Sel Yayıncılık’tan Kadın Öyküleri

Kadınlar… Yüzlerinde gülümsemesi, ellerinde emeği, yüreklerinde sevgi ve hasreti eksik olmayan; gözlerinin altında hep gecenin laciverti, umudu ve aşkı bekleyen kadınlar. Anadır, anaçtır… Rüzgârdan güneşe, insandan minik bir karıncaya kadar sevgisini, umudunu, mutluluğunu paylaşır. Toprak fark etmeksizin, tüm dünyada her coğrafyada kadın; kadındır…

SEL Yayıncılığın ‘Kadın Öykülerinde’ serisi, yazmaya ve yanmaya sevdalı kadınların öykülerini bize sunuyor. Ankara’da sokaklar ve kış kokusu, Avrupa’da hasret ve düşler, Doğu’da emek ve toprak, İstanbul’da keşmekeş ve sevgi, İzmir’de deniz ve hayaller, Karadeniz’de rüzgâr ve yamaçlar; her satırda kendini buram buram okura hissettiriyor.

Ankara

 

Müptelası da vardır, kaçanı da; fakat her zaman ucundan, köşesinden yakalayıp kendini sevdirmeyi bilir Ankara. Biraz hüzün, biraz kahkaha, biraz direniş, biraz merak, biraz terkediş, biraz kayboluş, biraz huzur… Her birinden tatlı kaşığının ucuyla caddelerine sokaklarına serpilmiştir adeta. Memur şehridir, düzenlidir. Kış akşamları caddelerini sarmalayan ayazı Ankaralıları bıktırsa da, baharı da bir o kadar huzurludur.

 

 

 

 

Avrupa

Yabancı bir kentte kadın olmak; daha da zoru, hiç alışık olmadığın bu kentte öteki olmak. Dizinin beşinci kitabı olan Kadın Öykülerinde Avrupa’da bir araya gelen yirmi dört kadın yazar; bu öyküler ile hayallerini, özlediklerini, hislerini, duyarlılıklarını, bakış açılarını; kısacası bu coğrafyayı önce yazdıklarına, sonra da okurların yüreklerine dokudular adeta.

 

 

 

Doğu

 

Yüzlerinde gülümsemesi, ellerinde emeği, yüreklerinde sevgi ve hasreti eksik olmayan Doğu kadınının ve hüzünlü Doğu’nun hikayesi var öykülerde. Kadınların gözünden, hissedilen ve yaşanan gerçekler, her bir öyküyü okurken sizleri hem oraya götürecek, hem de içinizde yaşatacak. Ayrıca kitap, Doğu’nun bizim edebiyatımıza kattıklarını ve öykücülüğümüzdeki çeşitliliği bizlere sunuyor.

 

 

 

 

İstanbul

Boğazından sokaklarına, kadınlarından kedilerine, erguvanlarından tarihine; kokusu, dokusu, tadı ve rengi var İstanbul’un bu öykülerde. Kimi hüzünlü bir kadına benzetir; kimi de yalnız bir adama. Herkesin İstanbulu, yaşadıkları ve hisleri İstanbul kadar özeldir. Öyküleri okurken, kafanızda kendi İstanbul’unuzu görecek; İstanbul’un zaman içerisinde nasıl değiştiğini, yittiğini veya geliştiğini ve bunların edebiyatımıza nasıl yansıdığını fark edeceksiniz.

 

 

İzmir

 

Boyozundan mavisine, insanından dokusuna kadar; ruhları bir şekilde İzmir’e dokunmuş yazarların, anılarıyla gözlemlerini oluşturdukları öykülerde, kent yeniden anlamlar buluyor. Her bir satırda burnunuza buram buram İzmir kokusu gelirken, hem İzmir sokaklarında gezecek; hem de İzmir’in binbir çeşit tat, doku ve kokusunu içinizde hissedeceksiniz.

 

 

 

 

 

Karadeniz

Yamaçlarından yeşilliğine karayemiş dalları, fındıklar, kömür vagonları ve denizi köpüklü dalgalarıyla Karadeniz’i anlattı yazarlar her bir öyküde. Karadeniz’de bir denizin kıyısından içeriye uzanan kentlerin; yağmurla birleşip yeşille iç içe geçenlerin söylediklerine kulak verebilirsiniz.

 

Leave a Reply