Neredeyse her hafta mağazalarda satılan ürünler değişiyor ve yerine yenilerini geliyor. Kısa sürede değişen moda anlayışları ve bunların gözümüze sokulmasıyla, farkında olmadan bu çılgınlığın içerisine çekiliyor ve ihtiyacımız olmayan şeyleri dolaplarımıza dolduruyoruz. Bir sezon sonra sırf modası geçti diye giymeyeceğimiz kıyafetleri dolaplara dolduruyor, bir iki sefer giydikten sonra kenara atıyoruz.
Alışveriş çılgınlığının en yakın örneği geçtiğimiz aylarda gerçekleşti. Kara Cuma adı altında neredeyse tüm markaların bizleri indirim yağmuruna tutması, önümüze gelen binlerce seçenek arasında kaybolmamıza ve bazen alakasız şeyleri satın almamıza sebebiyet verdi. Özellikle son dönemlerde yaşanan yüksek fiyat artışlarının de etkisiyle, bir daha uygun fiyata bulamama korkusundan kaynaklı daha da fazla tüketmeye yönlendirdi.
Ancak unuttuğumuz ve gözden kaçırdığımız bazı şeyler var.
Moda endüstrisi çevreye en çok zarar veren sektörlerden bir tanesi. Her geçen gün daha da artan tüketim çılgınlığı da bu zararı destekliyor. “Black Friday” gibi indirim günleri her ne kadar kısa vadede mantıklı görünse de uzun vadede dünya için büyük bir tehlike arz ediyor. Aldığımız ürünlerin içerisindeki plastikler, üretim esansında tüketilen su miktarı ve daha birçok sebep çevreye zarar veriyor ve bizi acı sona yaklaştırıyor.
Eğer, bazı büyük markaların sürdürülebilir kampanyalarını görüp, bu ürünleri gönül rahatlığıyla satın alıyorsanız, tekrar düşünün derim. Bu markaların çoğunun etiketlerinin üzerinde sürdürülebilir yazsa da çoğunun üretim koşulları sürdürülebilir değil. Ayrıca, bu markaların bu ürünleri çıkarırken ki gayesi daha fazla kişiye hitap etmek ve satış yapmak. Bu daha fazla anlayışı da sürdürülebilirlik ile çelişiyor.
Tabii ki, ihtiyacımız olan şeyleri satın alacağız. Ancak, Dünyamız’ın son geldiği noktayı da göz önünde bulundurarak; geç bile kaldığımız bilinçli alışkanlıkları hayatımıza sokmamız gerekiyor.
Ayırca, bu tutumun sürdürülebilirlik ve doğaya saygı dışında başka avantajlı yönleri de var. Aşırı tüketimden kaçınmaya başladığımızda ekonomik refahınız da artacaktır. sonuçta, ihtiyacınız olmayan şeylere extradan paralar harcamayı bıraktınız. Daha üzün süre kullanabileceğiniz, kaliteli ürünler satın almak için de iyi bir fırsatınız olacak.
Evinizdeki karmaşadan kurtulup kendinize daha ferah bir ortam sağlamış olacaksınız. “Minimalism” felsefesi son senelerde hayatımızın oldukça içinde ancak bu felsefe de bazı markalar tarafından pazarlama politikası olarak kullanılabiliyor ama ihtiyacına odaklanan bir kişi zaten bu satış hilelerinden kendini kolaylıkla uzaklaştırabilecektir.
“Black Friday” gibi hepimizin hayatına bomba gibi düşen tüketim çılgınlıklarını illaki bizi aşırı alışverişe sürüklemek zorunda değil. Mantıklı olan zaten, ihtiyacımız olan bir ürünü indirimde almak. Dikkat etmemiz gereken şey sırf ucuz diye işimize yaramayacak bir şeyi sepete eklememek ve aylarca hatta senelerce dolabın bir köşesinde beletmemek.