Seçimlere yaklaşık 2 hafta var ve CHP’nin Merkez Türkiye projesini açıklamasının üzerinden daha 1 hafta bile geçmedi. 2015 yılı içerisinde dolar %13 değer kazandı, euro ise %8, enflasyon %8’e çıktı –merkez bankası hedefi %5- ve işsizlik iki hanede seyrediyor. Üniversiteden yeni mezun olan her 5 kişiden biri iş bulamıyor. CHP bu seçimlere ekonomik politikaları ve Cumhurbaşkanı’nın zamanında çıkıp anlattığı “Çılgın Proje” tadındaki projesi ile damga vurmaya devam ediyor. İktidar tarafından muhalif sesleri bastırmak için kullanılan slogan “Onlar konuşur biz ise yaparız!” ama on yılı aşkın süredir iktidarda olan bir partinin diğer partilere bunu söylemesi pek doğru değil. Zira bu on yıl içerisinde söz konusu partiler değişti, bu değişimin en çok yaşandığı parti ise CHP.
Seçim bildirgesinin ilk cümlesi “Devlet yurttaşlar içindir.” Bu bizim de hatırladığımız parti diye okumaya başlayabiliriz, her ne kadar ideal bir yönetim sistemi olmasa da serbest piyasa ve liberalizm halk arasında yayılmış durumda. Fakat bu durumdan herkes yine de şikayet ediyor, zengin ve fakir arasındaki uçurumun büyümesi herkesi rahatsız ediyor. CHP’nin seçim vaadlerinin bir kısmı da bu soruna yönelik çözümler bulmak için yapılmış ; (1) işsizliği azaltmak (2) asgari ücreti arttırmak ve (3) sosyal devlet anlayışını güçlendirmek. Sosyal devlet anlayışının kapsamında ise üniversitelilere, çocuk bekleyen ailelere ve emeklilere yardım söz konusu. Bu adımlar atılarak gelir adaletsizliğine bir nebze olsun çözüm bulunmak isteniyor.
Partinin tüm vaadlerini bir bir irdelememiz zor olacağı için herhangi birisine yoğunlaşalım, kredi kartı borçlarının %80’inin silinmesi. Bu yine sosyal devlet anlayışı ile yapılan vaadlerden biri. CHP’nin çoğu ekonomi vaadi gibi bu da paranın nereden geleceği sorusu ile eleştirildi. Fakat bu kredi kartı borçlarının artık bankaların elinden çıktığı ve borçları faktöring şirketlerinin bankalardan belli bir meblağ karşılığında satın aldığını bilgisine sahip olmadan bu vaadi sağlıklı bir şekilde değerlendirmek zor. Bankalar artık batmış kredi gözü ile baktıkları bu borçları başka şirketlere satıp, resimden çıktılar. CHP’nin vaadi ise ederinin çok daha altında bir fiyatla satılan bu borçların o şirketlerde satın alınması ve vatandaşın rahatlaması.
Seçim vaadleri KOBİ’lere ve çiftçiye yardım şeklinde devam ediyor, burda partinin odağı ise katma değeri düşük olan ürünlere verilen teşviği kaldırmak ve bu parayı daha karlı sayılabilecek yatırımlara yönlendirmek. Tüm bunlar yapılırken de yine işçi sağlığını ve güvencesini korumak olmazsa olmaz şeklinde. Bir diğer çok önemli vaad ise Araştırma-Geliştirme alanında yapılmış, ülkenin teknolojide dışa bağımlılığını azaltmak amaçlanıyor ve bu gerçekleştirilirse ilk faydası cari açıkta görülecek.
Bu ve bu şekilde devam eden seçim bildirgesi okudukça insanlarda iki tepkiye sebebiyet veriyor, birincisi takdir. Bildirgede emek harcandığı, üzerinde çalışıldığı belli ve bütün olarak bakınca insanda umut oluşturuyor. İkincisi ise peki nasıl gerçekleştirecekler? Mehmet Şimşek bile kendisine nasıl yapacaklarını anlatırlarsa CHP’ye oy vereceğini iddia etti. Tüm bu vaadlerin toplam maliyeti 57.2 milyar lira, fakat bu paraya batmış maliyet olarak değil yatırım olarak bakmak lazım ve aynı zamanda bu kalemlerden tek seferlik olanları da mevcut.
CHP’nin seçim bildirgesinde olmayan başka bir vaadi “Merkez Türkiye” projesi ise bir süredir gündemde. Projenin beklenen sonuçlarının ekonomik kısımlarını ele almakta fayda var. Özetlemek gerekirse projenin amacı ülkenin merkezinden bir ticaret yolu geçirmek, yeni kurulacak bir şehir içerisinde paketleme vs. işlemleri gerçekleştirmek ve son ürün haline gelen malları mevcut durumdan daha kısa sürede yurt dışındaki alıcıya ulaştırmak. Kısa bir göz atıldığında ise; mevcutta üretim/ticaret için kullanılan şehirlerin (İstanbul,İzmir,Gebze..) dışında bir yere yatırım yapılması, istihdam sağlayacak olması ve Türkiye’nin rekabetçi avantajı olan konumunun kullanılması önemli nitelikler. Tabii proje daha netleşmeden yorum yapmak zor ama yine de eğer gerçekleştirilebilirse faydaları kaçınılmaz olacaktır.
Tüm bu vaadleri değerlendirince insanın aklına gelen sorulardan ilki AKP’nin iktidar süresince sürdürülebilir büyüme konusunda neler yaptığı olacaktır. Devletin elindeki parayı kendisine ilerde getiri sağlayacak şekillerde harcaması ile devletin elindeki parayı harcamasının arasındaki fark aşikar. Peki CHP bunu ne derecede gerçekleştirecek/gerçekleştirebilecek mi? Bu sorunun cevabını şimdiden bilme ihtimalimiz maalesef yok. Bildirgenin tamamına buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz, 37. Sayfadan itibaren ekonomi politikası anlatılmış. Partinin vaatlerinin ana teması ise bildirgenin ismini oluşturmakta :” Yaşanacak bir Türkiye”
Kürşat Öztürk
2019da işsizliği bitirecem dye açıklama yapıp merkez türkiye projesinde işsizliği 2035de %5e indireceğim demesi alışılan kk gaflarından biri. İnşaat üstünden yapılan yatırımların orta gelir tuzağını aşamadığı ortadayken inşaata bu kadar yatırım yapacağını vaadetmesi hali hazırda devam eden projelere getirdiği eleştirilerin ne kadar boş olduğunun göstergesi. Tabi birde sırf çin malları daha hızlı taşımak için azerbeycana kadar hızlı tren döşemeye 35milyar ayırmışken; avrupada devasa lojistik merkezleri varken bu projenin bir şekilde hayata geçirilse dahi tutmayacağı; tıpkı kendileri iktidardayken yapılan ve kullanılmayan havalimanları gibi patlayacağı aşikardır.
Hansa Kaya
Merkez Türkiye projesi hakkında soru işaretlerinin olması normal çünkü daha kesinleşmemiş bir proje, bana kalırsa projenin tamamı oluşmadan taslak halinde halka sunulması hatalı. Eleştirmek de savunmak da zor. İnşaata yatırım ya da harcama gözü ile bakılmasından bahsetmek istedim yazıda aslında, çünkü 3-5 senede yeniden inşası gerekecek bir yol yapmak bence yatırım değil (ya da getirisi düşük bir yatırım). Fakat bu inşaat bir fabrika ise/bir üretim merkezi ise getirisi yüksek olacağı için daha tercih edilebilir olacaktır. Devletin elindeki parayı bu mantık ile harcaması gerekir.