Bir Müslüman kul hakkı yemekten her daim kaçınır; Allah’ın huzuruna böyle çıkmak istemez. Bu yüzdendir ki yalan söylemez, aldatmaz, çalıp çırpmaz, başkasının olana göz dikmez; onun hakkına tecavüz etmez, edene de pabuç bıraktırmaz. Faydacı da değildir Müslüman; bir gün işim düşer diye insan biriktirmez, adaletlidir; başkasının hakkına saldırmadan herkes kendini ifade edebilsin ister o yüzden. Müslüman doğruluğun temsilcisi olmalıdır; bu yüzdendir ki temizdir, namusu pek önemlidir, yalan söylemez, doğru bildiği şeyden sapmaz başkalarının düşünceleri yüzünden. Her zaman alçak gönüllüdür, parada pulda, şanda şöhrette, gösterişte de gözü yoktur; yuvarlanıp gidiyorsa onun için yeterlidir. İnanmayana kendi dinini zorla öğrettirmez yine, onu dine inandırmak boyun borcu değildir, bu da bir nevi hak yemektir. Müslüman hak yemez, anlayın. Bunları yapmayan insanlarla da aynı tarafta olmak istemez, onların yanında üç maymunu oynamaz Müslüman. Çünkü bilir ki huzurda bunların hepsinin teker teker hesabını verecektir. Orada “çaldı ama hak ederek çaldı”lar, “hep kandırıldılar, onlar mazlumlar” ayakları da sökmeyecektir.
Bir insanı öldürmenin, salt bir insanı öldürmek olduğunu bilir Müslüman. Ölen kişiye kimlik koymaz, çünkü kendi dininin keşişi olmadığını çok iyi bilir. Bir insanın ölümünün meşruiyetini de hiçbir şekilde savunamaz, çünkü o da anasının karnından çıktığında salt insandır; insanlığını unutmaz. Gidip sakallı cüppeli adamlardan da akıl almaz, onlara sığınmaz; onu bulunduğu zor durumdan kurtaracak tek gücün yine “Hak” olduğunu bilir. Emeği de asla sömürmez, bu da kul hakkı yemektir; o da çok iyi bilir bunu. Yaratılan her şeyi sever Müslüman, ağacı korumak boynunun borcudur.
Tüm bu düşünceler de ne orucu bozunca, ne de namaz bitince yok olur. Hepsi, her an Müslüman’ın yanındadır; hayatını bunlara göre şekillendirir.
Şimdi, Frederike Geerdink’in evini ‘terör örgütünün propagandasını yaptığı’ gerekçesiyle basıp onu saatlerce alıkoyan terörle mücadele ekiplerine bu emri vererek basın özgürlüğünü baltalayanlar mı,
Ceylan Önkol’un katlinin ardından manevi tazminata bile gerek görmeyen büyükler mi kul hakkı yemiyor,
‘İslam’ı aşağılamak’ suçuyla hapse atılıp kırbaçlanan Raif Bedevi’nin suçunu kamuya açık infaz eden adam mı yoksa böyle bir kararı çıkaran mahkeme mi keşişlik yapmıyor?
Tahammülsüzlüğün sınırlarını kanla çizen Charlie Hebdo olayının Müslüman temsilcilerinden Ahmed Merabet mi insanı seviyor,
bu saldırıyı yapanları bir yandan tebrik eden bir yandan da İslam adına kafa kesen, bunun HD kalitesinde videosunu çekip internete koyan IŞİD mi ağacı koruma derdinde?
Yoksa #JesuisCharlie hashtagine cevaben “Ben Charlie Hebdo değilim. Ben, dinimle alay eden derginin saldırısına engel olmaya çalışan Müslüman Ahmed’im” diyip #JesuisAhmed hashtagiyle karşılık veren zihniyetler mi temiz, namuslu?
Bu saldırıyı hala İslam açısından değerlendirmeye çalışan ve “belki azıcık da meşrudur, sonuçta ifade özgürlüğü de bir yere kadar” demeyi ifade özgürlüğünün hat safhası olarak görmeyen hastalıklı zihinler mi,
bir teselliden öteye gidemeyecek “Gerçek İslam bu değil”ciler mi huzura çıkmaktan korkmayacak kadar dürüst?
Kim yahu bu Müslümanlar, hanginiz Müslümansınız, hanginiz insansınız ki “Müslümanım” diyebiliyorsunuz?