“Salomon ile Mişon komşuymuş. Mişon Salomon’dan 3 aylığına borç almış. Borcun ödenme günü gelmiş çatmış. Sabah ödemeyi yapması lazım. Gecenin üçünde Mişon’un camına ufak bir taş atmış. Salomon seslenmiş, “Komşuu!”. Mişon cevaplamış, “Eee ne var? Bugün borcumu ödeyecektim ya ödeyemeyeceğim. 3 aydır uyku muyku uyuyamıyorum. Biraz da senin uykun kaçsın…”
Dünya, dünya Müslümanları, Birleşmiş Milletler, Işid mişid, Suriye meseleleri, Filistin, Gazze, hükümet, parallel terelel… Yeter yahu…Benim kafam çok karışık. Niyetim sizin de uykunuzu kaçırmak…
Gelelim maddeler halinde değineceğim konulara.
Tayyip Bey haklı olarak bir senedir kafayı Birleşmiş Milletler’e takmış durumda. TRT2′ de her hafta izlediğim Çağrı Erhan’ın moderatörlüğünde bir program var. Maşallah her biri sanki siyaset tarihi ansiklopedisi yutmuş. Rektör Hanım Deniz Ülke Arıboğan, diyor ki: Birleşmiş Milletler, Dünya Savaşı galiplerinin pozisyonlarını tescil ettirmek, kazanımlarını sağlama almak, onların hak ve hukuklarının korunmasını teminat altına alınmak üzere dizayn edilmiştir. Mağlupları Japonya ve Almanya da bu duruma rıza göstererek 60-65 senedir kendi ordusunu büyütme ve silahlanmalar için büyük bütçeler arama yoluna gitmedi.
Güvenlik konseyinin veto hakkı olan ülkelerinin pozisyonları da yüksek gelen elektrik için nasıl sigorta varsa; vetocular da mazlum ülkelerin ve hoşnutsuzların yüksek tepkilerinin elektrik sigortası hükmündedir.
ABD’nin son yıllarda elindeki enerji ve silahlanma bütçesi; ki bu bütçe tüm dünya ekonomik rakam büyüklüğünün ¾ ünden fazladır, son 30 senede %85’lerden %50’lerin altına düştü. Ve Amerika bundan ürktü. Amerika…Vahşi kapitalizm Amerikası…Vampir Amerika… Demek istiyorum ki %50’lik payını yukarılara çekmek istiyor. Bunun için 2. Dünya Savaşı, Kore Savaşları, Vietnam Savaşı, 1. ve 2. Körfez Harpleri ve İsrail’in sırasıyla etrafındaki Orta Doğu ülkelerine (Suriye, Lübnan) saldırması altında hep Amerika ve onun kan tutkusu vardır. Bütün bu keşmekeşin sebebi başta İngiltere, Fransa ve Amerika’daki 4 büyük siyonist ailenin marifetleridir. Merak edenler bu 4 büyük aileyi araştırabilirler. Sultan Abdulhamit’ten başlayarak son 145 senedir Müslümanlar’ın ve mazlum ülkelerin başlarına ne çorap ördüklerine bir baksınlar…Suriye meselesinde sessiz kalamayan Türkiye Işid belasıyla terbiye edilmeye çalışıldı. Işid önce bizim konsolosluk mensuplarımızı ve kamyon şöforlerimizi esir alarak elimizi kolumuzu bağladı. Tayyip Bey’in BM’nin hükümsüz olduğunu defaat ile dillendirmesi ve Orta Doğu’da dominant bir rol oynayacağını göstermesi karşısında Kuzey Irak yönetimi ve Irak’la iyi ilişkiler yürüten Türkiye’nin eli zayıflatıldı ve bu pozisyon karşısında Türkiye resmen kilitlendi, bir ceza bileti kesildi.
Işid kimdir? Gazetelerde hepiniz okumuşsunuzdur. İngiliz Mi6, CIA ve Mossad’ın ortak projesidir. Işid’in eğitimi, silahlandırılması, mobilize edilmesi önceleri 10-12bin kişilik bir gerilla grubu iken çok kısa bir sürede ve etkili olarak Erbil kapılarına dayanması; önceki savımın, yani 3 istihbarat kurumunun ortak projesi olduğunun göstergesidir.
Amerika Erbil‘e girersen vururum dedi, Işid biraz gevşetti ve böylece Irak’a tekrar girmek için meşru bir mazaret, zemin elde etmiş oldu. Bunun adı tam bir “tavşan kaç tazı tut” politikasıdır.
Sultan Abdulhamit, Jön Türkler, Fransa, İngiltere, İngiliz istihbaratı, Yahudiler’in Filistin’den toprak talepleri, ittihatçıların İngiliz ve Fransızlarca kandırılması, dünya siyonizmi, İsrail’in kurulması başlıklarından bir senaryo yazacaktım. Ama malesef nefesim bitti.
iHH Başkanı Bülent Yıldırım, Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’den alıntı ile diyor ki: “Her gün siyonistlerce, Hıristiyanlarca, Budistlerce 1000 ila 1200 arasında Müslüman katlediliyor. Filistin, Gazze, Arakan, Myanmar, Suriye, Mısır’da yüzlerce binlerce Müslüman eziliyor, katlediliyor.” Duamız o ki Yarabbi Dünya ve Türkiye Müslümanlarına iz’an ve feraset ver. Salih ve iyi kullarından sahip ve önderler gönder.