“İnsan imkansızı başarabilir sözü yetersizdir çünkü insan imkânsızın da ötesine ulaşabilir”.
1898 yılına gelindiğinde etkilendiği Hint Kültürünün de etkisiyle, Nikola Tesla evreni tanımlamaya yoğunlaştı. Yaşadığımız dünyayı ve atmosferi titreşimlerin ve dalgaların bir harmonisi olarak tanımlayan Tesla, bu tanım doğrultusunda çalışmalara başladı. Bu çalışmaların meyvelerini de Mayıs 1898’de, Madison Square Gardian’da icadını tanıtarak toplamıştır. Bu icad su üstünde hareket eden ve uzaktan kumanda ile hareket edebilen bir bottur. Dünyanın ilk frekans ile kontrol edilebilen cihazını gören insanlar serseme dönmüş, bu cihazın numara olduğunu iddia etmiş, Tesla ise botun içinde kimse olmadığını kanıtlamak için cihazın içini göstermek zorunda kalmıştır. Hatta iddialar botun düşünme yeteneğinin de var olduğunu gösteriyor. Seyirciler arasından biri 64’ün karekökü nedir sorusuna cevap olarak bot 4 kere ışığını yanıp söndürerek cevap vermiştir. Tesla bu icadı sayesinde savaşların sonlandırılabileceğini inanmış ve şunları söylemiştir: “Yalnızca yıkan bir aletin mucidi olarak belirtilmek gibi bir arzum yok, savaşı ortadan kaldıran bir mucit olarak hatırlanmayı tercih ederim.
En büyük onur bu olurdu.” Yarattığı cihazın orduda kullanılmasını ve savaşları bitirici güç olarak yaygınlaşması amacıyla Tesla, frekans botunu Amerikan ordu yetkililerine de tanıtmıştır ama ordu, icadını savunmasız ve karmaşık bulduğu için bu projeye yatırım yapmadı. Onun yerine 1. ve 2. Dünya Savaşları sırasında donanma gemilerini güçlü silahlar ile donattılar. Tesla’nın 116 yıl önce tasarladığı bu cihazın çalışma prensibi bugün gündelik hayatımızda kullandığımız cep telefonu, radyo, gps gibi aletlerin temel çalışma yöntemi olmuştur. Bu da Tesla’nın zamanın çok ötesinde bir insan olduğunun en büyük kanıtıdır.
Takvimler 1899 yılını gösterdiğinde Nikola Tesla bir dizi gizli deneyi gerçekleştirmek için Kolorado’ya gitti. Deneyin amacını yerel gazetecilere açıklayan Tesla, amacının Paris’e kablosuz bir mesaj göndermek olarak ifade etti fakat kafasında planladığı bunun daha ötesindeydi. Frekans ile hareket edebilen botun getirdiği tecrübeyi bir kat üzerine çıkaran Tesla, elektriğin tıpkı frekans gibi belirli bir yüksekliğe çıkarılarak yukarı atmosfer üzerinden kablosuz olarak gönderilebileceğine inanıyordu. Bunu kanıtlamak için şehrin hemen dışında bir istasyon kuran Tesla, bu istasyon üzerinde yıldırımlar üzerinden deneyler yaptı. Tesla’nın sahip olduğu bu inancın en büyük kanıtı yıldırımlardır çünkü en büyük özelliği elektriğin bir yerden başka bir yere iletilmesi olan yıldırımlar oluştuğu sırada bir elektrik telinin ilettiği şekilde elektriği iletir. Yıldırımların bu özelliğini benimseyen Tesla, istasyonunda Tesla Bobini olarak adlandırılan o güne kadarki en büyük verici sayesinde, bobinde oluşa elektriği dışarı verebiliyordu. İstasyon adeta yıldırım yani elektrik üreten ve bunu kablosuz dışarıya transfer edebilen bir makineye dönüşmüştü. Kolorado sakinlerinin söylediklerine dayanarak yapay yıldırımların 30 metreden yukarı çıkabildiği kanıtlanmıştır. Kanıtlanan sadece sanal yıldırımların iletilebildiği deği,l Tesla’nın bobinine verilen elektriğin kablosuz olarak iletilebileceğidir. Deneye yatırımcı olması amacıyla ünlü Amerikan yatırımcı John Pierpont Morgan ile
görüşen Tesla, Morgan’dan red cevabı alır. Nedeni ise basittir. Bu proje yüzünden enerjinin çok ucuzlaması ve Morgan’ın şirketinin iflas edebileceği riskidir. Gerçekten de eğer Tesla’nın bu projesine destek verilseydi bugün maliyeti ve üretilmesi için dünyaya verdiği zarar günden güne artan enerji, herkes için daha ucuz ve ulaşılabilir olacaktı. Ayrıca bu deney, Tesla’nın düşüncelerini gerçekleştirmekle kalmamış bugün bizlerin yoğun olarak kullandığı kablosuz internet (Wi-fi), dosya paylaşma (Bluetooth) ve uydular ile haberleşme teknolojisinin çalışma prensibi olmuştur. Son on yıldır gündelik hayatımızda önemli bir yeri olan bu teknoloji, prensibini Tesla 115 yıl önce bulmuştur. Bu ise onun zamanın ötesinde yaşayan bir adam olduğunun bir diğer kanıtıdır.
[box_light]Uzaylılar[/box_light]
Bir gece geç saatlerde istasyona gelen ve kendini tekrarlayan bir sinyal Tesla’nın delilik ile anılmasına yol açmıştır. Gelen sinyallerin dış dünya kaynaklı olduğunu ve orada yaşayan varlıklar ile iletişime geçtiğine inanan Tesla, bu durumu Amerikan Kızılhaç’ına gönderdiği mektupta şu sözler ile açıklamıştır. “Kardeşlerim, başka bir alemden mesajımız var. Şöyle diyor: Bir, iki,üç. Dönemin basını bu mektuptan dolayı Tesla ile alay etmesine rağmen uzmanlar bu durumu şöyle açıklıyor: “Bugün uzaya gönderdiğimiz uydular aracılığıyla aldığımız sinyallerin bir benzerini o gün Tesla’da almıştır. Tesla’nın hatası, aldığı sinyallerin uzaylılardan geldiğine dair inancıdır.”
[box_light]3327[/box_light]
7 Ocak 1943 yılında, 700’e yakın patenleriyle dünyanın en fazla patent sahibi olan Nikola Tesla, 4 sent ile geldiği New York’da bir otel odasının üçe ve üçün katlarına bölünebilen bir sayı olan 3327 nolu odasında ölü bulundu. Son zamanlarını sürekli otel değiştirmekle harcayan, kazandığı tüm parasını deneylere yatıran, bekar ve aseksüel olan Tesla, beş parasız unutulmuş ve yalnız bir şekilde öldü.
Ölümünden hemen sonra 2 kamyon dolusu dökümanlarına milli güvenliği tehdit ettiği gerekçesi ile ABD hükümeti tarafından el konuldu. Ele geçirilen belgelerde tam olarak neler var, içerikleri neler? Bugün hiç kimse bu sorunun cevabını bilmiyor ama geçmiş çalışmalarına dayanarak dünyayı değiştirmeyi amaç edinmiş bir deli-dahinin arkasında bıraktığı belgelerin sıradan olmayacağı aşikâr.
Kaynakça:
http://www.zamandayolculuk.com/cetinbal/teslazamandayolculuk.htm
http://www.elektrikport.com/teknik-kutuphane/zamann-otesindeki-dahi-nikola-tesla/
http://www.teslasociety.com/biography.htm
Not: Nikola Tesla hakkındaki serinin ilk yazısı: http://gazetebilkent.com/2014/06/12/deli-mi-dahi-mi-nikola-tesla-1/