Türkiye, 16 Nisan’da yapılacak anayasa değişikliği referandumu için gün sayıyor. 16 Nisan’a 18 gün kala MHP’li muhaliflerden Prof. Dr. Ümit Özdağ ile anayasa değişikliği referandumu ve güncel siyaset üzerine bir röportaj gerçekleştirdik, bu süreçte merak ettiklerimizi Sayın Özdağ’a sorduk.

GazeteBilkent: Sayın Özdağ, öncelikle referandum yoğunluğunun içinde bizi kırmayarak röportaj talebimizi geri çevirmediğiniz için teşekkür ederiz. Uzun bir süredir MHP yönetimine dair hoşnutsuzluklarınızı dile getiriyorsunuz. İki-üç aydır ise referanduma odaklanmış durumdasınız. Bu bağlamda neden “hayır” diyorsunuz?

Prof. Dr. Ümit Özdağ: Belirli ana başlıklar altında toplamak gerekirse bu anayasa kuvvetler ayrılığını reddediyor, kuvvetler ayrılığını reddeden bir belge anayasa değildir, Fransız Devrimi’nden bu yana kuvvetler ayrılığını reddeden bir belgenin anayasa olamayacağı kabul edilmektedir. Sadece bu gerekçe, önümüze getirilen bu değişikliği reddetmek için yeterlidir. Ancak bunun dışında başka nedenler de var. Bu anayasa değişikliği, cumhurbaşkanına, kararnamelerle ülkenin bir bölümünde özerk bölgeler kurma sürecinin önünü açma ve Türkiye’yi eyaletlere bölme imkânı tanıyor. Bu, anayasanın 123. maddesinde yapılan değişiklik ile temelde şekillendirilip gündeme getirilmek isteniyor. Biz Türkiye’nin eyaletlere bölünmesine karşıyız. Cumhurbaşkanı ise uzun yıllardır Türkiye’nin eyaletlere bölünmesi gerektiğini savunuyor. Türkiye’yi eyaletlere bölmek, federalleşme ve bölünmeyi tetikleyecek süreçleri başlatmak demektir.

 BÖYLE BİR ANAYASAYLA CUMHURBAŞKANI SEÇİLEN KİŞİNİN SOYADI SADDAM OLUR

GazeteBilkent: Türk milliyetçileri özelinde konuşursak, sizce bir Türk milliyetçisi öncelikleri bağlamında neden “hayır” oyu vermelidir?

Prof. Dr. Ümit Özdağ: Biz Türk milliyetçileri olarak böyle bir anayasa değişikliğini kabul etmiyoruz. Böyle bir anayasa değişikliğinin gerçekleşmesi halinde TSK cumhurbaşkanına bağlı, cumhurbaşkanı başkomutan olarak milli güvenlik siyasetini tek başına belirliyor, orduyu kullanma hakkına sahip oluyor. Bu, Türkiye’yi bir kişinin savaşa sokma neticesini doğurur. Biz Türkiye’nin cumhurbaşkanı tarafından savaşa sokulabileceğini düşünüyor, Amerikan pratiğinin de buna benzer bir netice verdiğini görüyoruz. Bundan dolayı bu sürecin karşısında duruyoruz. Tabii, hukukun olmadığı yerde ekonomi de çöküşe geçer. Bundan dolayı daha şimdiden sermaye Türkiye’yi terk etmeyi başladı. Bu terk ediş yabancı ve yerli sermayeyi kapsıyor. Büyük gruplar da Türkiye’deki yatırımlarını gözden geçiriyor, birçoğu satış telaşı içinde. Biz Türkiye’nin ekonomik bir çöküşe geçmesini de istemiyoruz. Bundan dolayı da muhalifiz. Bu anayasa Türk devlet sistemine de aykırı tarihine de aykırı. Türk devlet tarihinde iki bin seneden bu yana hep kağanın yanında, padişahın yanında günlük işleri yürüten ve bugünkü başbakana bir şekilde eş düşen birisi görevli olmuştur. Bunun olması gerektiğini düşünüyoruz. Önümüze getirilen anayasa ise kötü bir Amerikan siyaseti kopyalamasıdır. Amerikan başkanlık sisteminde kuvvetler ayrılığı var, bu sistemde o da yok. Böyle bir anayasayla cumhurbaşkanı seçilen kişinin soyadı Saddam olur.

 LİDERİN LİDERLİĞİ DAVAYA BAĞLI KALDIĞI SÜRECE DEVAM EDER, TÜRK TARİHİNDE DE TÖRE KAĞANDAN ÜSTÜNDÜR

GazeteBilkent: Aksini düşünürsek, “evet” oyu verecek ülkücüler Ülkücü harekete ve Cumhuriyete ihanet mi etmektedir?

Prof. Dr. Ümit Özdağ: Çok büyük zarar verdikleri açık. Bunların bir bölümünün meseleyi bildikleri halde sadece kişisel çıkar endişeleriyle bunu yaptığını biliyorum. Bunları affetmem mümkün değil, tarih de biz de onları affetmeyeceğiz. Lider-teşkilat-doktrin diyorlar, liderin liderliği davaya bağlı kaldığı sürece devam eder, Türk tarihinde de töre kağandan üstündür. Özetle biz bu gerekçeyle böyle bir değişikliğe “evet” diyemeyiz.

 AKP TEŞKİLATLARI İLK KEZ ÇALIŞMIYOR, KANAATİMCE PASİF DİRENİŞ GÖSTERİYORLAR

GazeteBilkent: 16 Nisan referandumunun sonucuyla ilgili bir öngörünüz var mı? Elinize anketler geliyor mu, sahadan ne tür izlenimler ediniyorsunuz? Sizce Türk milliyetçileri referandumda “hayır” diyecek mi?

Prof. Dr. Ümit Özdağ: Bütün anketler elimize geliyor, sahadan da edindiğimiz izlenime göre %58 civarında “hayır” var. Evet stratejisi tutmadı, çöktü. Bunun üzerine üç defa strateji değiştirdiler. Çünkü bu değişikliğe sadece biz Türk milliyetçileri olarak karşı çıkmıyoruz, AKP’nin içinden de büyük karşı çıkış var. AKP’nin önde gelen isimleri de başkanlığa karşı, o yönde çalışıyorlar. Değişik tarikatlar ve cemaatler de karşı çıkıyor. AKP teşkilatları ilk kez çalışmıyor, kanaatimce pasif direniş gösteriyorlar. İnsanlar inanmıyor. Saray ve AKP diye ikiye ayrılmış bir yapı var, Erdoğan ve çevresi bir kampanya yürütüyor, AKP-Başbakan da ne kadar yürütüyorsa o kadar. Bunu Saray da görüyor. Son günlerde %49-%51 gibi rakamlar verilmesinin sebebi Ankara seçimine benzer bir süreci tekrarlamak olabilir. Yapılan hesaplar %5’in üzerindeki farkta manipülasyonun mümkün olmadığını gösteriyor. Biz manipülasyona izin vermeyeceğiz, sandıklarımıza sahip çıkacağız.

GazeteBilkent: Referandumdan “evet” çıkması halinde ne yapacaksınız?

Prof. Dr. Ümit Özdağ: Onu konuşmam, bugün işimiz o değil. Bugün işimiz referandumdan “hayır” oyunun çıkmasını sağlamak.

FullSizeRender (2)

Prof. Dr. Ümit Özdağ: “Saldırıların sorumlusunun kim olduğu bellidir.”

GazeteBilkent: Son dönemde MHP’li muhaliflerin referandum toplantılarında protestolar, saldırılar yaşanıyor. Mersin’deki programınızda bir grup size de saldırı girişiminde bulundu. Bu olayları nasıl değerlendiriyorsunuz?

Prof. Dr. Ümit Özdağ: Yanında karısı ve çocukları olan bir adama saldırmak aşağılık bir tavırdır. Diğer saldırıların sorumlusunun kim olduğu bellidir, kamuoyu önünde “lastiğe sıkan kafaya da sıkar” diye yapılan çağrılar var. Kamuoyu bunları görüyor. Ancak ben her şeye rağmen Ülkücü hareketin içinde gençliğe de hakim olan bir akl-ı selimin gündemde olduğunu görüyorum, bunları aşacağımızı düşünüyorum. Beni ürküten bu açıklamaların arkasına gizlenecek bir üçüncü tarafın Türkiye’de karışıklıklar çıkarma amacıyla yapacağı başka eylemlerdir.

 BU HABER YALANLANMADI

GazeteBilkent: Geçtiğimiz günlerde Başbakan Binali Yıldırım’ın Hollanda krizinin ardından istifa ettiğini ancak istifasının kabul edilmediğini işaret eden bir iddiada bulundunuz. Bu hususta elinizde kayda değer bilgiler var mı, nasıl değerlendirirsiniz?

Prof. Dr. Ümit Özdağ: Ben elimde kayda değer bilgi olmadan konuşmam. Daha önce Aydınlık gazetesinde başbakanın Fatma Betül Sayan Kaya hanımefendiye oraya gitmeme uyarısında bulunduğu ve bu uyarıya rağmen bakanın gitmekte ısrar ettiği, bundan sonra da başbakanın bakanlara bu tür temaslardan önce Dışişleri Bakanlığı’ndan görüş alınması zorunluluğunu getirdiğine dair bir haber çıktı. Bu haber yalanlanmadı. Bu haberin üzerine edindiğim bir başka bilgiyi kamuoyuyla paylaştım ve Sayın Başbakan’a bir soru yönelttim. Sayın Başbakan iki-üç gün sustuktan sonra böyle bir dönemde istifanın gündeme gelmeyeceğini ifade eden geçiştirici bir cevap verdi.

GazeteBilkent: Söz konusu diplomatik krizi bir “kayıkçı kavgası” olarak nitelendirmiştiniz. Sahi bu kriz hakikaten “evet” oylarını arttırmak için kurgulanmış suni bir kriz miydi?

Prof. Dr. Ümit Özdağ: Birileri krizi istedi, bilinçli şekilde çıkardı ve Türkiye’nin menfaatlerine zarar verdi. Orada çalışan, orada yaşayan Türklerin de menfaatlerine zarar verdi. Krizden Hollanda başbakanı faydalandı. Başlangıçta AKP de faydalandığını düşündü fakat sonrasında gelen anketler “evet” oylarında azalma olduğunu gösterdi.

MÜCADELEMİZ TABİ Kİ DEVAM EDECEK

GazeteBilkent: Referandumun sonucu ne olursa olsun başta siz olmak üzere MHP’li muhaliflerin parti içi mücadelesi devam edecek mi?

Prof. Dr. Ümit Özdağ: Kendim için konuşuyorum, tabi ki edecek.

GazeteBilkent: Geçtiğimiz kasım ayında MHP’den ihraç edilmiştiniz. O dönem duygu ve düşünceleriniz nasıldı?

Prof. Dr. Ümit Özdağ: Üzerinden uzun zaman geçti, şu anda Türkiye’nin benim ihracımdan çok daha önemli meseleleri var.

GazeteBilkent: Son olarak, bu vesileyle biz gençlere vermek istediğiniz bir mesaj var mı?

Prof. Dr. Ümit Özdağ: Önümüzdeki perşembe günü, ayın 6’sında Bilkent’te bir konferans vereceğim. Herkesi beklerim.

***Bu röportajın gerçekleştirilmesinde desteklerini esirgemeyen Utku Erdoğan’a çok teşekkür ederiz.

Leave a Reply