Ankara’ya ilk karın düştüğü 7 Aralık Cumartesi gecesi, Almanya’nın gelmiş geçmiş en iyi bestecilerinden biri olan Richard Wagner‘i (1813-1883) ve Wagner’in öğrencisi olan, bestelerinde de Wagner etkileri görülen Richard Strauss‘u (1864-1949) Bilkent Senfoni Orkestrası sayesinde dinleme fırsatı elde ettik.
İlk olarak Der fliegende Holländer yani Uçan Hollandalı Uvertürü ile başladı gecemiz. Peki çizgi filmlere, kitaplara konu olan bir efsane nasıl oldu da bir uvertürün adı oldu?
Wagner, 1833 tarihli Aus den Memoiren des Herren von Schnabelowpski isimli bir romanla birlikte Uçan Hollandalı efsanesi ile tanışmıştır ve bu hikayeden etkilenerek bir libretto hazırlar. Uzun uğraşlar sonucunda bu uvertür 1843’te Wagner’in şefliğinde Dresden Saray Tiyatrosu‘nda sahnelenir.
Hollandalı Kaptan, tanrıya karşı geldiği için lanetlenmiştir ve yalnızca yedi yılda bir kez kara çıkabilmektedir, bu cezadan kurtulabilmesi için bir eş bulması gerekmektedir. Karaya çıktığı bir zaman güzeller güzeli Senta‘ya aşık olan kaptan daha sonra onun bir nişanlısı olduğunu öğrenir ve bu acıya dayanamayarak hayalet gemisine binerek denizlere açılır. Senta bu pişmanlıkla mahvolur ve intihar eder, Hollandalı ise gemisinin kayalıklara çarpması sonucu ölür.
İşte tüm bu acı dolu hikayeyi, notaların forte ve piano nüanslarıyla hissedebilmek mümkün.
Daha sonra Wagner’in en sevdiğim eseri olan Tannhäuser çalınmaya başlandı.
Tannhäuser, aşk tanrıçası Venüs ve bakire Elisabeth arasında geçen bir aşk üçgenin anlatıldığı bir efsanedir. Tüm romantizmi, öfkesi ve zıtlıklarıyla bir uvertür daha… Keman’lar acıyı, Korno’lar durumun karmaşasını hissettiriyorken Çello’lar dengeyi sağlar. Eserin ortalarına doğru Bacchanel olarak tanımlanan bir bölümle birlikte şarkılar söylenip dans ediliyormuşçasına bir neşe gelir salona. Uvertürün sonunda aşkın iyice çıkmaza girdiğini belli eden bir zıtlık bölümü keskinleştirilir.
Arp‘ların da eşlik ettiği bir diğer eser ise Die Meistersinger von Nürnberg yani Nünberg’in Usta Şarkıcıları Uvertürü idi. Wagner’in, ölümünden önce Tannhäuser’in devamı niteliğinde yazdığı bu eserde felsefik çağrışımlar bulunmaktadır.
Strauss yirminci yüzyılın başlarında ileri besteci olarak tanımlanan senfonik şiir ve operalar yazan başarılı bir sanatçıdır. Strauss, Wagner’e derin bir hayranlık duyar ve bu yüzdendir ki eserlerinde onun etkilerine sıkça rastlanılır. Ein Heldenleben yani Bir Kahramanın Hayatı ile çok başarılı bir çalışma ortaya koymuştur.
Işın Metin şefliğinde gerçekleştirilen bu konserin tekrarının Mart ayında olacağını söylemeden bu yazıyı bitirmek doğru olmazdı. Dünyanın en önemli bestecilerinden olan bu isimlerin eserlerini Bilkent Senfoni Orkestrası‘ndan dinlemenizi gerçekten tavsiye ediyorum!
Biletler için: http://www.mybilet.com/event/15447/bilkent-senfoni-orkestrasi-14-xii-aykal-ve-korad-ile-tuzun-brouwer-ve-tchaikovsky/
Gelecek Program:
14 Aralık Cumartesi 20:00 | Bilkent Konser Salonu
Gürer Aykal şef | conductor
Kağan Korad gitar | guitar
F. Tüzün | Çayda Çıra
L. Brouwer | Iberia Süiti (Isaac Albeniz’den sonra), Gitar ve Orkestra için
P.I. Tchaikovsky | Senfoni No.2, Do minör, Op.17 “Küçük Rus”
F. Tüzün | Dance “Çayda Çıra”
L. Brouwer | Iberia Suite (After Isaac Albeniz) for Guitar and Orchestra
P.I. Tchaikovsky | Symphony No.2 in C minor, Op.17 “Little Russian”