Son derece sancılı geçen seçim sürecinde yazı yazmadım. En son 8 mart tarihinde tahliye edilen İlker Başbuğ üzerine bir yazı kaleme almıştım. Seçim süreci boyunca son derece yoğun olan politika birimi yazılarının yayını ve düzeniyle meşgul olduğum için kendim yazmaya pek fırsat bulamadım. Bir aylık suskunluğumun tek sebebi bu değil elbette. Düşmanlığın,kutuplaşmanın, hakaretlerin hüküm sürdüğü siyaset arenasında kendime bir yer bulamadığımı da ifade etmeliyim.  Netice itibariyle bir seçimi daha geride bıraktık.  %45 ve kaybedilmeyen İstanbul ve Ankara bu seçimlerin kazananını anlamamız için yeterli. Hepimiz için hayırlı olsun. İktidarın seçmenden bir uyarı alması demokrasimiz için çok önemliydi. Ancak olmadı. Seçim sonrası yeni Türkiye profili ve bizleri bekleyen gelişmeler hakkında görüşlerimi yazarak sizleri umutsuzluğa sürüklemek niyetinde değilim. Cemaate ne olacağını, Başbakan’ın tayin edeceği yeni vatan hainlerini, savaş tamtamları çalmayı bırakıp direk savaşa yeltendiğimiz Suriye’yi, ayakkabı kutularını, Cumhurbaşkanlığı seçimlerini ilerde konuşuruz elbet…

Bu yazımda toplumsal barışımıza bir nebze olsun katkı sağlamak için, artması için herkesin elinden geleni yaptığı kutuplaşmanın daha fazla artmaması için, hepsinden de önemlisi ruh sağlığımız için sona ermesini dilediğim memleket manzaralarına değineceğim;

siyaset-secim

– Her seçimden sonra koyun ve cahil söylemlerine abanarak, sosyal demokrasinin hiçbir gereğini uygulamadan halkı küçümsemeyi tercih eden, insanların bir partiye oy vermelerini sadece cehalet ve zaafiyet ile özdeşleştiren zihniyet azalarak bitsin artık.

– Bir seçimi galip tamamlayan partinin tüm hatalarından, sorumlusu olduğu haksızlıklardan, hukuksuzluklardan, yolsuzluklardan, iftiralardan, cinayetlerden, yanlış tüm politikalarından aklandığını zanneden zihniyet azalarak bitsin artık.

– Aynı apartmanda oturan, aynı derslere giren, ortak kaygılara, ortak sevinçlere, ortak umutlara sahip olan; sırf siyasi duruşu ve düşünceleri farklı olduğu için birbirlerine hınçla bakan insanlar azalarak bitsin artık.

Hain, alçak, katil, haşhaşi, terörist, hırsız, şerefsiz gibi açık ve ağır hakaretleri her gün telafuz etmeden güne başlayamayan azgın tosuncuklar biraz dinlenmeye çekilsin artık.

– Demokrasiyi sandıktan ibaret zanneden, işine gelmeyince sandıkları açtırmayan… Milli İrade diye kavşak yapıp, milli iradeyi çöpe atan zihniyet kazanmasını bildiği gibi kaybetmesini de bilsin artık.

– Halkın ortak hassasiyetlere sahip olmasıyla geleneksel olarak belli bir partiye oyunu veren il ve ilçeleri kendi babasının malı zanneden siyasi partiler ve  o il ve ilçelere “nasıl olsa kesin biz kazanırız” mantığıyla hiçbir hizmeti ve önemi layık görmeden çalışan başkanlar mümkünse bir an önce bitsin artık.

Dinsiz, Alevi, Kürt gibi ifadelerin küfür mahiyetinde kullanıldığı; din ve etnik yapı üzerinden halkın kışkırtıldığı, siyasi parti bürolarının taşlandığı günler geride kalsın artık.

– İster ekmek alırken, ister taş atarken ölmüş olsun, küçük bir çocuğun ölümünün ardından çocuğun annesini kalabalıklara yuhalatan siyasi ahlak anlayışı yerin dibine girsin artık.

– Kutuplaşma ve düşmanlığı siyasi rant olarak gören, halkın ikiye bölünmesini “bizim işimize gelir” yaklaşımıyla karşılayan, kendisine oy vermeyen, kendisine tepki gösteren insanları “marjinal”, “çapulcu”,”ayyaş”,”alkolik”,”terörist” gibi ifadelerle tanımlayan siyasi terminoloji yer yüzünü terk etsin artık.

– Hangi partinin üyesine yapılırsa yapılsın; seks kasetleriyle, hukuksuz dinlemelerle, şantaj ve tehditle siyaset düzenlemeye çalışan zihniyet ortadan kalksın artık.

– Savaşa girmek için kırk takla atıp barış havarisi gibi gezinen; surelerle dalga geçip, muhafazakar taklidi yapan siyasiler insanları aldatmaktan vazgeçsin artık.

– Savcı yetiştirip, sahte deliller üretmek; telefon dinleyip tapeler yayınlamak, ticari ve dünyevi çıkarlarına göre siyaseti kullanmayı alışkanlık haline getiren cemaatler çok önemsedikleri! ahiretteki hesap gününü biraz düşünseler artık.

İyimser mesajlar veren bir yazı yazmaya niyetlenmiştim, daha ziyade asabınızı bozmuş olmalıyım. Affedin n’olur. Umut aşılamaya çalışırken bile ümitsizlikten beslenen bir ülkenin çocuğuyum ben. 

Siyaset konuşan, siyaset yazan, siyasetle uğraşan iyi niyetli insanların siyasete ilgi duydukları için kendilerinden soğumalarına, ülkelerini yönetenlerin mide bulandırıcı davranışlara tanıklık eden aklı başında insanların ülkelerinden ve birbirlerinden nefret etmelerine sebebiyet veren herkese ithaf olsun.

 

Leave a Reply