Nazi Almanyası’nın En Büyük Silahı: Propaganda

“Propaganda öyle bir araç ki bir uzmanın elinde gerçekten de inanılmaz bir silah hâline dönüşme potansiyeline sahip,” demiş Hitler 1924 yılında [1]. 

“Sezar’ın hakkını Sezar’a vermek lazım” lafından yola çıkarak her ne kadar bu karanlık dönemde yapılanlara karşı sert bir duruşum olsa bu lafı o kadar doğru ki! Rejim “astığım astık, kestiğim kestik” şeklinde bir diktatörlük bile olsa, halkın en hafif tabiriyle “manipüle edilmesi”, bir liderin hükümdarlığının devamındaki en önemli unsur hâline geliyor. Tarih ne olursa olsun siyasi arenada ne kadar çok “taraftarın” varsa (yalnızca “yandaş” demek yetersiz geliyor), o kadar güçlüsün çünkü. Bir liderin yaptıkları, yanlışları ve yenilgileri değil; bir politik figür olarak onun kim olduğu ve karizmasının ne kadar güçlü olduğu önemli unsurlar hâline geliyor. Hâliyle yalnızca karizmatik bir figür olmak yetmiyor, bu karizmaya sahip olduğuna dair halkı ikna etmesi gerekiyor söz konusu liderin. İşte tam bu noktada perde! Propaganda sahneye çıkıyor… 

Nazi Almanyası ve propaganda denilince neredeyse hepimizin aklına Propaganda Bakanı Goebbels geliyor, farkındayım. Böylesine bir mevkii yaratılarak bu propaganda silahını büyük bir ustalıkla kullanan biri olması açısından kendisinin Nazi Almanyası tarihi için ne kadar önemli bir figür olduğu da aşikâr. Ancak ben bu yazımda, Nazi propagandasına çokça katkı sağlamış bir başka insandan bahsederek, farklılaşmaya gitmek istiyorum. “Goebbels olmadan Nazi Almanyası propagandası mı olur canım!” diyecek olanlara da bir müjde vermiş olayım: inceleyeceğimiz kişi Goebbels’in pek yakın arkadaşı Hans Schweitzer!

Bir Sempatizan Olarak Hans Schweitzer

Yazının odak noktası olarak Hans Schweitzer’i ve Nazi Almanyası için önemini kısaca özetleyecek olursam eğer kendisinin Goebbels tarafından inanılmaz bir deha olarak görüldüğünü ve büyük konuşmaların yapamadıklarını Schweitzer’in saniyeler içerisinde fanatizm oluşturacak şekilde yapabildiğini iddia ettiğini [2] söylemeden geçemem. 1926 yılında Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi’ne katılan Schweitzer, tanrı Thor’un çekici “Mjölnir” ismini kullanarak posterlerini halka sunmuş [3]. Böylesine güçlü bir mahlas kullanmak bile mükemmel denilebilecek bir propaganda iken, Goebbels’in sözlerini başarılı bir şekilde karikatürize edebilmesi de Hitler’i etkilemesine yetmiş, ve 1932 yılı seçimleri için kendisine propaganda posterleri hazırlamasına sebebiyet vermiş [4].

Hans Schweitzer, Hitler Youth (c. 1936). Kaynak: https://spartacus-educational.com/Hans_Schweitzer.htm

Propagandanın Hayat Bulduğu Ortam Olarak Medya

Propaganda hakkında tartışmalara başlamadan önce bir tanım yapmak gerek. Medya alanı propagandanın yeşermesi için inanılmaz bir ortam sağlıyor. Tanım, işte burada önem kazanıyor. “Medya” denince akla günümüzden yola çıkarak ilk olarak “sosyal medya” geliyor olabilir. Ardından muhtemelen gazeteler canlanıyordur gözünüzde. Ancak medya öyle bir şey ki etrafımızı çepeçevre sarıyor. Gördüğünüz sanat eserlerinden tutun filmlere, müziklere, reklamlara ve konuşmalara kadar her şey birer medya aracı. Propaganda açısından muhteşem bir ortam, halka ulaşmak için pek çok opsiyon! Film izlemeyene müzikle, müzik dinlemeyene siyasi seslenişlerle, seslenişleri duymayana da artık en sonunda görmekten kaçamayacağı posterler, görsellerle ulaşıyor. Kısacası kapıdan kovsak, bacadan girmeyi beceren, olağanüstü bir siyasi araç bu propaganda dediğimiz. Korkutucu mu yoksa büyüleyici mi inanın bilmiyorum, sizlerin düşüncelerine bırakacağım bu sorunun cevabını.

Hans Schweitzer Posterleri ve Propaganda

Dönemin koşulları altında yaşayan bir Alman olduğumuzu varsayalım şimdi, yukarıda bahsettiğim üzere pek çok yerde de propagandayı engellemiş olalım. O kadar cahiliz ki hiçbir siyasi gelişmeden haberdar değiliz, “dış güçler”den başka da siyasi aktör tanımıyoruz! Nasıl ulaşacak bu propaganda bize? Nasıl ikna edileceğiz destekçi vaziyetine gelmeye? İşte bu sefer de devreye evden çıkınca gözümüzden kaçıramayacağımız posterler giriyor. Bu noktada Hans Schweitzer’in beni en çok etkileyen iki posterini karşılaştırarak incelemek isterim sizinle.

“Wir Bauen Auf” (“İnşaa Ediyoruz”), 1933. [5]

Kırmızı. Ne kadar çarpıcı bir renk değil mi? Agresif ama bir o kadar da canlı, anında göze batıyor. Siyah ve beyaz renklerinin kullanımıyla birlikte Nasyonal Sosyalistlerin bayrağını da temsil ediyor olmasının yanı sıra aynı zamanda kanın da rengi kırmızı. Poster 1933 yılına ait, 1934 seçimlerine yönelik olarak yapılmış. Dolayısıyla Nazi Partisi’nin başta olmadığı bir dönemin posterini inceliyoruz sizinle. “Savaş var, devam ediyor ve her gün vatandaşlarınız ölüyor!” mesajını damardan veren bu posteri gören biri olarak hâli hazırda başta olan hükümete sinirlenmez misiniz? Cevabı vereyim, elbette! Üstelik bu yetmezmiş gibi kullanılan kırmızı da matadora sinirle koşan bir boğaya çevirirdi sizi, agresif ve bu agresyonundan güç alan bir boğa, bir seçmen, potansiyel bir taraftar!

Hans SchweitzerOur Last Hope – Hitler (1932). Kaynak: https://spartacus-educational.com/Hans_Schweitzer.htm

Bu potansiyel taraftarın öfkesine yönelik olarak nasıl mesajlar verilmeli konusuna da çok güzel yanıt veriyor bu poster – renk kullanımının gücünü geride bırakarak şimdi kelimelerin gücüne geçiyoruz. Figürlerin çiziminin önemi hakkında da bir fikir sahibi olmamızı sağlayan iki karakter var önümüzde. Birisi Hitler’in hayalindeki “mükemmel Alman ırkı”nın (kendisine “Hans” diyelim) bir görseliyken diğeri ise Nazi Partisi’nin karşısında duran her siyasi figürü temsil ediyor – Hans’ın karşısında küçücük kalmış, güçsüz… Hans’ın kolunu yasladığı tuğlalara bakalım şimdi: “Arbeit”, “Freiheit”, ve “Brot” – sırasıyla “çalışma”, “özgürlük”, ve “ekmek”. Bunların hepsi “Unsere Bausteine” adı altında toplanmış, yani “temel aldığımız yapı taşları”. Halbuki karşı tarafa baktığınızda “Baupläne” adı altında bir kağıt parçası görüyorsunuz. Hans’ın kaya gibi sert, yıkılamayacak kadar sağlam, yapı taşlarının yanında karşı tarafın her an yırtılabilecek “planlarını” tercih etmeniz mümkün mü bir seçmen olarak? Bu durum bile yeterliyken propagandanın devamı olarak Nazi Partisi’nin karşısında olan kişilerin planları “Sozialabbau”, “Korruption”, “Lüge” ve “Arbeitslosigkeit” olarak betimlenmiş – sırasıyla “sosyal kesintiler”, “yolsuzluk”, “yalanlar”, “işsizlik”. Basit, ama etkileyici bir biçimde potansitel taraftarları kendisine çekebilecek bir propaganda örneği.

“Der Organisierte Wille Der Nation” (“Milletin Örgütlü İradesi”), 1932. [6]

Schweitzer’in bir başka propaganda posteri, basit gözükebilecek ama fazlasıyla etkileyici olan 1932 yapımı bu posteri olarak gösterilebilir. Yine kırmızının fazlasıyla baskın kullanıldığı bu posterde hem Nazi Partisi’ni akla getirmek hem de öfke duygusuna dokunabilmek ön plandayken, kullanılan kelime seçimi bu posterde de fazlasıyla dikkat çekiyor. “Der Organisierte Wille Der Nation”, yani “Milletin Örgütlü İradesi”, hem Nazi Partisi’nin idealarının halkın iradesi olduğuna dair keskin bir çizgi çizerken, hem de bu ideallere ulaşılmasında örgütlenmenin öneminin şüphesiz ki fazlasıyla altını çiziyor. Bu örgütlenmenin sağlanmasındaki en önemli rolü üstlenen Nazi askerleri de kendilerinden emin, sert mizaçlı ve savaşçı tipler olarak resmedilmiş. Gözlerindeki kararlılık, idealleri uğruna sonuna kadar savaşacak olan askerler olduklarını net bir şekilde halka gösterdiğinden, bu askerlerin bulunduğu bir ordunun yenilmesine imkân olmayacağını da Alman vatandaşlarına yansıtan bir propaganda olarak karşımıza çıkıyor bu poster. Bütün bu renk, insan figürleri ve kelime kullanımları yetmezmiş gibi posterin arka planında belli belirsiz bir Svastika bulunuyor olması, yine ve yeniden bunların ancak Nazi Partisi’ni desteklemekle elde edilebileceğini Alman halkına derinden sunmuş.

Propagandanın Kaçınılmaz Gücü

Bu iki posteri kısaca analiz ettikten sonra şimdi böyle posterlerin başınızı her çevirdiğiniz yerde karşınıza çıktığını düşünün. Okuma yazması olan için de, olmayan için de son derece etkileyici mesajlar içeren bu posterlerle dolu bir sokakta yürürken istemsizce bile olsa etkilenmemek mümkün mü? Bütün düşünce ve yargılarımızı geride bırakarak yine ve yeniden tekrarlamak zorunda olduğum söz olarak propagandanın bir uzmanın elinde inanılmaz bir silaha dönüşebileceği gerçeği, tarihin her döneminde görülebileceği üzere, Nazi Almanyası döneminde de fazlasıyla doğruluğunu kanıtlamış. Almanlar için ne kötüdür ki köklü tarihi ve kültürüne rağmen “Almanya” denir denmez çoğu insanın aklına ilk gelen resimlerden birisi de Nazi Almanyası oluyor. Bu durum da şüphesiz ki başarısını kabul etmek zorunda kalacağımız Nazi propagandasının bir gücü bence.  

KAYNAKÇA

[1]: State of deception – google arts & culture. Google.

https://artsandculture.google.com/story/state-of-deception-united-states-holocaust-memorial-museum/2QVhSSb7oRR7Jg?hl=en

[2], [3], [4], [6]: “Hans Schweitzer.” Spartacus Educational, Spartacus Educational, 2023, www.spartacus-educational.com/Hans_Schweitzer.htm.

[5]: Schweitzer, H. (1932). Wir Bauen Auf. poster, Germany. https://www.gettyimages.be/detail/nieuwsfoto%27s/an-election-poster-for-the-nazi-party-headed -we-are-nieuwsfotos/3143103?language=fr.

Merak edenler için daha fazla Nazi propagandası poster örnekleri inceleyebileceğiniz link: https://www.gettyimages.com/photos/nazi-propaganda-poster

Leave a Reply