İsrail Aksa Camisi’ni bölmek istiyor. Bu kadar kısa ve açık bir giriş cümlesi ile sizi, bu gerçeği görmeye çağırıyorum. Bu yazı, İsrail’in işgalci uygulamalarının nasıl sınır tanımaz olduğunu görmeye yetmeyecektir ama belki bu büyük drama sizi de ortak eder.
1994 yılının Ramazan ayında, Filistin’in El-Halil şehrinde, Hz. İbrahim’in kabrine de ev sahipliği yapan Hz. İbrahim Camisi’nde sabah namazı kılan Müslümanlar militan bir Yahudi’nin saldırısına uğradılar ve çok sayıda Müslüman hayatını kaybetti. Bu tarihten sonra, Hz. İbrahim Camisi bir süre ibadete ve ziyarete kapatıldı; dünyaya, bu zulmü yapan kişinin bir akıl hastası olduğu söylendi. Bu tarz “güvenlik” sıkıntılarının ortadan kalkması için hem Müslümanlar hem Yahudiler için kutsal olan bu yerin, ikiye bölünmesine karar verildi. Artık Hz. İbrahim Camisi’nin bir kısmı, Müslümanların girişine tamamen kapalı ve sinagog. Yahudiler özel günlerinde, caminin kullanımını da alıyorlar ve cami Müslümanlara kapatılıyor. Bu örnek, Mescidi Aksa’nın neyle karşı karşıya olduğunu görmememiz adına çok önemli.
El-Halil oldu bittiye getirildi, dünyanın bütün sesleri susturuldu ve İsrail’in istediği oldu. Peki ya Mescidi Aksa?
Bir gazete yazısı içerisinde, Mescidi Aksa’nın Müslümanlar için neden ve nasıl kıymetli olduğunu anlatmak mümkün değil. Fakat şunları söyleyebiliriz; Aksa Müslümanların ilk kıblesi, Hz. Muhammed’in Miracının tanığı. Eğer İslamiyet’e ait bu değerler sizi bu adaletsizliği düşünmeye itmiyorsa, Kudüs’ün üç büyük din için en kıymetli yerlere ev sahipliği yapan bir şehir olduğunu ve gün be gün İsrail’in kendilerinden olmayan her şeyi yerle bir edilmeye çalıştığını hatırlayın. Mescidi Aksa’nın bölünmek istenmesi, İsrail Parlamentosunun bunu oylamaya sunması bir ilk değil ve son da olmayacak. Aynı durum, Hristiyanlara ait yerler için de geçerli olacak, çünkü amaç Kudüs’ün yalnızca bir Yahudi şehri havasına bürünmesini istemek. Kudüs’ün Yahudilere ait kısmına gittiğimde, kendimi bir İtalyan şehrindeymiş gibi hissettim. Modern sanat galerileri, inanılmaz şık Yahudi tüccarlar; Ortadoğu denen ruhtan, tarihten bütünüyle uzak bir yer. Girdiğim kitapçıda klasik müzik çalıyordu ve sahibi Türk olduğumu anladığı zaman benim için bir Sezen Aksu şarkısı açtı, “Keskin Bıçak”, peki o zaman.
Yazdan bu yana, Mescidi Aksa’ya girişlerde Filistinlilere ciddi sıkıntı çıkarılıyor. Zaten Mescidin içinde bulunduğu alana girerken, İsrail askeri sizi durduruyor ve girip giremeyeceğinize o karar veriyor. Herhangi bir suça karışmış yani İsrail karşıtı bir durumda bulunmuş, Filistin özgürlüğü için konuşmuş, organize olmuş, hapse girmiş çıkmış, belediye ile bir sıkıntısı olan Filistinliler alınmıyor. Cuma namazlarına yaş sınırlaması getiriliyor ve 40 yaş üstü alınıyor. Neden?
Müslümanlar gelemesin, yılsın, Aksa yalnız kalsın isteniyor. Zulüm çünkü tam olarak orada yaşanan şeyin adı. Ama ne mümkün, haberleşme, yardımlaşma durmuyor. Aksa’nın bahçesi oradakiler için bir yaşam alanı. Beraber yola çıktığımız arkadaşlarım Hande ve Setenay’la, nerdeyse 100 çocuğun sabah erken saatlerde cami bahçesinde bir hocayla jimnastik yaptıklarına bile şahit olduk ziyaretimiz esnasında, bırakın dil, Kuran çalışmalarını, sosyal başka aktiviteleri.
Yazıma son verirken, size yeni bir film öneriyorum; Filistinli yönetmen Hany Abu Assad’ın Ömer filmi. Daha önce yine Filistin temalı, Vaat Edilen Cennet filminin de yönetmeliğini yapmış bir isim Hany Abu Assad. İşgalin insanların ruhuna, hayatlarının her alanına nasıl işlediğini görmek; koca beton duvarların bile nasıl sıradan bir hal aldığını anlamak için izlenebilir. Türkiye’de vizyonda, kaçırmayın derim.
Recai USLU
Evet öncelik Kubbetüs Sahra ile Mescidi Aksa karışıklığını ortadan kaldırmak olmalı ki, Mescidi Aksa’yı koruyabilmek için elden gelenleri yapabilelim.Kudüs ve Mescidi Aksa yı gören birisi olarak oralar hakkında daha açıklayıcı şeyler paylaşırsanız sevinirim.