Süsleme sanatlarından biri olan çini sanatı, toprağın pişirildikten sonra şekil verilip kap kacak, tabak, vazo, sürahi vb. eşyalar üretilmesine dayalı bir el sanatıdır. Aynı zamanda fayans, porselen tabak, seramik gibi eşyaların süslenmesinde kullanılan bir yüzü sırlı, renkli dekor ve motiflerle işlenmiş kaplama malzemesine bu malzemeyle işlenmiş eşyalara çini, bu süsleme işine de çinicilik denir.
Tarihi ilk Müslüman Türk devletlerinden Karahanlılara kadar dayanan Türk çini sanatı, bin yılı aşkın bir geçmişe sahiptir. Özellikle de 16. yüzyılın ortalarında en parlak dönemine ulaşmıştır.
Günümüzde çok nadir olarak Avrupa ve Amerika’daki müzayedelerde ortaya çıkan İznik Çinileri, oldukça yüksek değerlerle el değiştirmektedir. İznik’te üretilen tabak, vazo, kase, gözyaşı, kandil gibi obje çinilerin az bir kısmı bugün Türkiye’de bulunmakla birlikte, büyük bir bölümü dünyanın çeşitli müzelerinde ve özel koleksiyonlarda yer almaktadır. İznik karoları genellikle Osmanlı saray, cami, çeşme ve türbelerinde duvar süslemeciliğinde kullanılmıştır.
Günümüzde en güzel örnekler başta Topkapı Sarayı olmak üzere, Rüstem Paşa Cami, Süleymaniye Cami, Kanuni ve Eyüp Sultan türbelerinde Bursa’da Yeşil Cami Türbesi’nde ve Edirne Muradiye Camisi’nde görülür.
Dekorlama, sırlama ve pişirme gibi farklı aşamaları bulunan çini sanatında, her bir aşamanın özenle tamamlanması gerekmektedir.
İlk olarak dekorlama aşamasında yapılan ilk işlem tahrirlemedir. Mamulün üzerine yapılacak olan desen, ilk önce usta eller tarafından ince kağıtlara çizilir. Desenler yapılırken klasik Osmanlı desenlerinin ve motiflerinin yanında modern desenler de kullanılır.
İnce kağıt üzerine çizilen desenler, toplu iğneyle delinir. Daha sonra mamulün üzerine konur ve kömür tozu kullanılarak desenin ana hatları mamulün üzerine geçirilir.
Ardından tahrirci adı verilen kişiler tarafından desen bütün hatlarıyla çizilir. Bu aşamada samur fırça ve tahrir boyası kullanılır.
Genellikle lale, karanfil, gül, hançer yaprağı, sümbül, narçiçeği, kalyon, bulut, böcek, çintemani, papatya, mine, minyatür insan figürleri, haliç, lotus, hatai, rumi, babanakkaş, bahar dalı, geometrik şekiller, balık pulu, hayat ağacı gibi oldukça özgün desenler çizilir.
Hemen sonra tahrirlenen, yani çizilen, desenin boyanması aşaması gelmektedir. Boyacılar önceden belirlenen renklerdeki deseni samur ve kıl fırçalarla boyarlar.
Basit görünmesine karşın zor bir iştir çinicilik. Kişinin psikolojik durumu dahi bu işlemi etkiler. Aynı deseni yapmalarına karşın her kişinin deseni farklı olur ve mamuller birbirinin aynısı olmaz. Çünkü her ustanın vuruş tekniği farklıdır.
Renklendirme de genellikle koyu(kobalt) ve açık mavi, turkuvaz mavisi, mercan kırmızısı, patlıcan moru, hazar yeşili ve farklı tonlarda yeşil renkler kullanılır.
Dekorlama aşamasından sonra ise sırlama yapılır. Bu aşamada dekorlanan mamuller ham maddesi silis olan ve sır adı verilen boza kıvamındaki sıvıya daldırılarak bu sıvıyla kaplanması sağlanır. Sır mamule parlaklığı veren ve desenin zarar görmemesini sağlayan maddedir. Süt görünümündedir fakat piştiğinde cam görünümünü alır. Sırlama çinicilikte önemli bir aşamadır.
Zira sırın ince, kalın veya daha başka şekilde yanlış yapılması bin bir emekle yapılan güzelin desenin istenilen görünüme sahip olamamasına neden olur. Ayrıca boyalardaki istenmeyen renk değişikliklerinin, akmaların, kaymaların ve matlığın nedeni de sırlamanın iyi yapılamamasındandır.
Son olarak ise pişirme aşamasında sırlanan mamuller 900 derecede pişirilir. Bisküvi pişirmekten farklı olarak bu işlemde yüksek ısıya dayanıklı raflar veya ayaklar kullanılır çünkü sırlı mamullerin birbirine temas etmemeleri gerekir.
Aynı şekilde mamullerin ayaklara ve raflara temas eden yerlerindeki sırlar da temizlenir. Aksi takdirde mamul rafa yapışır ve ancak kırılarak ayrılır.
Yaklaşık 21 saat süren bu pişirimde 9 saat fırının yanması 12 saat ise soğuması için geçen süredir.
Bisküvi pişirmekte olduğu gibi özellikle soğutmanın hızlı yapılmamasına ve ayrıca fırındaki ısı dağılımlarının homojen olmasına dikkat edilmesi gerekir.