1

Öyle bir dünya düşleyin ki sonsuza dek yaşamak için herhangi bir endişeniz olmasın. Şimdiki sıkıntılarınızın hiç olmadığı, hep mutlu olduğunuz bir hayatı sürdürdüğünüzü hayal edin. Savaşların hiç meydana gelmediği, çatışmaların konuşularak üstesinden gelindiği… Çocukları bu hayalin neresine koyardınız? Masumiyetin en güzel örneği olan, her ne kadar klişeleşmiş bir söylem olsa da dünyanın ve bizim “geleceğimiz” çocuklardan bahsediyorum. Kendim bu tarz bir dünya hayal ettiğimde, o mızmız, ama bir o kadar da mutlu, sevimli ve masum çocukları resmin merkezi hâline getirmeye çalışıyorum.

Şimdi gözlerinizi açın ve yaşadığımız dünyaya beraber bir göz atalım. Buna ama önce uzak bir yerden, adını bile duymadığımız bir ülkeden başlayalım: Tayvan. 28 Mart tarihinde 4 yaşındaki bir kız çocuğunun öldürülmesi halkta şok etkisi yarattı. Kısa süre içerisinde tutuklanan zanlı, adanın tamamında bir şok etkisi yaratan bu eylemiyle çocuk istismarının dünyanın her yerinde olabileceğini gösterdi. Her ne kadar zanlının psikolojik durumu henüz bilinmese de, kendisinin idam cezası tartışmalarına sebep olduğunu belirtmek istiyorum.[1] Bu ‘gereksiz’, küçük meseleyi niye mi söyledim az sabredin.

Şimdi kendi ülkemize bakalım: Cennet vatan Türkiye… Bu söylemi her ne kadar destekliyor olsam da her sabah uyandığımda, gazeteyi açtığımda okuduğum haberler her seferinde bu söylemi tekrardan sorgulamama sebep oluyor. 12 Mart’ta yayınlanan bir habere göre, Karaman’da bir vakıf bünyesinde çalışan bir öğretmen, ne öğretiyorsa artık, 45 çocuğa cinsel anlamda bir istismara maruz bırakmıştı. Yukarıda da belirttiğim gibi ‘geleceğimiz’ sayılan çocuklar, sayısının önemi de yok yapılan insanlık suçu, onları eğitmesi için görevlendirilen bir yaratık tarafından cinsel istismara uğruyor. Ortaya çıkan portrenin ne kadar kan dondurucu olduğunu söylemeyi gereksiz buluyorum.

Tayvan’da ölüm cezası yüksek sesle dile getirilmişti, peki bizim cennet vatanımız, Türkiye’de biz ne yaptık bu suç karşısında? Öncelikle şunu söyleyeyim vakfın araştırılması yönünde verilen önerge, maalesef, reddedildi. Sonra Aile ve Sosyal Politikalar bakanımız Sema Ramazanoğlu “Buna bir kere rastlanmış olması hizmetleri ile ön plana çıkmış bir kurumumuzu karalamak için gerekçe olamaz. Biz Ensar Vakfı’nı da tanıyoruz, hizmetlerini de takdir ediyoruz, ama öteki taraftan bunu yapan kişi için de sıfır toleransla hukuki açıdan bütün takibimizi yapıyoruz.”[2] şeklinde bir açıklamada bulundu. Evet, kendisi bir konuda haklıydı, suç bir kişi tarafından işlenmişti ve bu tüm kuruma mal edilmemeliydi. Fakat şunu da göz ardı ediyor da sayın bakan, bu tarz bir suça mahal veren kurumun ciddi eksikleri vardır ve iktidar partisi de bu eksikliklerin farkında ki kurumun araştırılması için verilen önergeyi reddetti. Diyelim ki kurum masum ve bundan kimsenin şüphesi yok. Size sormazlar mı niye verilen bu önergeyi reddediyorsunuz, size bu güzide kurumu hukukî bir süreç ile AKlama şansı verildi diye?

Ana muhalefet partisinin söylemlerine gelecek olursak ki bence önemli bir konu, ikinin ikiye eşit olduğunu söylemekten daha doğal bir şey olamaz, olmamalı. Sayın Kılıçdaroğlu’nun ağzından çıkana kadar hiçbir zaman cinsellik ima etmeyen “önüne yatmak” deyiminin bu eksene kaydırılması ve ‘kadın hakları savunucusu’ kimliğiyle ön plana çıkmış(!) olan toplumumuzun ve basınımızın, çocuk istismarına bu sözler kadar değer vermemiş olmasını anlamakta bir insan olarak zorlanıyorum. İnternete sızdırılan ses kayıtları doğruysa şayet “önüne yatmak” dönemin bakanı tarafından hayırsever Reza Bey’e, koruma amaçlı söylenen bir sözdü, bunu unutmamak gerekir.

Kılıçdaroğlu'nun Ramazanoğlu'na söylemlerinden sonra yapılan protestodan bir görüntü - İHA

Kılıçdaroğlu’nun Ramazanoğlu’na söylemlerinden sonra yapılan protestodan bir görüntü – İHA

Son olarak yazımı bitirirken çocuk istismarı karşısında sessiz kalan halkın, Sayın Ramazanoğlu’na yapılan bu söylem karşısında sokaklara dökülmesi, billboardlara ilan vermesi de bizim cennet vatan ülkemizden başka bir yerde gerçekleşmez diye düşündüğümü belirtmek isterim. Kendisi de anne olan Sayın Aile ve Sosyal Politikalar Bakanımızın, çocuklara yapılan bu ve buna benzer olası istismarlar karşısında çocukların korunması için uğraşacağını ümit ediyorum, zira elden başka bir şey gelmiyor.

[1] http://focustaiwan.tw/news/asoc/201603280029.aspx

[2] http://www.milliyet.com.tr/bakan-sema-ramazanoglu-ensar-vakfi-na-ankara-yerelhaber-1279109/

Ayrıca konu hakkında gazetemizde yayımlanmış, İlteriş Civelek arkadaşımın kaleminden çıkmış  güzel bir yazı mevcut zamanınız varsa okuyun derim:
Pedofillere Ensar Olmayın

Leave a Reply

2 comments

  1. Aysun pekcan

    Bu cesaret dolu, özgüven dolu yazını birde cumhurbaşkanı yada başbakan a yaz sıkıyorsa, yemez dimi, seni gidi küçük hokkobaz seni.

  2. Hasan Huseyin Ozutemiz

    Aysun Hanım merhaba. Öncelikle yorumunuz için teşekkür ederim. Yazım sizin de bildiğiniz üzere GazeteBilkent’te yayımlanmıştır, yani yazıyı dileyen herkes, internet üzerinden kolayca okuyabilir, buna Sayın Cumhurbaşkanı ve Başbakan da dahildir. Bu nedenden ötürü kimseye özel bir mektup yazmayı gerekli görmüyorum, ki günlerce konuşulan bir konu zaten kendileri de bu bağlamda birçok görüşe kulak veriyorlardır diye düşünüyorum.