Seçim öncesi  bir sürü kaset çıktı karşımıza.  Bunların arasında yolsuzluk ve rüşvet iddiaları, medyaya baskı tapeleri, başbakanın rakibinin özelini yayınlattığını iddia eden bir ortam dinlemesi ve başbakanın oğluna ait olduğu iddia edilen bir tape var. Bunlara rağmen insanlar hala her şeyi değiştirecek “büyük turp” u bekliyor. Bu durumda “bunlardan büyük turp mu olur” sorusu geliyor aklıma. İnsanlar başbakanın uzaylılarla işbirliği yapıp dünyayı yıkma planları mı yapmasını bekliyor anlamıyorum. Bir başbakan daha ne yapsın? Ne yaparsa suçlu olur, ne yaparsa “yaptığı yanlış” dersiniz? Maalesef bir siyasetçinin yapabileceği en büyük hatanın yolsuzluk olduğunu anlayamıyoruz.

 

Evet bir siyasetçinin yaptığı yolsuzluk ilgilendirir beni. Kendisi özel-genel ayrımını farklı yapsa da, başbakanın veya oğlunun özeli gerçekten umrumda değil. Sevdiğim herhangi bir siyasetçinin özel kaydı çıksa da ne ona olan sevgim değişir, ne saygım. O onun yolsuzluk-operasyonu-640x360tercihidir ve ben insanları tercihlerine göre yargılamam. Benim verdiğim vergilere yaptığı saygısızlık çok daha önemlidir ahlaki davranışlarından. “Para mı ahlak mı daha önemli?” diyebilirsiniz bana. Bunun cevabı tabii ki ahlaktır. “Benim” ahlakım, “benim” paramdan “benim” için daha önemlidir. Ama başkasının ne parası ne ahlakı benim için bir ölçü birimi değildir. Halkın parasına müdahale, herhangi birinin özelinden daha önemlidir.

 

Ama halkımızın çoğu maalesef böyle düşünmüyor. Bence bunun sebebi yönetici değil de lider arayışında olmamız. Başbakan ya da herhangi bir siyasetçi sadece yönetici olabilir, lider değil. Hatta onun görevi bizi yönetmek de değildir. O ülkeyi yönetecektir ve işi bitince gidecektir. O gelip gidecek, toplum kalacaktır. Eğer yönetici ararsak, onun özel hayatı, evlenip evlenmediği, çocukları, akrabaları, eşi, hayatı umrumuzda olmaz. Ama lider ararsak her şeyi mükemmel olsun isteriz, hatta bunu yaparken onun hayatına müdahale ederiz. Onu çok sevsek bile en büyük haksızlığı ona yaparız. Mesela hala padişahların ilişkileri, ülkenin kurucusunun dini tartışılır Türkiye’de. Bu durumdan artık kurtulmalıyız. Bir insanı sadece görüşlerine ve işini nasıl yaptığına göre yargılamayı bilmeliyiz. Bir başbakan oğlunun ilişkilerinden dolayı kimseye hesap vermek zorunda değildir mesela. Kanun kaçağı bir insan da olabilir onun oğlu, biz ona “oğlun niye kanun kaçağı” diye hesap soramayız. O oğlunun ya da kendinin hayatından(en azından) bizlere karşı sorumlu değildir.

 

O yüzden bunu söylüyorum: Bana yatak odası kasedi yayınlamayın. Bana iktidarın yolsuzluk yapıp yapmadığını anlatın ki verdiğim para nereye gidiyor bileyim. Bana iktidarın medya baskısını anlatın ki haber alma özgürlüğümü kim engelliyor bileyim. Bana başbakanın ana muhalefet liderinin kasedini yayınlatıp yayınlatmadığını söyleyin ki başkalarının özeline kim müdahale ediyor bileyim. Ama bana başbakanın özelini anlatmayın. Kimse özeli paylaşılacak kadar suçlu değildir.

Leave a Reply