Ara transfer döneminin gelmesiyle birlikte transfer kazanı kaynıyor. Ligin ilk yarısında aradığını bulamayanlar, Avrupa kupalarında yoluna devam edenler takviye için düğmeye bastı. Sizler için gündemi sarsabilecek nitelikteki transfer dedikodularını değerlendirdik.
Falcao: Porto’da gösterdiği performansla astronomik rakamlarla Atletico Madrid’e gelen ve yoluna aynı şekilde devam eden Radamel Falcao devlerin iştahını kabartıyor. İsmi Real Madrid ve Chelsea ile anılan oyuncunun Chelsea’nin sistemine daha uygun olduğu kanaatindeyim. Falcao bitiriciliği, fiziği ve kaleye sırtı dönük takımını rahatlatma özelliği ile Çin’e giden Drogba’nın Chelsea’de üstlendiği görevi rahatlıkla yerine getirebilecek kapasitede. Real Madrid’in sisteminde ise forvetlerin görevi toplu ve topsuz kaleye doğru yaptıkları koşular üzerine kurulu. 9 numara tipindeki Benzema’yı bile sistemlerinde öğüttüler, o yüzden Falcao’nun Chelsea’de daha başarılı olacağına inanıyorum.
Wesley Sneijder: Adı Fenerbahçe ile de anılan Sneijder’in yolunun Türkiye’den geçmesinin daha zamanı olduğu kanaatindeyim. Transferde paranın konuştuğu kesin ancak şu aşamada paradan dolayı kariyerine daha kötü bir ligde forma giymeyi tercih edeceğini düşünmüyorum. Fenerbahçe’ye gelirse vatandaşı Kuyt’tan dolayı gelir. Parayı seçerse talipleri arasında Anzhi takımının da olduğunu unutmayalım. Bu Anzhi ki Messi için 250 milyon euro gibi bir bonservis bedeli önermiş bir kulüp. Şu an için Villas Boas’ın takımı Tottenham’a yakın görünüyor. Tottenham’ın atletik ve yumuşak oyun sistemine uyduğunu düşünüyorum.
Mario Balotelli: Afrika asıllı hırçın Italyan durulmak bilmiyor. Mourinho ve Mancini gibi teknik direktörler bile onu zaptedemedi. Çok yetenekli olduğu kesin ama sahaya çıktığında sizi yakmayacağının garantisi yok. Büyük takımlardaki son şansı denilen Manchester City’den ayrılma vakti geldi. Şimdi ise adı Inter’de oynarken taraftarıyım dediği Milan’la anılıyor. Robinho ve Pato ile yollarını ayırmaya hazırlanan Milan’da formayı kapacağı kesin ama kaç maçı atılmadan tamamlaybilir soru işareti?
Nani: Antonio Valencia’dan formayı uzun süredir kapamayan Nani için ayrılık vakti. Adı Arsenal, Zenit ve Juventus gibi ekiplerle anılıyor. Nani için paranın çok önemli olduğunu düşünmüyorum zaten bugüne kadar kazanacağını kazandı o yüzden yolunun Rusya’ya düşmesi düşük ihtimal. Kupa kazanamayan Arsenal’e gidip Alex Ferguson’a “bak işte ben buyum” mu diyecek yoksa İtalya’da yeni bir maceraya mı atılcak bunu zaman gösterecek.
Demba Ba: Geçtiğimiz transfer döneminde adı Fenerbahçe ile anılan Ba’nın ismi bu transfer döneminde Arsenal ile anılıyor. Bu sefer ise dedikodunun dozu oldukça yüksek. Giroud’nun tam bir fiyasko transfer çıkması, Chamakh’ın yıllardır istenilen performansı gösterememesi, tek kaleleri olan Van Persie’nin de geçtiğimiz transfer döneminde Manchester United’a gitmesiyle, Arsenal tam anlamıyla forvetsiz kaldı. Güçlü fiziği, defansı yıpratan yapısı ve ortalamanın oldukça üzerinde bitiriciliği ile Demba Ba Arsenal’in aradığı kan olabilir. Tek handikap ise Demba Ba’nın oyun temposu Arsenal’in oyun temposunun oldukça altında.
Michu: 2 milyon pound’a geldiği Swansea’de değerini yarım sezonda altıya katlayan Michu, Falcao’nun ayrılma ihtimaline karşı Atletico Madrid’in transfer listesinin ilk sırasında. Bu sezon Premier Lig’de oynadığı 19 maçta 13 gol atan Michu, Falcao’nun yerini doldurabilir mi bilinmez ancak kafa toplarındaki başarısı ve güçlü fiziğiyle La Liga’da başarılı olacağını düşünüyorum.
Robert Lewandowski: Uzun boylu bir forvet hayal edin, bu forvete dribbling ve hız özelliklerini ekleyin, son olarak bitiriciliği de koyduktan sonra ortaya çıkan oyuncunun adı Robert Lewandowski. İki üç yıla kadar adını kimsenin bilmediği şimdi ise adı Manchester United’la ciddi şekilde anılan bir futbolcu. Alex Ferguson’un bu oyuncuya ihtiyacı var mı tartışılır. Robin van Persie ve Rooney mükemmel bir ikili oluşturmuş durumda, Lewandowski gibi bir futbolcunun onların arkasında yedek oturmasındansa Dortmund’ta onu izlemeyi tercih ederim. Ayrıca Manchester United’ta Chicharito ve Danny Wellbeck gibi iki isim de yedekte bekliyor.
David Villa: Barcelona’da gözden düşen Villa, Milan ve Arsenal’in gündeminde. Her iki takımda as takım için etkili bir forvete ihtiyaç duyuyor. Her iki takımda Şampiyonlar Ligi’nde yoluna devam ediyor. Arsenal’in deyim yerindeyse küçülmeye gitmesinden sonra Milan’dan en az bir gömlek aşağıda kaldıkları aşikar üstelik uzun yıllardır kupa da kazanamıyorlar. Milan ise Shevchenko ve Ibrahimovic gibi forvetleri görmüş bir takım ancak Pato ve Robinho ile de yolları ayırınca tam anlamıyla forvetsiz kalacaklar. Daha önce La Liga dışında hiç oynamamış Villa Premier Lig veya Serie A gibi sert iki ligde başarılı olur mu bilinmez.
Jose Mourinho: Porto’da Şampiyonlar Ligi’ni kaldırdıktan sonra Chelsea’ye geldiğinde ilk basın toplantısında “Ben farklıyım” diyordu. Herkes onun kendini beğenmiş bir bencil olduğunu düşündü ama elde ettiği başarılar teknik direktörlük anlamında gerçekten de farklı biri olduğunu gösterdi. Chelsea ile iki kez üst üste Ingiltere şampiyonu oldu, Inter’i Şampiyonlar Ligi şampiyonu yaptı. Son olarak ise Real Madrid’in, “uzay takımı” Barcelona’ya karşı tek umudu oldu ve geçtiğimiz sezon şampiyonluğu elde etti. Bu sezon ise işler yolunda gitmiyor. Mesut’a yaptığı eleştiriye karşılık Ramos formasının altına Mesut’un formasını giyerek çıkmıştı. Ayrıca Mourinho 18 yaşından beri Real Madrid kalesini aralıksız koruyan Casillas’ı yedek bırakıyor ve ona alternatif arıyor. Bu da oyuncuların Mourinho’ya karşı cephe aldığının ve onu istemediklerinin bir göstergesi. Şimdi ise adı PSG ile anılıyor. Mourinho’yu biraz tanıyanlar onun Real Madrid’ten mağlup bir şekilde ayrılmayacağını iyi bilir, ayrılsa bile giderken intikamını alıp gider. PSG’yi Arap sermayesi satın aldı, orada da Chelsea’deki gibi çok büyük bir bütçesinin olacağı kesin ancak Fransa Ligi’nin Mourinho gibi bir teknik adam için küçük kalacağını düşünüyorum.
Bu transfer döneminde de paralar havada uçuşacağa benziyor, futbolseverleri heyecanlandıracak transferler uzak değil. Bekleyip görelim.