Deniz ve kumun bin bir tonuna tutkun, dünyayı keşfetmekten beslenen biri için cevaplaması en zor soru kuşkusuz gözlerini hangi sonsuz sahilde açmak istersin olurdu. Maviden yeşile her tonun en kusursuzunu arıyorsak benim cevabım, uzun bir hayali cruise seyahati sonucu, uçuk mavinin deniz ile buluştuğu Cote D’Azur. Diğer adı ile Fransız Rivierası. Yalnızca ülkenin değil Akdeniz’ in en görkemli, en ihtişamlı kıyısı. Marsilya’dan başlayıp, Saint Raphael, St Tropez, Aix en Provence, Cassis, Cannes ve Nice e uzanan bu sahil şeridinde keşfedilecek kumsallar dışında, leziz şaraplar tadabileceğiniz, dalından koparılmış parfümlere sahip olabileceğiniz eşsiz köyler var. Hatta enfes lavanta kokulu köylerden biri geçtiğimiz yaz Brangelina çiftinin evlilik seremonisine ev sahipliği yaptı. Birbirine bu denli benzeyip bir o kadar da farklı hikayeler barındıran Cote D’Azur sahilleri, Hollywood ‘ un meşhur peri masalı prensesi Grace Kelly den de dev izler taşıyor.
Rotamıza Marsilya’dan başlarsak, bölgenin en metropol, bünyesinde en çok göçmen barındıran şehri denebilir. Fakat ilgimi çeken, Afrika kökenli göçmenler sayesinde butikler de ve halkta afro etnik kumaşlar ve tasarımların hakim olması. Hatta sokaklarda kaftan giyen Afro – Fransızları görmek mümkün. Şehrin sokaklarına biraz daha sokulduğumuzda, meşhur balık çorbası, La Bouillabaisse ı tatmadan ayrılmayın derim. Cote Dazur ın şarap kokulu gece hayatına kıyasla daha sıradan ve daha da tehlikeli Marsilya gece hayatında, Andy Warhol hayranlarını sevindirecek bir haber var. Andy Warhol’un Factory’ sinden eslinlenmiş olan La Fabrique adlı barda New York havası hakim. Deri ve post modern tasarımın hakim olduğu mekan, House müzik tutkunuysanız vazgeçilmezler listenizde yerini alabilir.
Saint Raphael, Saint Tropez e bir geçiş noktası denebilir. Limanından tekne ile ya da araba ile St Tropez e geçişi sağlayan şirin bir Fransız kasabası. Fakat, St Tropez in görkemi ya da oluşturduğu algı, bu güzel deniz kokan kasabayı gölgesinde bırakıyor. Saint Tropez , ya da halkının- Tropeziens- in kısaca St- Trop dediği bu küçük sahil kasabasını bu denli meşhur yapan bin bir farklı özelliği var. Baie de Pampelonne bölgesinde beş kilometrelik bir kıyı şeridinde çıplaklar kampı dahil birçok dünyaca meşhur, milyonerler için adeta bir oyun alanı olmuş sahilleri barındırıyor. Meşhur kristal şampanyaların vintage likten çıktığı Nikki Beach bunlardan biri. Sanattan, Hollywood a populer kültürün nerdeyse tüm kolları St Tropez den ilham almış denebilir. Sinemada “Fransız yeni dalga hareketi “ bu bölgeye sanatçı akınına sebep olmuştur. 1950 lerin meşhur Bridgette Bardot’ın “Ve Tanrı Kadını Yarattı” filmi sayesinde Saint Tropez Hollywood da büyük bir üne kavuştu. Bunu Louis de Funes in yönettiği film serisi Le Jandarma takip ediyor. Bölge modern sanat tarihinde de önemli bir role sahip. Dönemin meşhur isimi Paul Signac’a pointilizm/ noktacılık akımının doğuşuna St Tropez ilham vermişti. Bölgenin en şaşırtan yönü ise, İkinci Dünya Savaşı sırasında Fransa’ nın kurtuluşunda rol almış olması. Dünya sahillerinin Marin tarzı yanında, yazın salaş biraz da boş vermiş doğallığı St Trop da hakim diyemeyiz. Aristokratların, dünya yıldızlarının halat attığı limanında dolaşırken, Miu Miu kedi gözlükleri, hasır çanta ve şapkalar, bir Newyorker ın dolabından çıkan geometrik desenli Chanel, Mulberry elbise ler görmek mümkün. Limanda şarabınızı yudumlarken ya da VIP Room da Mojitonuzu içerken, gözlerinizin önünden moda devlerini barındıran bir gökkuşağı geçebilir. Dünyanın en büyük Chanel Mağazası St Tropez de bulunuyor.
Şarap tutkunları hazır olun, Aix en Provence sizi sarhoş edecek! Diğer popüler şehirlere nazaran sakinliği, üzüm bağları, lavanta bahçeleri ile bilinen bölge Russel Crowe un naif filmi A Good Year da izlediğimizden de öte, solumaya değer. Hem şehir hem köy hem de kasaba diyebileceğimiz kentleşmiş olmaktan uzak zarif, kültür dolu lavanta kokulu bir yer. Sokakları denize çıkmasa da harika heykeller, çeşmeler, enfes şarap mahsenleri ve küçük kitap evleri başınızı döndürebilir. Kısa bir seyahat ile lavanta bahçeleri ve meşhur Provence şaraplarının üretildiği bağları ziyaret etmek mümkün.
Cassis güzel. Cassis romantik. Cassis zarif. Cassis adeta aşk kokan, amore diyen bir kasaba. İstanbul, Paris, Marsilya… hepsinden bir parça bulabilirsiniz.Cadde üstü jazz, sokaklarında bir adımda Paris tarzı sokak arası kafeler, diğer bir adımda masalarında kedilerin zıpladığı salaş Cihangir pastaneleri, başka bir köşede liman balıkçıları…
Cannes… Avrupa’nın kırmızı halılı, bol kasinolu, bol ödüllü Melekler Şehri. Bir gün ayırmanızın bile yeterli olacağı bir sahil boyuna kurulmuş dünyaca meşhur, birçok hikayeyi, anıları barındıran tarihi Fransız riveryasının neo şehri Cannes. Paulo Coelho nun Kazanan Yalnızdır eserinde de yazdığı gibi küçücük kalbinde birçok karakterin dev hayallerini barındırdığı bir şehir. Yalnızca festival zamanı değil, yılın birçok anı modanın ve sinemanın en şaşalı haliyle buluştuğu bir köşe. Yolunuz düşerse Cannes Film Festivalinin gündüz ve gece davetlerinin verildiği, yıllarca en iyi 10 gece kulübü listesinde zirveyi bırakmayan Baoli de sushi yemeden ayrılmayın derim.
Cote D’azur, klasikleşmiş adına rağmen insanı şaşırtan bir yer. En başta, Nice bunun örneklerinden biri. Cote D’azur’un başkenti sayılan Nice tatil ve ticaret merkezi olduğu kadar çağdaş sanat çalışan sanatçıların uğrak noktalarından biri. Nice baktığımızda fazlasıyla Avrupa şehri. Yunanlılar tarafından kurulan, Romalıların yerleştiği, daha sonra tarihin fazlasıyla tanık olduğu rekabet; İtalyanlar ve Fransızlar arasında gidip gelmiş bir şehir. Ünlü Massena Meydanın dan çıktığınız her küçük sokak sizi lavanta sabunları ve çiçekleri satan tezgahlara, sokak ressamlarına çağdaş sanat galerilerine ve Cote Dazur un benliğini oluşturan azur mavisinin görüldüğü sahillere ulaştırabilir .Barardo Modern ve Çağdaş Sanat Müzesi, içinde onlarca sanatçının galerilerini barındıran devasa enfes bir müze. Eserleri yaşamak istiyorsanız mutlaka bir gününüzü buraya ayırın derim.
Cote D’Azur enfes doğası yanında kültürü, enerjisi, kokusu, neşesi ile anı keyifli kılan, hayatınızın bir bölümünü geçirmeye değer, bir Shakespeare sahnesi kadar eşsiz.