31 Mayıs 2013 tarihinden bu yana meydanlarda yaklaşık 3 hafta boyunca süren heyecanlı tepkiler Türkiye’nin iyi idare edilmediği mesajını verdi, bu mesajlar, madem iyi yönetilmiyoruz o zaman ne yapmamız lazım arayışlarını da gündeme getirdi. Yine tıpkı Gezi Direnişi gibi başta İstanbul olmak üzere, Ankara’da, İzmir’de ve diğer birçok şehirde çeşitli konularda, parklarda forumlar düzenlenmeye başlandı. Bugüne kadar binaların içerisinde konuşulan, halkı bazen doğrudan bazen dolaylı ilgilendiren hemen her mesele sokağa çıktı. Sanki “halka inmek” değil de, “halka çıkmak” gibi.
Forumların sadece Başkent Ankara’daki tartışma konularına baktığımızda; Kuğulu Park Forumunda; örgütlenme biçimi, cinsiyetçi, ırkçı, ayrımcı söylemlerin dışlanması, Gezi hareketinin bir lider beklentisi olmalı mı? Azınlık hakları ve eşitsizlerin eşitliği, mücadele kültürünün noksanlığı gibi başlıkları görüyoruz. Yine Ankara Sokullu İlkbahar Parkında “Parklarımıza ve Yeşil Alanlarımıza Sahip Çıkıyoruz” söyleşisi Gezi Parkı’nın Ankara’daki küçük bir alıştırması gibi.
Ankara AnıtPark’ta; şehirler, haberleşme kopuklukları, ortaklıkların belirlenmesi gibi konular tartışılırken, Seymenler Parkındaki Forumlarda; apolitik hareketin önemi, AVM’ler yerine alışveriş için esnafa gidilmesi, eğlence için parklara dönüş için söylem ve eylemlerin yapılması, düşük sosyo-ekonomik seviyedeki insanlara ulaşılmasının yolları ve halk platformlarının belediye seçimlerindeki bağımsız rolü gibi çok çeşitli , dolayısıyla hedef kitleleri de farklı olan bir çok konunun ele alındığını görüyoruz.
Forumlar hemen her gece düzenleniyor, nefes kesmeden sürüyor. Gezi Ruhu’nun içinde aktif olarak yer almasa da, sempatizanı olan herkes bu faaliyetlere katılıyor, katılamayınca adeta bir suçluluk duygusu duyuyor, bir sonrakinin programını takip etmeye başlıyor.
Çocukken “kulaktan kulağa” diye bir oyun oynardık. İşte şimdi bütün Türkiye’nin bu oyunu oynama zamanı. En baştaki bir yanındakine “forumlara katıl”, Türkiye’nin çağdaş ve özgür geleceği senin ellerinde diyecek”. Başka söze gerek yok bence.
Yazan: Zeynep Talu