Günümüzde çoğu insan tarafından sağ-sol ayrımının olmadığı, olmaması gerektiği, artık bir anlama gelmediği savunulmakta. Sağ-sol ayrımının zamanı tamamen geçti mi? “Ne sol ne sağ (Neither Left Nor Right)” ne anlama geliyor?

Sol siyasetin eşitlikçilik üzerine, sağ siyasetin de belirli hiyerarşiler üzerine kurulu olduğuna inanıyorsanız sol değerlerin en basit açıdan artık önemli olmadığını savunmak ya da sağ ve sol arasındaki ayrımı göz ardı etmek sağın elbette ki işine yarayacaktır. Sağ ve solun farkını görememekten ziyade bir öneminin olmadığını söylemek gerçek anlamda solcu siyasetçilerin ön plana çıkamamasına, başka etiketlerin altında ezilmelerine, sol görüşlü insanların bir türlü birlik olamamasına neden oluyor.

2020’deki ABD başkanlık seçimlerini ve adayların nasıl etiketlendiğini düşünelim. Sol görüşlü olmak Amerika’da öyle bir korku ikliminin etkisi altında ki sosyal ve ekonomik açıdan tam eşitlikçiliği savunan herhangi birinin komünist veya sosyalist damgası yemesinden kolay bir durum yok. Amerikan liberal kapitalizmi ve doğasındaki üstü kapalı sağcılık vatandaşların beyninde o kadar büyük ve doğal bir yer edinmiş ki ortaya sürme ihtimaliniz olan herhangi bir düşünce sizi un-American konumuna düşürebilir.

Donald Trump, Mike Pence ve destekçileri seçim kampanyaları sürecinde Joe Biden ve Kamala Harris’in korkulması ve kaçılması gereken sol gelenekten geldiklerini iddia ettiler. Peki, bu doğru muydu? Değildi ama aşırı solcu olmayan Bernie Sanders’ın bile ekonomi hakkındaki yorumlarından ve klasik liberal kapitalizmi üzerine yaptığı eleştirilerden aşırı solcu olarak atfedildiği düşünülürse Cumhuriyetçilerin karşılarındaki herhangi bir Demokrat’a bu etiketleri yapıştırmaması garip olabilirdi.

Şimdi de özellikle Demokrat adaylardan Andrew Yang’ın durumuna odaklanmak istiyorum. Andrew Yang, ne sağda ne solda olmak istemediğini belirtti. Kendi ideolojisinin ileriye gitmek ve gelişmekten yana olduğunu vurguladı. İdeolojik değil pratik olduğunu savundu. Fakat pratikliği, sistemik değişime yol açmayacak çözümler önermekten başka ne anlama geliyordu? Yapısal sorunları görüp onları dile getirdi: onun için de sorun Amerikan siyasetinin ve sisteminin iki partinin tekelinde olmasıydı. Ama yanlış anlaşılmasın, Demokrat Parti ile Cumhuriyetçi Parti’nin ikiliği sağ ile sol arasındaki farklılığa dayanmıyor. Bu partiler çoğu açıdan aynı şeyi temsil ediyor, biz sadece birini daha aydınlık birini daha karanlık taraftan görmeyi tercih ediyoruz. Amerikan ekonomisine baktığınızda, temel her zaman liberal kapitalizmdir. Bu nedenle bu partilerin seneler içinde oluşturduğu sistemden çıkış yolu kendi içlerinden çıkan herhangi bir çözümle mümkün olmayacak. Ancak Andrew Yang’ın çözümün ideolojiden gelmeyeceğini belirtme arzusu, mevcut sistemi ayakta tutmanın başka bir yolu. Sistemi eleştirebilmeniz, ondan kurtulmak istediğiniz anlamına gelmez, tıpkı Andrew Yang’ın istemediği gibi. Ne de olsa sistem onun gibi zengin girişimciler için çalışıyor.

Oturduğunuz yerden sistemin kendisini reform etmesini bekleyemezsiniz. Ya da sistemin reform edilmesini istiyorsanız basitçe ideolojisiz olduğunuzu iddia edemezsiniz. Vergi indirimlerini, refah reformunu, sosyal güvenliğin özelleştirilmesini, evrensel sağlık hizmetini veya öğrenci kredilerinden kurtulmayı savunmaktan yanaysanız, beğenseniz de beğenmeseniz de düşünceleriniz bir ideolojiyle bağlantılıdır.

Andrew Yang’ın çözümü evrensel temel gelirdi. Ama amacı refah devletini güçlendirmek olmadığı için ilerici değildi. Vizyonu, toplumu gerçekten değiştirecek bir taban hareketi için alan yaratmak yerine normal insanların ihtiyaç duyduğu politikaları çözüm olarak öne süren hayırsever seçkinlere dayanıyordu. Yang, kapitalizmden ve servet eşitsizliğinden kaynaklanan yoksul vatandaşların daha kötü sağlık hizmetlerine mecbur kalması gibi birçok sosyal ve ekonomik sorunu doğru bir şekilde tanımlamış olabilir ancak “insan merkezli kapitalizm” çözümü yeterli değildi. Ve kapitalizmin, ortalama insanların ve işçilerin ihtiyaçları etrafında merkezlenebileceğini varsaymak hatalarından sadece biriydi. Bu hatasının temeli de ne sağcı ne de solcu, ikisinin yerine ilerici ve merkezci olduğunu iddia etmesiydi. Ama bu sözde ilericilik ve merkezcilik onu üstü örtülmüş sistem destekçisi bir sağcıdan başka hiçbir şey yapmaz. Radikal merkezcilik vaadi insanları gerçek değişimi ve reformu sağlayabilecek olan soldan uzaklaşmaya yönlendiriyor. Yang’ın evrensel temel gelir önerisi özel mülkiyetin veya işçileri sömürmek için kullanılan diğer kaynakların yeniden dağıtılması gibi Amerika’daki liberal kapitalist sistemi yapısal anlamda değiştirmeye çalışan bir öneri değildi. Solun ve kitlelerin liderliği yerine yukarıdan ve elitlerin hayırseverliğinden başlayacak bir toplumsal değişimin gerçekçiliğini sorgulamak “ne sol ne sağ,” bunun yerine önümüze bakıp ileriye gidelim diyecek kitlelerin yeterince birleştirici ve popüler olamayan bir siyasi harekete güvenmelerine yol açacak.

Milyonlarca Amerikalı, özellikle de yeni jenerasyonlar, seslerinin duyulmadığına inandıkları için siyasetten uzak bir yaşam tarzı tercih ediyorlar. Fakat günümüzde her şeyin siyaset ve ekonomiyle bağlantısının öne çıktığını düşünürsek, ki bu Türkiye’de yaşayan gençlik için göz önüne getirilmesi hiç de zor olmayan bir durum, bu kitleleri değişimin ve gelişimin parçası haline getirebilmek için elit güçlerden ayrı geniş bir koalisyon yaratılmalı ki bu insanlar ancak o zaman seslerinin duyulduğuna, sorunlarının dinlendiğine ve uzun süreli çözümler üretileceğine inanabilsin.

Leave a Reply