İslamofobi Müslümanları çok yakından ilgilendiren bir mefhum. Ortada “barış ve esenlik içinde Allah’a teslim olmak” temeliyle oluşturulan bir din var ve bu dinden, mensuplarının faaliyetleri sebebiyle “korkan, çekinen, nefret eden” kitleyi temsilen bir kavram bulunuyor. Çok eski olmayan bu kavram, 11 Eylül saldırılarıyla, 7 Temmuz Londra metro patlamalarıyla, terör örgütü El Kaide’nin büründüğü radikal İslamcı düşüncenin tüm dünyada konuşulmasıyla ve bu düşünce uğruna masum binlerce insanın katledilmesiyle önü alınamaz bir şekilde popülerleşti. Amerika ve Avrupa’daki Müslümanlar bir anda hedef tahtası haline geldiler ve dinlerini tanımayan, daha doğrusu yanlış tanıyan geniş bir kitle tarafından toplumsal ve psikolojik manada ağır bir ambargoya tabi tutuldular.

11 Eylül 2001 de A.B.D'nin Newyork şehrinde ikiz kulelere gerçekleşen saldırı sonrası Amerika ve Avrupa da İslamofobi büyük bir artış gösterdi.

11 Eylül 2001 de A.B.D’nin Newyork şehrinde ikiz kulelere gerçekleştirilen saldırı sonrası Amerika ve Avrupa da İslamofobi büyük bir artış gösterdi.

 

Dinlerinin kelime kökünde “barış ve selamet” olan insanların “terörist, yıkıcı, militan” olarak damgalanması o zaman Müslümanlar için çok ciddi sorunlar oluşturdu. Müslümanlar, dinlerinin kendilerinden olmayan milyonlarca insan tarafından yanlış anlaşılması, tanınmak dahi istenmemesi gibi haksız ve aşağılayıcı cezalar çektiler. Maalesef, hala çekiyorlar desem yanlış söylemiş olmam.

 

Aslında İslamofobi bir korkudan çok bir nefreti ifade ediyor. Daha çok “barış ve esenlik” dinini tanımamaktan kaynaklanan ve kendisini “barış ve esenlik” dininin mensubu olarak gören insanların bıraktıkları akıl almaz izlenimlerle de depreşen bir nefreti anlatıyor. Hal böyle olunca da İslamofobi konusunda atalarımızın “iğneyi kendine batır, çuvaldızı başkasına” sözü üzerinde düşünmek gerekiyor.

                                                                                                                                                               
Norveç'de düzenlediği saldırıda 77 insanı öldüren aşırı sağcı Breivik; Avrupa'dan bütün Müslümanların temizlenmesi gerektiğini savunmuştu.

Norveç’de düzenlediği saldırıda 77 insanı öldüren aşırı sağcı Breivik; Avrupa’dan bütün Müslümanların temizlenmesi gerektiğini savunmuştu.

Elbette Avrupa’da ki ve Amerika’da ki ırkçı nefret söylemlerini görmezden gelip suçun temelinde sadece Müslümanların olduğunu söylemeyeceğim. Ortada bilinçli bir düşmanlık var ve yıkılması çok zor olan duvarlarla örülü bir ön yargı ile yola çıkan ırkçı İslamofobik’ler işi yokuşa sürüyorlar. Kendi zevkleriyle uyuşmadığı için güçlü bir arzu yönlendirmesiyle de İslamofobi’yi benimseyen insanlar var. Ardından, artan Müslüman nüfusu ile kendi yaşam alanlarının, medeniyetlerinin işgal edileceğinden korkan muhafazakâr batılılar İslamofobi çatısına sığınıp politikalarını icra ediyorlar. Bu üstünde durulacak ayrı bir konu, ben işin bize dönen kısmına biraz eğilmek istiyorum.

 

Can güvenliği tehlikesi, başlarken bahsettiğim iki olaydan sonra da gözlenebileceği gibi gayrimüslimlerde İslamofobi’nin oluşmasında en önemli etken. Kendisine ‘Müslüman’ diyen kişilerin dinleri adına binlerce masum insanı katlediyor oluşları Müslüman olmayan herkeste doğal olarak bir ‘can korkusu’ oluşturdu ve bu korku sistematik bir şekilde ‘nefret’e evrildi. Allah’ın “cihad” emrini, ‘kendisi gibi düşünmeyen herkesin katli’ şeklinde algılayan bir zihniyetin akıttığı kanlar İslamofobi havuzunu ağzına kadar kinle ve husumetle doldurdu.

 

Dinde olmadığı halde dine sokulan onlarca ‘uydurma’ uygulamanın da yabancılar üzerindeki etkisi İslamofobi’yi körükledi. Kadını ikinci sınıf, basit bir varlık olarak gören, sosyal hayatını elinden alan ve evde hapisvari bir hayatı uygun gören, recm cezası gibi insanlık dışı uygulamaları barındıran, sanata, sanatçıya en büyük günahkârlar gözüyle bakan  bir din insanlar üzerinde “barış ve esenlik”ten ziyade tabii ki korku oluşturur. İslamofobi’yi ortaya çıkaran şey, Peygamberimizin Kuran’da yer alan tek şikayetinin (25:30) bir tezahürü olarak Müslümanların kitaplarından bu kadar uzaklaşmaları ve dine, bu uzaklaşmanın bir sonucu olarak, binlerce ekleme yapıp mesajın kendisini bozmalarıdır.

Avrupa'nın bir çok ülkesinde İslam karşıtı gösteriler düzenleniyor.

Avrupa’nın bir çok ülkesinde İslam karşıtı gösteriler düzenleniyor.

 

Öncelikle Müslümanlar olarak dinimizin bu uygulamaları içermediğini bilmemiz gerekiyor. Her yerde “İslam hoşgörü dinidir.” deyip recm cezasını,   insanların fikir özgürlüklerinin engellenmesini, kadınların ikinci plana atılmasını, haksız şiddeti savunmamız İslamofobi’ye karşı hiçbir çözüm üretmez. Peygamberimizin şikâyetini dinleyip, Kuran’a birazcık yönelmemiz bize bu konuda çok açıklayıcı olacaktır. Kuran’ın mükemmel ‘ikna ediciliği’ onu en kutsal kitap olarak gören Müslümanlar üzerinde muhakkak tesir edecektir. Kadın haklarının korunduğunu, kadının sosyal statüsünün artırıldığını söyleyen, recm içermeyen, sanata herhangi bir kısıtlama getirmeyen, barışa, özgürlüğe, adalete dair muhteşem ilkeler koyan, insanları seçimleri konusunda “Dinde zorlama yoktur.” diyerek çok kapsayıcı bir özgürlüğü dile getiren evrensel, mucizevi bir kitabın izleyicileri hiçbir insan üzerinde “korku” bırakamazlar.

Leave a Reply