Ocak- Şubat tatili ile yapılacak, gerçekleşecek etkinlikleri araştırır olduk. Konserler ve sergiler sene içinde olduğu gibi tatilde de sanatseverlerin gözde etkinliği olmaya devam ediyor. Sergi gezmek, yeni sanatçıları ve eserlerini tanımak adına Galeri Soyut, Ocak ayı boyunca Ankaralı sanatseverlere sergi keyfi sunuyor. Var olan güncel sergiler, görülmek için sizi bekliyor!
İşte bu sergilerden birkaçı;
Engin KORKMAZ
‘ÖNERMELER’
(9- 28 Ocak 2015) – A Salonu
Yaratıcı tarzı, kullandığı renkler ile yarattığı bütünle sanatseverleri resimlerinde kısa bir yolculuğa çıkaran sanatçı, ince ince işlediği formlar ve oluşturduğu farklı bakış açısı ile sanatseverlere zengin bir koleksiyon deneyimi yaşatıyor.
Engin Korkmaz sanat anlayışını şöyle ifade etmektedir:
“Benim için resim, hayatı çevreleyen karmaşık düzenin bir yansıması ve fark yaratabilme mücadelesidir. Hayatı anlamlılaştırabilmek için, yaratıcı düşüncenin yardımı ile yaşam alanını yeni baştan kurgulama mücadelesinin plastik bir yansımasıdır diyebilirim. Yaratıcı düşüncenin temelini ise, içimde önceden kurgulamadığım anlık, değişken duygu ve sezilerin oluşturduğunu söyleyebilirim.
Resim; adına yaşam dediğimiz bu kaotik duruma ve bir türlü içselleştiremediğim karmaşaya karşı, rastlantıların olanaklarından da yararlanarak yeni bir düzen oluşturabilme mücadelesinin, tuval yüzeyindeki yansımalarıdır benim için.’’
Yusuf ŞENGÜR
‘KAĞITLAR ve İNSANLAR’
(9- 28 Ocak 2015)- B Salonu
Kullandığı renkler ve fırça darbeleri ile dikkatleri üzerine çeken resimlerin yaratıcısı, oluşturduğu akıcılığıyla figürlerin dinamik formunu farklı bir tarzla ele almış Yusuf Şengür’ün eserleri, sanatseverlere farklı bir disiplinin yaratacağı etki ile unutulmayacak bir deneyim yaşatacak.
Şengür’ ün resimlerinde, en başından beri var olan anıştırmalar, görünülerin içine karışmış figür ve objeler bu sergide farklı bir kimlik kazanıyor. Seçtiği kişilerin bireysel özelliklerine yönelen, onlara farklı roller biçen genç sanatçı, bu figürleri resmetmeyi yeğlediği mekanlar aracılığıyla, izleyici ile arasında ortak nokta yakalamaya çalışıyor. Resimlerdeki mekanlar birçoğumuzun belleğinden zaman zaman çıkıp gelen hatıraların geçtiği yerler ancak; aradan geçen zamanın, bu mekanların belleğimizde kalan kısımlarında da etkisini esirgememiş olduğu çok açık. Resimlerde kolaj olarak kullanılan ahşap ve kağıt malzemelerin kullanımı ve yarattığı terk edilmişlik hissi, zamanın bahsettiğimiz etkisini kuvvetlendiriyor. Serginin isminin ‘Kağıtlar ve İnsanlar’ oluşu, insanın birçok duyguyu kalıcı hale getirmek üzere kullandığı yazma eylemine bir övgü niteliğinde ve resimlerde alıntılanmak koşuluyla kimi mısralar okunabiliyor. Figürler ise bu mekanlardan bize göz kırpan, kimilerine göre geçen olayların tanıkları… Şengür, bunu izleyicinin de içinde bulunduğu bir süreç olarak niteliyor.
Renkçi bir tavır ile oluşturulan resimlerin genel yaklaşımı bir bütün taşımakla birlikte; görülecek ki her biri ayrı tatlar taşıyan, izleyiciyle yeni noktalarda buluşabilen resimler. Bu bilinçli yaklaşım; hızlı üretimin yineleme etkisine kapılmadan, her bir resmin kendi içinde bir yapıt olarak ele alınmasını sağlıyor.
1985 doğumlu Yusuf Şengür Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Resim Bölümü mezunu. Ulusal yarışmalarda 11 adet ödülü bulunan sanatçının resimleri, birçok özel koleksiyon ile müze ve vakıf koleksiyonlarında yer almaktadır.
Cemil GÜÇ
‘NEDEN/ WHY’
(9-28 Ocak 2015)- B Salonu
Çeşitli malzemeler ile zengin bir koleksiyon yaratan sanatçı, yarattığı yalın formlar, üzerine eklediği özgün dokunuşlar ve kullandığı çeşitli imgeler ile sanatseverlere farklı bir gözlem keyfi yaşatacak.
Cemil Güç’ün ‘NEDEN / WHY’ adlı heykel sergisi 9 Ocak- 28 Ocak 2015 tarihleri arasında Galeri Soyut/ B Salonu’nda sanat izleyicileri ile buluşuyor. İzleyiciyi, en yalın hali ile elmayı ve elmanın üzerinden zamanı ve zamansızlığı düşünmek arasında bir yolculuğa çıkarıyor.
Cemil Güç’ün mermer, ahşap ve bronz elma heykellerinde saf ‘elma’ olma halinin yanısıra, tarihsel akış içinde elmaya yüklenen tüm anlamların yansımalarını da bulmak mümkün. Hem çok tanıdık olan; ama aynı zamanda da şaşırtıcı biçimde çekiciliği hiç azalmayan elma formu, Cemil Güç’ün heykellerinde yeniden hayat buluyor ve masallardaki elma imgesinden mitolojiye, dini motiflerden, günümüz dolaşımındaki elma imgesine kadar farklı çağrışım katmanları barındırıyor.
Cemil Güç 1974’da İstanbul’da doğdu. 2001’de Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi heykel bölümü Ziyatin Nuriev atölyesinden mezun oldu. İstanbul Maslak’taki kendi atölyesinde çalışmalarına devam etmektedir.
Birkancan ÖZKAN
’13- 14 ANAHTARI’
(9- 28 Ocak 2015) – C Salonu
Tarzı ve bakış açısı ile sizlere zengin bir görsel deneyim yaşatacak olan sanatçı, eserleri ile yarattığı derin anlam ve imgelerle sanatseverleri etkileyecek ve eserleri akıllarda unutulmaz kılacak.
“Boşlukta salınan ve bu boşluğun refleksleri sayesinde biçimlenen-biçimlendiren bir yapının üstünde nefes almaya başladık. Önceleri, yaşam reflekslerimizi geliştirmekle meşguldük. Daha sonra, içimizde hareket halinde olan, sürekli titreşen ve ancak bir su yansımasında fark ettiğimiz ‘’Öz’ü’’ gördük. Bu durum bazı ihtiyaçları gereksindirdi: Konuştuk, inandık, merak ettik, aşık olduk, yazdık, çizdik, müziği keşfettik.
Günün birinde, birdenbire içimizde bir aydınlanma oldu. Sorguladık. Yeni yaşam alanları arzuladık, uzun mesafeler kat ettik. Yaşamımızı kolaylaştıracak çeşitli aletler yaptık. Üzerinde dolaştığımız mekâna DÜNYA ismini verdik. Gün geçtikçe diğer canlılardan daha farklı olduğumuzu anlamakla kalmayıp, doğayı şekillendirme kibrine bile kapıldık. Zamanı keşfettik, kentleştik ve çoğaldık…
Gün, hafta, ay, yıl, asır, sonsuzluk… Asır, yıl, ay, hafta, gün, saat, dakika, saniye, salise, an, sonsuzluk. Bu döngü içerisinde, arada kalmışlığını fark eden insanoğlu, bu korkunç sonsuzluğa karşı, kendi yapay doğasını inşa ederek yeni bir çağ atladı. Var olan doğanın üzerine modifiye edilmiş yapay bir doğa kurmak, algılar dünyasını yeni nesil bir pazarlama ve iletişim aracına dönüştürdü. Bu sebeple yaşamın şu ana kadar geçirdiği süreçlerin ve topladığı verilerin, hayatımızın her zerresinde kendini hissettiren ortak bir dil olduğunu fark ediyoruz.
Sanatçı, yapıtlarında yapay doğanın hepimizin üstündeki etkilerini keşfetmeye çalışmış ve ortak bilinçsel iletişimin varlığına ithafen, gözlemlerini ’13-14 Anahtarı’ başlığı altına toplamıştır. Her birimizin içinde var olan, derinden bildiği ve farkında olduğu küçük hikâyeler, korkular, imajlar, renk dengeleri, dünyanın her yerinde, her insan için geçerli olan farkındalıklar ve gerçeklik, insan doğasının temeli üstünden, insanın yarattığı yapay doğadan beslenir. Aradaki ironiler çoğunlukla bir otobüs yolculuğunda gözümüze çarpmayan ama daha sonrasında aklımıza geliveren görüntüler ya da arzular gibidir. Resimlerdeki karmaşık ve kaotik kompozisyon basit bir göz illüzyonudur. Fakat ardındaki gerçekliği, yine en öndeki, en karışık renkler doğurmaktadır.
(13-14 anahtarı hayatımızın her anında lazım olabilecek bir tamir ekipmanıdır. Genellikle de; herhangi bir tamir işinde, en çok ihtiyaç duyulan anahtardır. Şöyle bir düşündüğünüzde, sizler de hatırlayacaksınız…)”
Diğer sergileri daha yakından takip etmek için;