29 gündür tuhaf bir Türkiye var karşımızda. Hem de her zamankinden daha da tuhaf.
Ayaklar baş oldu diyerek kendini o koltuğa ayakların oturttuğunu unutan bir Başbakan,
siyaseti yalan söyleme mekanizması haline getiren bakanlar, başkanlar, valiler…
Ettiği yeminle temel görevi toplumu tüm tehditlerden korumak olan ama toplum huzurunun en büyük tehdidi haline gelen bir polis,
Marjinal denilerek marjinalleştirilmiş bir toplum.
Ülkenin yıllardır içine gömüldüğü sessizliği son 29 günde en güzel şekilde temsil eden bir medya
ve bürokrasi, polis, medya üçgeninin ortasında yüzlerce, binlerce kayıp can…
GÜVEN(E)MİYORUM!
Dün Türkiye bu canlar için hesap sordu meydanlarda, caddelerde. “Ethem Yoldaş ölümsüzdür” , “Bedel ödedik, bedel ödeteceğiz” denildi. En öfkeli kalabalık Güvenpark’da, Ethem’in sistem tarafından öldürüldüğü yerde
toplanmıştı. Ethem’in kardeşi, Kuğulu İnisiyatifi, Milletvekilleri Sebahat Tuncel ve Aylin Nazlıaka, suskunluğunu bozan ana akım medya ve Başbakan’ın çapulcuları hep birlikteydi. Marjinaller aynı duyguyu, güvensizliği paylaşıyordu. Öldürenlerin, tecavüz edenlerin, yolsuzluk yapanların şereflendirildiği, düşünenlerin, okuyanların, yazanların cezalandırıldığı bir ülkeye bir yargı ve devlet sistemine karşı bir güvensizlik…
Hapishanelerin sokaklardan daha güvenli olduğu, kişinin kendi emniyeti için emniyet güçlerinden uzak durması gerektiği bir ülkede insani bir durumdu bu.
TEK BEDEN, 2 ÖLÜ
Ethem’in adı var dillerde. Kimileri diyorlar ki:“Neden diğer hayatını kaybeden direnişçilerin adları Ethem gibi anılmadı.” Evet Ethem sembol oldu. Çünkü adeta çürümüş devlet yapısının kurşunuyla hayatını kaybetti Ethem. Katilinin ( evet benim için o polis memuru ve onun temsil ettiği devlet katildir) aklanma çabalarıyla Türkiye’de ki yargının basiretsizliğini gözler önüne serdi bir kez daha ama en aşağılık şekliyle.
2 beden yere yığıldı bir daha kalkamamak üzere gözümüzün önünde. Biri Ethem Sarısülük ve onun gibi hayatını kaybetmiş onlarca ruhun bedeniydi, diğeriyse benim için var olması gereken ama beni yok eden devletin.
NOT: Yazı da kullanılan fotoğraflar yazar Defne Yaman tarafından çekilmiştir.