Askere pantolon ve ceket giydiren padişaha Allah yardım eder mi, askere kâfir elbisesi giydiren padişah dine ve halka ihanet etmez mi? Bunlardı seneler boyu Nizam-ı Cedid hareketinin önünde duranların dillerine pelesenk olmuş zırvalar. Askerin elbisesinin değişmesiyle vatan aşkı ve cihad inancının değişmesine inanmak geri kafalılıktan bir adım ileriye gitmemişti. İlk olarak İbrahim Müteferrika’nın eserinde rastlanan Nizam-ı Cedid kavramı, geleneksel düzenin çağdaş askeri düzene geçişini anlatmak için kullanılmıştı.


I. Abdülhamid’in vefatı III. Selim’i tahta geçirdi. O sıradan bir yönetici değildi, daha küçük yaşlarında III. Mustafa ile devlet işlerini takip eden ve hatta doğumunun ardından devlete güçlü bir nizam kazandırması için Osmanlı Hanedanı’nın en büyük hükümdarlarından olan I. Selim’in adıyla şereflendirilmişti. Babası III. Mustafa’nın ölümünün ardından başa geçen amcası I. Abdülhamid, ona diğer şehzadeler gibi sıkı bir kafes hayatı yaşatmamıştı. Tahta çıktığında ise Ruslara karşı ağır bir yenilgi alınmış ve Avusturya ile yapılan muharebenin sonu da pek parlak görülmemişti. Tüm bu sıkıntıların kurtuluşu III. Selim olarak belirlenmiş ve iktidarının ilk yıllarında gerçekleşen Fransız İhtilali’nin sarstığı Avrupa ile kolayca barış yolunu bulabilmişti. Kayıpların önemli bir düzeyde olmadığı Ziştovi ve Yaş Antlaşmaları ile Osmanlı, Avusturya ve Rusya devletleri ile uzlaşmıştı. Bu durum, III. Selim’in arzuladığı üzere yeniliklerin yapılmasına ve köklü bir değişim programının inşasına zemin hazırlamıştı.

nizam-1

Ağır mağlubiyetlerin ardından doğal olarak değişim ordudan başladı. 12 bin kişi ile sınırlandırılan Avrupai bir ordunun kurulması ile işe başlandı. Bu ordu için Anadolu’nun çeşitli yerlerinden asker temin edildi ve İstanbul’da kışlalar kuruldu. Top dökümhaneleri, tersaneler, cephaneler, Humbaracı ve Lağımcı ocakları modernleştirildi, yeniçerilere müdahale yapılmak istense de tepki görme endişesiyle geri plana atıldı. Tüm bu yenilikler mağlubiyetlerin kesin çözümü olarak gösterildiğinden halktan ve ulemadan tepki görmedi, masrafları da saray hazinesinde oluşturulan İrad-ı Cedid ile karşılandı. Avrupalı uzmanların Osmanlı topraklarına getirilmesinin yanında ilk kez Batı’ya elçilikler açıldı. İlk elçilik Londra’da kuruldu ve ilk elçi Yusuf Agâh Efendi’ydi. Avrupa ile ilişkiler geliştirilerek, bu ülkelere Osmanlı tanıtıldı.

İlk büyükelçi Yusuf Agah Efendi portresi

İlk büyükelçi Yusuf Agâh Efendi portresi

Nizam-ı Cedid ile getirilen bu yeniliklerin önündeki en büyük engel ulema, asker ve halkın “gâvur işi” diyerek karşı çıkmalarıydı. Özellikle orduya trampetin sokulması III. Selim aleyhtarları tarafından etkili kullanıldı ve bunun İslam’a aykırı olduğu savunuldu. Bu gibi reform ve III. Selim muhalifleri, propaganda konuşmaları ve yazılan kitaplarla devre dışı bırakılmaya çalışıldıysa da başarılı olunamadı ve halk galeyana getirilmeye devam etti. Karadeniz’den toplanan birliklerin İstanbul’daki Nizam-ı Cedid ordularına eklenmesi hamlesi her şeyin sonunu hazırladı. Yeniçeri Ocağı’nın kapatılacağını ve kâfir elbiseli bir ordunun devlete hakim olacağını fitneleyen Fransız elçisinin dolduruşuna gelenler bu askerlerin de aynı fikre yönlenmesine neden oldu ve İstanbul’daki yeni gelen yamaklar ile Nizam-ı Cedid ordusu arasında kavgalar baş gösterdi. O dönemde İstanbul’da 12 bin Nizam-ı Cedid askeri varken isyancıların sayısı 3 bini geçmemekteydi. Ancak III. Selim’in kan dökmeye karşı durması ve güçlü görünüp isyancıları korkutmak adına orduyu çağırma hamlesinden Ruslara yol açma korkusuyla vazgeçmesi isyanı büyüttü. Sonunda sadrazam ile asilerin başı anlaşarak İstanbul kalelerinde Nizam-ı Cedid askerlerinin durmaması halinde isyanın sonu getirileceği söylendi. Buna güvenen III. Selim’in kaleleri boşaltmasıyla asilerin gücü arttı ve padişaha yakın 11 ismin kelleleri istendi. Bu asilerin istekleriyle birkaç kişi idam edildi. Nizam-ı Cedid ordusu lağvedildi ve İrad-ı Cedid hazinesi kapatıldı. Son olarak da IV. Mustafa cülusuna dualar okutuldu ve III. Selim “Allah’ın takdiri böyleymiş.” diyerek tahttan çekildi.

Sultan III. Selim

Sultan III. Selim

Peki IV. Mustafa’nın gelişi devleti düzeni sokmaya yetti mi? Maalesef, hayır… Devlet düzeni daha da kötüleşince dağılan Nizam-ı Cedid orduları ile III. Selim’i tekrar başa getirmeyi planlayan paşalar birleşerek devlet hakimiyetini ellerine aldılar ve Şeyhülislam’ı IV. Mustafa’ya göndererek tahttan çekilmesini istediler. Hiddetlenen IV. Mustafa, paşalar saray kapısını dövmeye devam ederken harem odasındaki III. Selim’i öldürttü ve Şehzade Mahmud da yaralı kaçtı. IV. Mustafa’nın cellatları ve bu olaya dahil olanlar daha sonra yakalanarak öldürüldüler. Peki ya yenilik hareketleri? 1807’de III. Selim’in tahttan indirilmesiyle kapatılan yenilik defteri, II. Mahmud’un başa geçmesi ile 1826’da yeniden açıldı. III. Selim’in önündeki en büyük engel olan ve Osmanlı’nın kangreni haline gelen Yeniçeri Ocağı kapatılarak işe başlandı ve ardından II. Mahmud’un reformlarıyla Osmanlı yalnız askeri değil aynı zamanda ticari, iktisadi ve sosyal olarak da gelişti.

Sultan II. Mahmud

Sultan II. Mahmud

Nizam-ı Cedid hareketi aslında temellerini II. Osman’ın emellerinden alan ve her zaman kangren olmuş, orduyu ölüme, halkı ise isyana sürüklemiş Yeniçeri Ocağı’na karşı duran bir anlayıştan almıştır. Dönemlerinde ülkenin geleceği adına büyük umutlar beslenen ve kendilerini iyi bir şekilde yetiştiren iki padişahın tahtlarını ve hatta canlarını kaybetmesine yol açmış bu gelişme, Osmanlı toplumu ve siyasi yapısından alınması gereken şu dersi ortaya çıkarmıştır: Devletlerin idaresinde önemli noktalardan biri halkı eğitmek, ikna etmek ve propagandada başarılı hamleler yapabilmektir. Yönetim şekli monarşi, oligarşi, teokrasi veya demokrasi de olsa, halkın istemediği, ikna edilmediği bir kararı yerine getirmek demir bir yumruk ve sancılı yıllar gerektirir. Bundansa kısa vadede iyi bir propaganda ve uzun vadede halkın eğitilmesi ülkelerin iç sorunlarının azalmasını sağlayacaktır. Tarihi bir hikâye kitabı olarak okumanın ilerisine geçerek böyle dersler çıkarıp devletimiz ve milletimiz için daha hayırlı adımlar atmalı ve atalarımızın yaptığı hataları tekrarlamamak adına gayret göstermeliyiz.


[box_light]Kaynakça[/box_light]

– Adil Şen, Osmanlı’da Dönüm Noktası: III. Selim, Hayatı ve Islahatları

– Enver Ziya Kartal, Selim III’ün Hatt-ı Hümayunları

– Erhan Afyoncu, Sorularla Osmanlı İmparatorluğu II

– Kemal Beydilli, 1790 Osmanlı- Prusya İttifakı

Leave a Reply