Rüya Şehir: Colmar

Sanırım ‘Colmar’ desem, çoğu kişi için bu bir çağrışım yapmaz. ‘Acaba bu ne, nasıl telaffuz ediliyor, bir yiyecek mi, yoksa bir insan mı?’ gibi bir sürü soru takılır akla. Ama şimdi okumayı burada kesip, arama motorunuza ‘Colmar’ yazıp resimlere bakarsanız, yine pek çoğunuzun aklında aynı düşünce oluşur: ‘Ne muhteşem bir yer!’

Yakın zamanlarda bir fotoğraf gördüm. Renkli evlerin, çiçeklerin olduğu; en önemlisi de bunların uyumunu, sıcaklığıyla içinde barındıran harika bir yerin fotoğrafını. Sonra daha fazla fotoğrafa bakmalı, daha fazla şey öğrenmeliyim diye hummalı bir araştırma içine girdim.

Colmar; Kuzeydoğu Fransa’da, şu I. Dünya Savaşı’nda Almanya’yla bir çok soruna sebebiyet vermiş Alsace-Lorraine bölgesinin Alsace kısmında yer alan, Fransa’nın üçüncü büyük komünüdür. Yani kapalı olarak, bir grup insanın ortaklaşa üretip tüketmesine dayanan bir topluluktur. Aslında kasaba diyebileceğimiz Colmar, “Alsace şarap başkenti” olarak anılıyor ve Fransa’nın kurak kısmında yer alması, şarap yapımı için ideal kabul ediliyor.  Müzeleri ve yapılarıyla meşhur olan bu şehrin çok iyi korunmuş olması da bir başka ilgi çekici özelliği.

Biraz eskiye, hatta epey bir eskiye dönmek gerekirse bu şehir bir 9. yüzyıl şehri ve ancak 17. yüzyılda 14. Louis tarafından Fransa topraklarına katılmış. İki yüzyıl sonra ise, Fransa-Prusya savaşları sırasında Alman İmparatorluğu tarafından ilhak edilmiş. I. Dünya Savaşı’ndan sonra ise Versay Antlaşması’yla Fransa’ya geri bırakılmış.

Fransız Devrimi’nin ve savaşların yarattığı birçok tahribata rağmen; yapılarının homojen görüntüsü sayesinde turistler tarafından çok ilgi gören Colmar’da, birçok tarihi yapı güzelliğini sürdürüyor. Fotoğraflarına bakınca, insanda sokaklarında gezmeliyim hissi uyandıran şehrin, Fransa’nın gizli cenneti diye anılmasının sebebi belki de bu.

Küçük Venice

Su Kulesi

Colmar’da turistlerin en çok ilgi gösterdiği yerlerden biri de; Amerika’daki ‘Özgürlük Heykeli’ni yapan heykeltıraş Frederic Auguste Bartholdi’nin doğduğu ev ve müzesi.

Bartoldi Müzesi

Sanki bu dünyadan değilmiş, ya da bir film seti için kurulmuş bir platformmuş izlenimi yaratan bu şehir, yavaş yavaş gizeminden kurtulup daha çok bilinmeye başlasa da, hala değeri tam olarak biliniyor değil. Belki yıllar geçtikçe ünü artacak, belki de çoğu eski şehir gibi tarihin tozlu sayfalarına karışacak. Gönlümüz ilkinden yana.