Erdoğan Şekerci ile Röportaj

Ertürk: Röportaj isteğimizi kabul ettiğiniz için teşekkür ederiz. Öncelikle okuyucularımıza kendinizi tanıtabilir misiniz?

Ben Erdoğan Şekerci,1989 Ankara doğumluyum. Eğitimime Ankara Demirbahçe İlköğretim Okulu’nda başladım ve sonrasında Kurtuluş İlköğretim Okulu. Devamında Ankara Gazi Anadolu Lisesi’nde eğitim gördüm. Bilkent Üniversitesi’ni kazandım. İktisat bölümü dördüncü sınıf öğrencisiyim. Ayrıca geçen sene Amsterdam Üniversitesi’nde değişim programıyla okudum.

Kurtar: Uçan Süpürge’yle tanışmanız nasıl oldu ve dernekte çalışmaya ne zaman başladınız?

Amsterdam’da iken yani üniversite üçüncü sınıfta, toplumsal cinsiyet üzerine düşünmeye başlamıştım. Uçan Süpürge’yle tanışmam da yakın bir arkadaşımın annesinin vasıtasıyla oldu. Ayrıca akademik açıdan da ileriye yönelik çalışmalarımı sosyal araştırmalar üzerine yapmayı planlıyorum. Bu konuda kendimi geliştirmek için de yaptığım araştırmalar sonucunda temmuzun sonlarına doğru Uçan Süpürge’de çalışmaya başladım. Yaz tatilinde her gün oradaydım fakat okul başladığından beri fırsat buldukça ve görev paylaşımı yapıldıkça derneğe gidiyorum.

Ertürk: Derneğin kuruluş amacı ve işleyişinden bahsedebilir misiniz?

Uçan Süpürge 1996 senesinde bir grup kadın tarafından kuruldu. Derneğin amacı hem ülke içinde hem de yurt dışında kadınların sorunları üzerine olabildiğince tartışmak, düşünmek, toplumsal cinsiyet konusunda duyarlılık oluşturmak ve kadınların sorunları üzerine çözüm üretmek. Ayrıca derneğin bir sivil toplum kuruluşu olması nedeniyle yaptırım gücü var ve bu yüzden hükümetle ya da devletin diğer kurumlarıyla devamlı bir iletişim halinde. Genel olarak bu amaçlar çerçevesinde 1996 senesinden beri çalışmalarına devam ettiğini söyleyebiliriz.

Ertürk: Feminist kelimesi tartışmalı bir kelime. Bu derneğin feminist bir dernek olduğunu söyleyebilir miyiz?

Tabi ki. Uçan Süpürge kesinlikle feminist bir örgüt. Aslında feminizmin çok fazla tanımı var ama temel anlamda, birinci dalga feminizmden hareket edecek olursak,  kadın erkek eşitliğini savunan bir kavram diyebiliriz feminizm için. Aslında feministler kadın ve erkeğin eşit olduğunu ama aynı zamanda da birbirimizden farklı olduğumuzu vurguluyorlar. Çünkü eşitlik kavramı tartışmalı bir kavram.

Kurtar: Derneğinden projelerinden bahsedebilir misiniz?

Şu anda devam etmekte olan projeleri; erken evlilikler projesi (mecliste final toplantısı yapıldı ve geçtiğimiz 27 Ekim’de sonlandı), demokraside kadın izleri projesi, yerel muhabirler ağı projesi gibi birçok projesi var. Bunların dışında her sene düzenlenen Uluslararası Kadın Filmleri Festivali de var. Bu projelerde Uçan Süpürge, gerek yurtdışında gerekse Türkiye’de kadınların problemlerine çözüm bulmaya ve toplumda duyarlılık oluşturmaya çalışıyor. Bu konuda kamuoyu oluşturulması amaçlanıyor.

Kurtar:  Uçan Süpürge Kadın Filmleri Festivali hakkında bilgi verebilir misiniz?

Uçan Süpürge Kadın Filmleri Festivali bu sene 15. yılını kutluyor. 15 senedir çizgisini kaybetmeden devam eden önemli festivallerden biri. Her sene gerek yurtiçinden gerekse yurtdışından birçok ünlü yönetmenin filmi festivalde gösteriliyor dolayısıyla da büyük bir emek harcanıyor, örneğin bu seneki festival için çalışmalarımız şimdiden başladı. İçerikten bahsedecek olursak festival için her sene yeni çıkan filmlerin taraması yapılır, devamında bu filmler bir elemeye tabi tutulur ve bu elemeler sonucunda da filmler seçilir. Ardından bir festival programı oluşturulur. Festival, açılış gecesiyle başlar ve açılış gecesinde her sene onur ödülü ve Bilge Olgaç ödülleri verilir. O sene derneğin belirlediği kişiler bu ödülleri alır. Türkiye’deki başarılı kadın yönetmenler ya da oyuncular bu ödüllere layık görülür. Genç Cadı ödülü var bir de. Genç Cadı ödülü de beyazperdeye henüz adım atmış olan kadınları bu konuda motive etmek, çalışmalarını desteklemek amacıyla verilir. Bu sene 15. senesi kutlandığı için önemli bir proje. Biz de gönüllüler olarak, elimizden geldiğince gereken özeni göstererek festivale en iyi şekilde hazırlanmaya çalışıyoruz. Çok yoğun bir tempoda geçiyor festival süreci, çünkü filmler ve taşıdıkları mesajlar çok önemli. Festivale yurtdışından gelen konukların olması da çok önemli bir ayrıntı bizim için. Aynı zamanda seminerler ve atölye çalışmalarımız da oluyor festival kapsamında. Bu sene de 10-17 Mayıs tarihleri arasında gerçekleşecek olan festivalimize herkesi beklediğimizi buradan da duyurmuş olalım. Çünkü festival, seyircileriyle festival oluyor.

Ertürk: Uçan Süpürge Derneği’nin ve projelerinin kamuoyunda gerektiği yeri bulduğunu düşünüyor musunuz?

Aslında kamuoyu tanımı biraz sıkıntılı çünkü kamuoyunda gereken yeri bulan her şey, ne kadar  önemli olsa da bir süre sonra önemini yitiriyor. Günümüzde o kadar fazla kitle iletişim araçlarına maruz kalıyoruz ki bizim için herhangi bir problem ya da ayrıntı çok önemliyse bile onu görmezden gelebiliyoruz ya da göremeyebiliyoruz. Mesela, her gün gazetelerden, internetten, televizyondan o kadar enteresan olaylar duyuyoruz ve görüyoruz ki artık duyduğumuz herhangi bir problemi gerçekten algılayamayabiliyoruz. O nedenle -ben içinde olduğum bir insan olarak- tabi ki derneğin kamuoyunda yer bulduğunu düşünüyorum. Ama aslında bu sorunun cevabı dışarıdan Uçan Süpürge’yi tanıyan veya tanımayan insanlarda saklı. Yani, Uçan Süpürge kamuoyunda ne kadar takip ediliyor, insanlar projelerinden ne kadar haberdar, film festivalini biliyorlar mı? Benim şu anda kamuoyunda yeterli yer bulduğunu söylemem Uçan Süpürge’den hiç haberdar olmayan insanlar için yanlış bir cevap olur ve kamuoyunda hiç yer almadığını söylemem de aynı şekilde yanlış olur çünkü derneğin kamuoyundaki varlığını, etkisini bizzat görüyorum, tanık oluyorum, yaşıyorum. Ama dediğim gibi bu sorular insanlar derneği fark ettikçe ve tanıdıkça cevaplanacak ve doğru yer bulacak gibi geliyor.

Ertürk: Siz derneğin adını duyurmak için ne gibi çalışmalar yapıyorsunuz?

Şöyle ki zaten derneğimizin bir internet sitesi var her gün güncellenen. Örneğin kadınlarla alakalı bir yasa teklifi gibi ya da hükümetle alakalı herhangi bir durum olduğunda bunlar direk o siteden duyurulur. Festivalle alakalı haberler olsun, diğer projelerle alakalı haberler olsun, dernekle ya da derneğin çalışmalarıyla ilgili her türlü bilgi, haber sitede mevcut.

Ayrıca sitenin İngilizce bölümü de var, yani yurt dışından okumak, ulaşmak isteyen insanlar için de elverişli bir site. Olabildiğince aktif tutulmaya çalışılan bu internet sitesinin dışında insanlar sosyal paylaşım sitelerinden de takip edebiliyorlar bizi. Bunun dışında da kendi açımdan bakacak olursam olabildiğince kendi arkadaşlarımla bu konuda iletişimi devam ettirdiğimi söyleyebilirim. Festival bu noktada çok önemli bir ayrıntı. Çünkü yapılan diğer projeler belli bir kesime hitap ediyor ama film festivalinin hitap ettiği kitle çok geniş. Dolayısıyla festivalin izleyicileri derneğin adının yayılmasında büyük önem taşıyor.

Kısaca derneğin adının duyurulması için ben bir şey yapabiliyor muyum bilemiyorum çünkü kişisel olarak çok fazla insana ulaşabilmem mümkün değil -her ne kadar dernek gönüllüleri olarak elimizden geldiğince çalışmalardan insanları haberdar etmeye çalışsak da- ama belki de bu haber Uçan Süpürge’nin adının duyulmasına daha fazla katkı sağlayacak sayenizde.

Kurtar: Bir erkeğin gözünden Türkiye’deki kadınların sorunları nelerdir, çözümü için öncelikli olarak ne yapılmalıdır?

Türkiye’de sorun bence sadece kadının problemi değil, problem cinsiyetin problemi. Biz çok fazla kimliklerle hareket eden ve o kimlikler üzerinden politika yapmayı isteyen insanlarız. Ya da anında tepki verip ondan sonra iletişime geçmeye meyilliyiz. Öncelikle bu durum baştan sıkıntılı. Konunun cinsiyet tarafına gelecek olursak da durum aynı şekilde gelişiyor. Gördüğümüz kişinin kadın olması, erkek olması, eşcinsel olması pek çok şeyi etkiliyor. Çünkü bunların hepsini önce karşımızdaki kişiye yüklüyoruz ve karşımızdaki kişiden aldığımız kimlik sonucunda o kişiyle iletişime geçiyoruz, problem de burada başlıyor. Onun içinde kadınların problemi bence tamamen cinsiyetin problemi diyebiliriz. Ama kadınların üzerine eğilecek olursak, haberlerden çok fazla tanık olduğumuz ve kamuoyundan takip ettiğimiz kadarıyla şiddet büyük bir problem ve hala da artarak devam ediyor (tabi ki hiçbir şekilde şiddetin onaylanması söz konusu değildir, kime uygulanırsa uygulansın). Genel olarak kadınların problemi, şiddet, erken evlilikler, baskı ve daha çok fazla. Mesela demokrasiye katılım oranının düşük olması da var, bunlar şu anda aklıma gelen önemli başlıklar ve bunların da çok fazla alt başlığı var. Başta da belirttiğim gibi ben problemi sadece kadınların problemi olarak değil, başlı başına karşı tarafa yüklenen cinsiyet kavramının problemi olarak görüyorum. Sadece kadınlar da değil, okumuş kadın, okumamış kadın, türbanlı kadın, açık kadın, yani üzerine giydiği kıyafetten giymediği kıyafete kadar her şey o kadar pervasızca tartışılabiliyor ki bu da çok yanlış ve eksik bence. Bu kalıpların üzerinden karşımızdaki kişiyi tanımlamaya, karşımızdaki kişiyi öldürme isteğine kadar gidebiliyoruz ve bu çok tehlikeli bir nokta. Bunun için de kadına uygulanan şiddetin de, yapılan erken evliliklerin de hiçbir şekilde onaylanabilir bir tarafının olduğunu düşünmüyorum. Yani bunu bir erkek olarak da düşünmüyorum bunu bir insan olarak da düşünmüyorum. Önemli olan da bunu üzerimde sahip olduğum hiçbir kimliği referans almadan düşünebilmem. Sahip olduğumuz kimlikler üzerinden değerlendirilmenin en başta insan haklarına aykırı olduğunu düşünüyorum.

Ertürk: Haberlerde gördüğümüz gibi şiddet olayları gün geçtikçe artıyor, hükümet her fırsatta önlem aldığını söylüyor, bakanlar açıklamalar yapıyor. Bakanlık isimlerinin değiştirilmesi, kadın sığınma evlerinin açılması gibi çeşitli projelerden bahsediliyor. Fakat biz kendi adımıza konuşursak kadına yönelik şiddetin azalmadığını düşünüyoruz. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz ve sizce neden kadına şiddet olayları artarak devam ediyor?

Size katılıyorum Öncelikle bir tarafta artık kadınlar bilinçlenmeye başladı diyebiliriz. Yani Türkiye’de artık yereldeki kadın da haklarından haberdar olmaya başladı, medya ve yayılan kadın derneklerinin de sayesinde. Mesela en basitinden Uçan Süpürge’nin Demokraside Kadın İzleri Projesi var. Bu proje kapsamında 8 farklı ilde -belediyelerin ve valiliklerin de desteğiyle- kadınlar demokrasiye nasıl katılırlar, meclisten nasıl faydalanırlar sorusuna çözüm üretilmeye çalışılıyor. Buradan da görebileceğimiz gibi bir taraftan kadın bilinçleniyor. Ama şöyle bir tarafı da var problemin, bilinçlenen kadın hala şiddet görmeye devam ediyor. Çünkü diğer tarafta biz erkeğe dokunmuyoruz belki de. Yani erkek hala bizim için bir tabu, değişmeyen taraf olarak kalmaya devam ediyor. Erkeğe dokunulmadığı için de bilinçlenen kadın haklarından haberdar olup isyan ettiğinde şiddet oranı artıyor. Bana göre problemin kaynağı bu. Yani kadın ne kadar bilinçlenirse bilinçlensin biz konunun diğer tarafına dokunmadığımız zaman problem çözülemiyor. Aslında bu yüzden ben kendimi kadın derneğinde çalışan bir erkek olarak tanımlamanın doğru olduğunu düşünmüyorum. Çünkü şiddet bir toplum sorunu. Bir tarafta şiddet uygulayan var, bir tarafta da şiddet uygulanan var ve şiddeti uygulayan taraf erkek. Yani biz kadına şiddet başlığı altında sadece kadına yapılan şiddeti ele alıp, diğer taraftan erkeğe dokunmadığımız zaman şiddetin oranı artıyor. Kadın bilinçleniyor ama erkeğin şiddet uygulamaması üzerine herhangi bir politika yok. Bu durumda erkeğin bilinçlendirilmesi de çok önemli. Onun için sorun zaten cinsiyetin sorunu, kadın sorunu değil belki de. Bu nedenle bizim çözüm bulmaya çalışırken sorunu cinsiyetin her yönüyle ele almamız gerekiyor. Yani kadınların ve erkeklerin sorunlarını çözdük diyelim. Ama diğer tarafta nefret suçlarına maruz kalan transseksüeller, eşcinseller de var. Belki kadına şiddet uygulanmayınca ya da erkek şiddet uygulamayınca sorunun çözüldüğü düşünülüyor ama diğer taraftan şiddet toplumun başka kesimine yöneltilebiliyor. Bu yüzden ben, şiddetin artmasının nedeninin toplumu bütünleyici bir şekilde ele alınmaması olduğunu düşünüyorum. Aslında cinsiyet ayrımı yapılmadan kadın derneklerinde bence çok daha fazla erkek çalışmalı, kadın dernekleri çok daha fazla kişiye hitap edebilmeli. Hatta keşke erkek dernekleri olsa ve kadınlar erkek derneklerinde çalışabilseler. Bu gerçekten toplumu çok farklı bir yere taşıyabilir bence. Daha farklı noktalara dokunabilir. Fakat bunun yöntemleri çok dikkatli izlenmeli. Bir yandan feminist harekete destek olmaya çalışırken diğer yandan da zarar verebilir bir erkek. Bu nedenle bunun yolları, yöntemleri çok iyi araştırılmalı. Erkek bilinçlenmeli ve bunun sonucunda ben feministim, feminist bir örgüt içerisindeyim ya da feminist harekete katkı sağladığımı düşünüyorum diyebilmeli.

Ertürk: Sizce hükümet ve yetkililer üzerlerine düşen görevi yapıyorlar mı?

Dediğim gibi yanlışın kaynağı problemin kimlikler üzerinden ilerliyor olması. Biz bugün bir kadının şiddet görmesine üzülebiliriz ve bunun olmaması gerektiğini düşünebiliriz ama diğer taraftan bir transseksüelin şiddet görmemesini toplum ne kadar istiyor bunu da sorgulamak gerekir. Sadece fiziksel olarak kadın olduğu için, yani kadın doğduğu için şiddet görmemesi gereken bir kadın var ve aynı zamanda daha sonra cinsiyet değiştirdiği için şiddet gören kadın var. Bu nedenle hükümetin politikaları ne derecede bütün kadınları kapsıyor, ne kadar şiddeti önlemeye yönelik bunu bilmiyorum. Daha doğrusu, gördüğüm kadarıyla da, şiddet hala artıyorsa bu konudaki yaptırımlar demek ki yeterli değil. Yani sorunun çok daha ciddi bir şekilde ele alınması gerekiyor. Mesela evlilik yaşı 18’in altında hiçbir şekilde olmamalı. Aile rızası ya da başka faktörler durumu değiştirmemeli çünkü erken evliliğin herhangi bir şekilde savunulur yanı yok. Bu durum yasada çok açık bir şekilde tanımlanmalı, hükümetin yapması gereken de bu.

Kurtar: Son olarak, özellikle de erkek okuyucularımızın konuya duyarlılıklarını artıracağını düşünerek, kadınların sorunlarıyla ilgili eklemek istedikleriniz var mı?

Cinsiyet probleminin sıkıntılı olduğu görüşünü paylaşan herkesin bu konuda bir şeyler yapması gerektiğini düşünüyorum. Hiçbir şey yapılmasa bile bunun dilden başlaması gerekiyor. Bunun dışında da dediğim gibi Uçan Süpürge özelinde de herkesi bekliyoruz, gönüllü olmak isteyen herkes internet sitesinden bilgi alabilir; ofisi arayarak ya da bizzat gelerek dernek çalışmalarına katılabilir. Uçan süpürge bunların hepsine açık bir örgüt. Son olarak da herkesi film festivaline beklediğimizi hatırlatmış olalım.

Leave a Reply