Öncelikle herkesin geçmiş bayramı kutlu, mübarek olsun. Hemen her yıl Ramazan ayı geldiğinde televizyonlarımızı saran iftar yahut sahur programlarının yanında son yıllarda unutulan ama evvelinde reyting kaygısıyla temcit pilavı gibi ısıtılıp ısıtılıp yayınlanan bir film vardı hatırlarsınız. Evet Çağrı filminden bahsediyorum. Çağrı‘nın etkisinden olsa gerek 90’lı yılların çocuklarının aklına Hz. Hamza denince Anthony Quinn gelirdi en azından benim öyleydi. Film çekimleri sırasında çok etkilenip Müslüman olduğu iddaaları da ayyuka çıkmıştı. Bu iddiaların temelini Quinn’in filmin yönetmeni olan Mustafa Akkad‘la olan yakınlığı ve ikilinin çekim aralarında sık sık sohbet etmeleri oluşturuyordu. İddiaların gerçekliği tartışma konusu olsa da; tartışma konusu olmayan bir husus vardı o da Mustafa Akkad’ın yönetmenlik başarısı ve sinema tarihine armağan ettiği eserleri. Peki kimdir Akkad, nerede doğmuştur, nasıl sinema eğitimi almıştır, Çağrı ve Ömer Muhtar filmlerine nasıl sponsor bulmuştur ve eğer 2005’te öldürülmeseydi çekmeyi planladığı film projeleri nelerdi?
Öğrenim Hayatı
1930 yılında Suriye’nin Halep kentinde doğmuştur Akkad. 18 yaşına geldiğinde gümrük memuru olarak çalışan babasına ABD’ye gidip sinema eğitimi almak istediğini söyler. O yılların şartlarında çok zor görünen bu isteği babası geri çevirmez ancak maddi yönden çok da destek olamaz. Uçağa binmeden evvel havalimanında kendisine 200 dolar ve bir adet de Kuran vererek oğlunu uğurlar. Los Angeles’a gelen Akkad, alanında önde gelen üniversiteler olan UCLA‘da lisans, USC‘de yükseklisans eğitimini tamamlar. Hollywood’da sonraki yıllarda kendisine destek olan ünlü yönetmen Sam Peckinpah ile de University of Southern California’da tanışmıştır.
The Message (Çağrı) çekiliyor
1976 yılında Akkad’ın meşhur filmi Çağrı’nın çekimlerine Fas’ta başlanır. Film biri Anthony Quinn’in oynadığı ve Batı dünyasına hitap eden Çağrı diğeri Hz. Hamza, Hz. Bilal gibi kişiliklerin daha az kullanıldığı El-Risale olmak üzere iki farklı versiyon halinde çekilmektedir. Anthony Quinn sahnesini çekip dinlenmeye geçtiğinde diğer filmin ekibi aynı planı kullanarak diğer filmin sahnelerini çekmektedir lakin henüz altı ay geçmiştir ki Suudi Arabistan’ın baskıları sonucu Fas kralı filme verdiği finansal desteği çeker. Koca set ekibi tamamlanmamış bir filmle sahranın ortasında kalakalmıştır. Muammer Kaddafi‘nin desteğiyle filmin kalan kısımlarının çekimi Libya’da tamamlanır. Film Hollywood’da gişe olarak sönük kalsa da anlattıklarıyla büyük sükse yapar. Akkad filmi Batı dünyası ve İslam alemi arasında bir köprü olarak gördüğünü belirtmiş ve şunları söylemiştir:
“700 milyon inananı olan bir dinin bu kadar az tanınıyor olması beni çok şaşırtmıştı. Bu hikayeyle bir köprü kurup, batıya bir geçit açabileceğimi düşündüm.”
Mustafa Akkad’ın ricası üzerine Çağrı’nın çok beğenilen film müziğini daha önce Lawrence of Arabia film müziğiyle Oscar kazanan Maurice Jarre bestelemiştir. Jarre çölün atmosferini hissetmesi gerektiğini söyler ve Akkad’ın kendisine ayarladığı bir mekanda çölde iki ay yalnız kaldıktan sonra müziği besteler. Müziğin kayıt çalışmaları için aşağıdaki video linkine göz atabilirsiniz.
http://www.youtube.com/watch?v=cZs2B31WA5U
Halloween ve Ömer Muhtar
Mustafa Akkad, Çağrı‘dan sonra 1978’den 2002 yılına kadar süren 8 filmden oluşan Halloween serisinin yapımcılığını üstlenir. Bu seri sayesinde Hollywood’daki bilinirliği de artmıştır. 1980 yılında Kaddafi’nin ricası üzerine Libya’nın İtalya’ya karşı direnişinde başrolü oynayan Ömer Muhtar‘ın filmini çekmek için kolları sıvar. Film’de sinema adına bildiği ne kadar teknik varsa kullandığını söyleyen Akkad, özellikle savaş sahnelerinin üzerinde titizlikle durur ve İtalya’da 2009 yılına kadar yasaklı kalan, Kaddafi tarafından finanse edildiği için Batı dünyasında ön yargıyla karşılanan ancak yaptığı anti-emperyalist vurguyla tüm dünyada beğeni toplayan Ömer Muhtar filmine imza atar.
Fetih ve Selahaddin Eyyubi projeleri
Türkiye’ye de pek çok kere gelen Akkad İstanbul’un Fethi’ni çekmesi için davet alır ancak kendisini davet eden grup düşük bütçeli TV filmi tarzında olmasını ister. Akkad ise bir plato kurulmasını ve çekimlere orada başlanmasının gerekli olduğunu söyler. Maalesef Akkad’ın istekleri kabul görmez ve Türkiye’den eli boş dönmek zorunda kalır. Bir söyleşi sırasında Fetih filmi için misafiri olduğu kanalın filmlerini izleyip izlemediği sorulduğunda şu cevabı verir:
“Bu kafayla, ne sanatınız ilerler, ne estetiğiniz. Elinizdeki sopayı, kültür-sanat alanında da bırakmıyorsunuz. Bırakın artık izleyicinin kafasına kafasına vurmayı...”
Vefatından evvel İstanbul projesiyle beraber aklını kurcalayan bir diğer proje de Selahattin Eyyübi projesidir hatta rolü oynaması için Sean Connery ile anlaştığı, senaryonun hazır olduğu bile iddia edilmiştir. Neden bu kadar ısrarcı olduğu sorulduğunda şunları söyler:
“Selahaddin tam anlamıyla İslamı yansıtmaktadır. Bugün Batı dünyasında, İslam terörist dini olarak algılanmaktadır. Tarihte bu şekilde bir terörist din savaşı arayacaksak Haçlı Seferlerini örnek verebiliriz ancak tüm Hristiyanlığı da seferlere katılan bir grup maceracının yüzünden lanetleyemeyiz. Filmle vermek istediğim mesaj budur.”
2005 yılında filmi çekmeye karar verdiği Ürdün’de kızı ile beraber bir otel lobisinde iken El-Kaide’nin üstlendiği ve sonradan yönetmenin ailesinden özür diledikleri bombalı saldırı sonucu kızı ve kendisi vefat eder. Akkad’ın hayalini başkası gerçekleştirmiş ve aynı yıl Ridley Scott’un yönettiği Cennetin Krallığı vizyona girmiştir.