Maçka Sanat Galerisi’nde 14 Ekim’de açılışı yapılan “Amigdala” sergisi sanatseverleri ağırlamaya devam ediyor. Genç sanatçı Serpil Aslan’ın heykellerini içeren sergi tamamen hissettirmek üzerine kurulu… Henüz otuz yaşında olmasına rağmen eserleriyle ses getirmeyi başaran sanatçı şimdi de çok ilgi çekici bir sergiyle eserlerini beğeniye sunuyor. “Amigdala” ismini verdiği sergide; siyah, beyaz ve kırmızı renkleri kullanılarak oluşturulan ürkütücü çocuk heykelleri karşımıza çıkıyor. Çocuk figürünün seçilmesi bile zaten başlı başına duyguları tetiklemek için yeterliyken, sergide çocukları oldukça rahatsız edici şekillerde görüyoruz. Sanatçı, çocuk heykeller üzerinden; korku, endişe ve mutsuzluk gibi insani duygulara dokunmaya çalışıyor. Eserlerinde bilinçaltına gömdüğümüz acı olayları, haksızlıkları, isyanları ve umutsuzlukları hatırlamamızı sağlayacak simgeler kullanıyor ve bunları küçük bir çocuğun üzerinde gösteriyor. Karşınızda masum bir çocuk acı bir halde dikilirken, üzüntü ve endişe çok insani bir şekilde ve kendiliğinden ortaya çıkıyor. Görmezden geldiğiniz ya da unutmaya çalıştığınız şeyleri artık engelleyemiyorsunuz çünkü; her heykel bir olayı, sorunu ya da paylaşılan bir duyguyu temsil ediyor. Serginin ilgi çekici etkisi de bu zaten; içinizde uyanan acımayı da, endişeyi de aslında kendinize ve etrafınızdaki insanlara duyuyorsunuz; ne oradaki heykele, ne de var olmayan bir çocuğa… Serginin ismi de bu açıdan oldukça açıklayıcı. “Amigdala”, beynin duygusal hafıza bölümünü temsil ediyor. Bu nedenle sergi, yarattığı etki ve ulaşmak istediği hedef açısından çok tutarlı.
Serpil Aslan’ın “Amigdala” hakkındaki söyledikleri ise şöyle: “Amigdala” kavramı, en basit haliyle beyindeki endişe ve korkunun kaynağı olan bademcik şeklindeki kısımdır. Beyindeki duygu merkezidir, bu duyguların başında da “korku” geliyor. Badem çekirdeği gibi, beynin uzaydaki karşılığıdır. İnsan beyninin sol tarafında yer alır. İnsan beyninin sol tarafı belli dozda mutluluğu, sağ tarafı ise korku ve mutsuzluğu salgılıyor. Hepimizin maruz kaldığımız fakat görmezden geldiğimiz, sahiplen(e)mediğimiz, tanımla(ya)madığımız ve gün ışığına çıkar(a)madığımız için karanlıkta bıraktığımız duygularımız vardır. Yaşadığımız geçmiş olaylar, bugünkülerle karşılaştırılır ve aynıymış gibi algılanıp fevri hissiyatlara, davranışlara yol açar. Örneğin; korku, anksiyete, panik atak… Sahip olduğumuz travmatik hatıralar, yeniden yaşantılama, çocukluk çağı travmaları, anksiyete gibi duygu ve durumları heykellerimde kullanarak insanların “Amigdala” larına yüklenmek istedim.”
Sanatçının, genel olarak çalışmalarında; spiritüalizm, bilinçaltı, rüya, toplumsal yargılar, cinsellik ve kadın-erkek hiyerarşisi kavramlarından yola çıktığını da göz önüne alırsak, bu sergiyle yine çizgisini bozmadan sanatını ilerlettiğini söyleyebiliriz. İlk gününden itibaren yoğun ilgi gören sergi 29 Kasım’a kadar Maçka Sanat Galerisi’nde olacak, fırsat bulursanız gitmenizi öneririm.