa benzemiyordu. Bütün bu yaşanan karmaşa aslında onun edebiyatını besleyen unsurlardan oldu. Uzun yıllar ilk kitabı Savaşın Kadısnı Olmayan Yüzü (War’s Unwomanly Face, 1988) için malzeme topladı. II. Dünya Savaşı sırasında erkeklerin, kadınlardan çaldığını düşündüğü zaferin aslında nasıl da kadınlar olmadan kazanılamayacağını anlattı. Savaşta bir milyondan fazla Sovyet Kadını en ön saflarda pilot veya tank sürücüsü olarak görev aldı. Önceki savaşların aksine sadece doktor veya hemşireler değil, siperlerde pusuya yatanlar da kadınlardı.
Kitap kadın askerlerin, erkeklerin savaşın hiç bahsetmedikleri bir yüzü hakkındaki diyaloglarından oluşuyor. Erkekler bombaların nasıl patladığını anlatırken, kadınlar ölü bedenlerle dolu bir savaş alanında yürümenin, etrafa patates gibi saçılmış genç vücutları görmenin ne kadar korkutucu ve acı verici olduğunu anlatıyorlar. İçlerindeki sızıyı millet gözetmeden dile getiriyorlar, hem Almanlar hem de Ruslar için. Kadınlar için savaştan sonra da zor zamanlar bitmiyordu. Evlenebilmek için uzun bir süre askeri kimliklerini ve yaralarını saklamak zorunda kaldılar. Yazarın, savaşı hiç konuşulmamış açılarından, kadınların gözüyle anlattığı bu ilk kitabı oldukça yankı uyandırdı ve Ütopya’nın Sesleri serisinde attığı ilk emin adım oldu.
İkinci kitabı Son Tanık (The Last Witness) ise savaşın 7-12 yaş arası çocukların ağzından dinlediğimiz bir versiyonu olarak öne çıktı. Dostoyevksi’nin dediği gibi “Ortak iyilik bir çocuğun gözyaşlarından sağlanıyorsa hiçbir değeri yoktur.” Savaşın çocukların gözünden bütün çıplaklığıyla anlatıldığı, Son Tanık yine vahşetin vurucu ve beklenmedik açılardan anlatıldığı bir roman oldu.
Üçüncü romanı Çernobil’den Sesler (The Chernobyl Prayer: Chronicles of the Future) ile birlikte okuyucu kitlesini iyiden iyiye oluşturan Alexievich, bu romanda aslında iki faciayı anlatıyor. Birincisi yaşanan büyük patlama, ikincisi ise daha sonra nesiller boyu sürecek olan bir sosyal facia. “Çernobil’den sonra zamanla olan ilişkimiz değişti. Sonsuza kadar ve asla kelimeleri tamamen başka anlamlara büründü. Tek bir kişiyle ilgili olaylar onun hayatını yaratır, birçok kişiyi içine alanlar ise tarihi yaratır. Çernobil’in tarihi 21. Yüzyıla meydan okuyarak hala yazılıyor.” diyor Alexievich. Yine bir gazeteci edasıyla yazdığı bu romanında da olaylara asla olduğu gibi tek boyutta bakmıyor ve bu felaketten etkilenen, toplumun her kesiminden insanla yaptığı konuşmalar, gözlemler sonucunda ortaya eşsiz bir analiz çıkarıyor.
1993 yılında SSCB’nin dağılmasından etkilenip, çeşitli psikolojik rahatsızlıklara sürüklenen ve intihar etmeye teşebbüs eden insanların hikâyelerinin anlatıldığı kitabı Ölümle Efsunlananlar ise değişen rejimde tutunamayanların çarpıcı bir dille anlatıldığı bir roman oldu. Sovyet Rusyası yıkıldıktan sonra, sıkı komünistler devletin yeni rejimi ile uyum sağlayamayarak derin bir bunalıma sürüklenmişti. Bu dönemde çıkmaza giren bir çok insanın kendinden bir şeyler bulduğu, uyum sancılarının etkili bir şekilde anlatıldığı roman yazarın dördüncü kitabı oldu.
Alexievich’in romanlarının, hazırladığı 21 adet belgesel metninin ve yazdığı üç adet tiyatro senaryosunun birçok kısmında hemşire ve yazar Sofia Fedorchenko’nın ve yazar Ales Adamovich’in İkinci Dünya Savaşı ile ilgili notlarından etkilendiği bilinmektedir.
Dünyanın çoğu yerinde olduğu gibi onun da rejime yönelttiği eleştirileri, dobra açıklamaları ve konuşmaları zaman zaman ülkesini terk etmesini gerektirmiş ve hayatının belli dönemlerinde İtalya, Fransa, Almanya ve İsveç’te yaşamıştır.
Ödülleri
- 1985 Nikolay Ostrovskiy Ödülü-SSCB
- 1985 Konstantin Fedin Ödülü-SSCB
- 1985 Komsomol Ödülü-SSCB
- 1996 Tucholsky-Preis(İsveç PEN)
- 1997 Andrei Sinyavsky Prize
- 1998 Leipziger Book Prize on European Understanding
- 1998 Friedrich-Ebert-Stiftung-Preis
- 1999 Herder Prize
- 2005 National Book Critics Circle Award, Voices from Chernobyl
- 2007 Oxfam Novib/PEN Award
- 2011 Ryszard-Kapuściński-Preis (Polish)
- 2013 Peace Prize of the German Book Trade
- 2013 Prix Médicis essai, La Fin de l’homme rouge ou le temps du désenchantement (Время секонд хэнд)
- 2014 Officier D’ordre Des Arts et Des Lettres De La Republique Francaise
- 2015 Nobel Edebiyat Ödülü
Savaşlarla, dünyadaki bitmeyen vahşetle ve ülkelerin kanlı tarihi ile ilgili birçok kitap yazıldı ama belki de Alexievich’in farkı, hepimizin en temelinde insan olduğumuzu hatırlaması ve bütün bu olayları, unutulmaya yüz tutmuş insani duygularımıza dokunarak anlatması olmuştur. Savaş denilince akla ilk gelen silahlar, askerler, patlamalar, kan, gözyaşı dışında; o romanlarında bütün bunları gerçekten yaşamış savunmasız insanların, çaresiz bir halkın neler hissettiğini gözler önüne serdi. 2014 yılında aldığı son ödülünden sonra (Officier D’ordre Des Arts et Des Lettres De La Republique Francaise) aldığı Nobel Edebiyat Ödülü ile duygu yüklü yazılarında tarihin unutulmayan acılarını, toplumlar için birer cesaret kaynağı olarak gösterdi.
Resim Kaynakları:
https://en.wikipedia.org/wiki/American_women_in_World_War_II