İçimizdeki Tanrı

Merhaba sevgili Gazete Bilkent okurları, bundan sonra Kültür-Sanat ekibi olarak karşınızda, güncel Kültür-Sanat haberlerinin yanı sıra, yeni bir yazı dizisi ile olacağız. İlgiyle okumaya devam etmeniz dileğiyle…
Kültür Sanat Editörü
Esin BATAK

İnsanlar doğaları gereğince yüzyıllarca bir şeylere inanma ve sığınma ihtiyacı duydular. Çeşitli inanışlar ve dinler de bu şekilde ortaya çıktı. İnsanın yıllarca yaratıcısını arama çabası kimi insanlar için sona ermiş olsa da kimi insanlar hala aramaya devam ediyorlar ve gönderilmiş üç büyük dinin öngördüğünden farklı bir Tanrı anlayışının olduğundan eminler. Tanrı var mı yok mu kimine göre bilinemez, kimine göre ispatlanamaz, kimine göre sorgulanamaz olsa da son dönemde popüler olan ve oldukça rağbet gören Spritiualizm’e göre bilinen tek bir şey var; Tanrı, insanın kendi içindeki özde.

İnsanı tanımlamaya çalıştığımız zaman önümüze çıkan açıklamalardan birisi düşünebilen, konuşabilen ve hayal edebilen bir varlık olması. Bir varlık; tamamen etten ve kemikten oluşmuş bir varlık. Ancak tabii ki insanların sadece etten ve kemikten oluştuğunu iddia etmek mümkün değil, düşünme yeteneğini beyinlerinden, duygularını kalplerinden aldıkları kadar; özlerinden de Tanrı’nın gücünü buluyorlar. Tanrı’ya semavi dinlerin yaklaştığı biçimde inansın ya da inanmasın, aslında her insanın kabul ettiği bir yaklaşımdan bahsetmek mümkün: İnsanlar birer Tanrı… Semavi dinlere inananlar Tanrı’nın kendisinden bir parça alarak insanı yarattığını, semavi dinlere inanmayanlar ise kendilerinin birer Tanrı olduğunu savunurlar. Burada ise cevaplanması gereken soru, bu içimizdeki Tanrı’nın formunun nasıl olduğudur. İçimizdeki bu gücün; tabiri caiz ise bu Tanrı’nın adı, enerjidir. Enerji; insanın hayatında o farkında olmadan büyük bir yer edinmiştir ve çoğu zaman biz fark etmesek de hayatımızın her alanında mevcuttur. Peki, bunun ispatı nasıl yapılabilir?

Hiç içinize kötü bir his doğduğu oldu mu ya da güzel bir şeyler olacak duygusunu hiç yaşadınız mı? Ailenizden birisine ya da yakın bir arkadaşınıza bir şeyler olduğu zaman; bunu içten içe hissettiniz mi hem de henüz duymadan önce? Ya da en basit haliyle kapı ya da telefon çaldığı zaman kimin geldiğini, aradığını; kapıyı açmadan ya da telefonu cevaplamadan bildiğiniz oldu mu? Bu soruların birine bile evet cevabını vermeniz aslında sizin içinizdeki enerjiyi size ispatlıyor; çünkü bütün bu olaylar sevdiğiniz veya yakın olduğunuz kişilerin enerjisini hissetmek, onları enerjileri yoluyla tanımak ile gerçekleştirilir.

Spritualizm’in ve diğer geniş anlamıyla metafiziksel bir inanış sisteminin ilk adımı; içindeki enerjiyi kabul etmektir. İlerleyen yazılarda enerjinin ispatı ve ne şekillerde kullanılabildiğini anlatılacaktır; ancak kısaca belirtmek gerekirse, bu enerji ile neler yapılabilir? Enerjinizi kullanarak zihin okuyabilir, nesneleri hareket ettirebilir, kendinizi tedavi edebilir ve hatta (daha sonradan değinilecek bir konu olan) astral seyahat yapabilirsiniz. Bütün bu olaylar başkasının enerjisini hissederek değil de; o nesnelerin enerjisini hissederek ve kendi enerjinizi kullanmayı öğrenerek gerçekleştirilir.

Matrix filminin en etkileyici kısımlarından biri, gördüğümüz Dünya’nın gerçek olmadığını anlamaktır. Aslında hepsi birer yanılsama, bir hayalden ibaret olup, inanılan ölçüde gerçeklik yaratır. Bunu metafizik sisteme uyarlayacak olursak; “aslında gördüğünüz, dokunduğunuz ve hatta kokladığınız her şey bir enerjidir” demek mümkün olacaktır, bir başka deyişle biz o enerjiyi kırmızı hissettiğimiz için kırmızı, kare hissettiğimiz için karedir. Gördüğünüz nesneler, o enerjinin beyninizde oluşturduğu bir şekil; dokunduğunuzda oluşan his enerjiye dokunduğunuz zaman onun ya da kendi vücudunuzun tepkisi ve kokladığınız her şey ise kokladığınız o enerjinin beyninizde bir tanımı, kategorileşmesidir.

Daha sonraki yazılarımızda insandaki bu enerjinin ve yanı sıra auranın ve insanın çakralarından bahsedeceğiz. O zamana kadar kendinizi ve çevrenizdekileri fark etmeniz dileği ile farkındalıkla kalın.

Leave a Reply

1 comment

  1. Hüseyin Kılınç

    Rüyada da gozleri kapalı görürüz, gören Ruh’tur. Dünya da Allah’ın gösterdiği bir rüyadır