Kara Bulutların Altında Bir Kara Kartal

Kalbimizin tam orta yerinde bir yangın vardı, bir haber duyduk ve bu yangın bütün yüreğimizi kapladı birden. Beşiktaş’ın Balıkesirspor’da kiralık olarak oynayan futbolcusu Emre İncemollaoğlu 23 yaşında acı bir trafik kazası sonucu aramızdan ayrıldı. Beşiktaş taraftarı Emre’yi hiçbir zaman unutmayacak. Ama keşke hiçbir zaman unutulmayacak bu kardeşimizi böyle hatırlamasaydık. Emre kardeşimize Allah’tan rahmet, ailesine ve sevdiklerine sabır diliyoruz.

Kara bulutlar bu hafta Beşiktaş’ın üzerinden ayrılmadı bir türlü. Son derece heyecansız ve tatsız geçen Konyaspor maçına Nihat Kahveci damgasını vurdu. Maç içinde Quaresma ile tartışması Quaresma’nın attığı golden sonraki tebriğiyle tatlıya bağlansa da maç sonunda spor yazarı Turgay Demir’le yaşadıkları hayli önemli. Olayın içeriğine girmek istemiyorum. Nihat Kahveci gerekeni söyledi zaten. Verdiğim tepki aşırıydı ama benim yaşadıklarım da ortada diyor. Nihat’ın yaptıklarını kabul etmek kolay değil, peki Nihat’a yapılanlar?

Çok ilginç bir toplumuz. İlginç olduğumuz kadar da anlaşılmazlıklarımız ve çarpıklıklarımız var. Futbolun bir oyun olduğunu, iyi oynayıp iyi sonuçlar almak kadar, kötü oynayıp kötü sonuçlar almanın da olduğunu unutuyoruz. Bir futbolcunun ayağının kırıldığında sözleşmesinde yazan parasını alacağı takdirde döktüğü gözyaşlarını unutuyoruz. Şampiyonluk son maçta kaçınca dökülen gözyaşlarını, günlerce sokağa çıkamadıklarını unutuyoruz. Bunun yanında bilmediğimiz neler var onların özel hayatında kalan. Ama biz elimize kalemi alıp performansını beğenmediğimiz futbolcunun maaşının helal ya da haram olduğunu irdeliyoruz. Çünkü o futbolcunun ne kadar emek verdiğini, ne kadar çabaladığını, başarılı olmayı ne kadar istediğini bilmiyoruz ve en kötüsü umursamıyoruz. Ve biz bunu Beşiktaş’ı Beşiktaş yapan bir isme bile yapıyoruz. Emre Belözoğlu ve Okan Buruk Inter’e, Tuncay Şanlı Middlesbrough’a, Rüştü Reçber Barcelona’ya bonservis bedeli olmadan yani kulüplerine para kazandırmadan giderken Beşiktaş’a 2001 yılında 5 milyon dolar kazandıran Nihat’ın parasının helal haram olduğunu tartışıyoruz. Aziz Yıldırım’ın seneler boyu almak için uğraştığı ama Beşiktaşlı olduğu için Fenerbahçe’ye gitmeyen, Mehmet Topuz’un Beşiktaşlıyım ve başka takımda oynamam deyip Fenerbahçe’ye imza atmasından sonra Yıldırım Demirören’in bir sözüne İspanya’daki kurulu düzenini ve güzel yaşamını bırakıp Beşiktaş’a gelen Nihat’a yapıyoruz. Nihat böyle biri olmasa bile konuşulması gereken parasını hak edip hak etmediği değildir. Aynı eleştiriler Mert Nobre’ye de yapılıyor. Fenerbahçe’de 79 maçta 49 gol atabilen bir Nobre Beşiktaş’ta 117 maçta 33 gol atıyorsa burada suçu kadroyu oluşturan yönetimde aramak gerekir. Keza Nihat’ta olduğu gibi Nobre’nin de sahada bir maç olsun mücadele etmediğini söyleyecek biri yoktur herhâlde. Ayrıca bu insanlar başarılı olamadıklarında herkesten çok üzülüyor.  Ancak biz nedense bazı şeyleri göremiyoruz ya da görmemek işimize geliyor. Unutulmaması gereken bir şey daha var ki bu insanlar uzayda değil bizlerin arasında yaşıyor. Sokağa çıkıyorlar, eşleri, çocukları var. Bu insanları bu şekilde yargılamak o kadar yakışıksız ki bu yakışıksızlığı ifade etmekte zorlanıyorum.

O kadar yazdım ama futbola daha bir türlü gelemedim. Futbola geldiğimizde zaten yukardakilerle uğraşmak yerine dünya 3.sü oluyoruz, Avrupa Şampiyonası’nda yarı final oynuyoruz. Maalesef o kadar az ki futbola geldiğimiz bu süreler. Her neyse… Beşiktaş kupa ile arasındaki mesafeyi tek maça indirdi. Sakatlıkların çokça arttığı bu dönemde İbrahim Toraman’ın kupada cezalı olması da işin tuzu biberi oldu. Tayfur Havutçu’nun takımın başına geçtiğinden beri kadro istikrarını korumasını anlayışla karşıladım. Genç teknik adamın Atınç, Furkan, Doğukan ve hatta Muhammed gibi genç isimlere şans vermemesini kupaya giden yolda kadro istikrarını sağlamak olarak gördüm. Bu duruma katılmasam bile hak verdim. Fakat İbrahim Toraman’ın cezalı duruma düşmesinden sonra bile ilk 11 de başlamasına bir türlü anlam veremedim. Gaziantepspor karşısındaki gibi Aurelio ile maça başlayacağını düşünüyorum Tayfur hocanın. En azından ligdeki maçlarda Aurelio-Sivok ikilisinin birlikte oynatması gerekir. Çünkü futbolcu uyumunun en elzem olduğu yer yani savunmanın ortasında bir de orta sahadan devşirme futbolcu varsa bu uyum daha da gerekli. Vardır Tayfur hocanın bir bildiği demek düşüyor yine bizlere. Son olarak şunları da söylemem lazım. Beşiktaş Konyaspor maçı yazımın başında belirttiğim gibi son derece sıkıcıydı ve berabere bitti. Kazanmak ne kadar mutlu ederdi Beşiktaşlıları? Eminim ki sol bekte Doğukan, sağ bekte Rıdvan, defansta Atınç ve Furkan’la oynayıp yenilmek şu beraberlikten daha çok mutlu ederdi.

Leave a Reply