Mısırlılar tarafından icat edildiği düşünülen ayakkabı, zaman içerisinde ihtiyaç olmaktan çıkıp bir lüks haline gelmiştir. Ayakkabılar hakkında yazı yazma fikrim “Shoes: Pleasure and Pain” isimli Londra’da Victoria ve Albert Müzesi’ndeki sergi ziyaretimden ortaya çıktı. Yaklaşık 200 çift ilginç ayakkabının yer aldığı bu sergide Marilyn Monroe, Diana Spencer, Lady Gaga ve daha birçok ünlünün de ayakkabıları yer alıyordu.
Özellikle kadınlar için ayakkabılar vazgeçilemeyecek değerdedir. Paramızın tamamını ayakkabıya yatırsak da pişman olmayız çünkü ayakkabı tutkudur. Ayakkabı duruşumuzu, tavrımızı değiştirir; zaman zaman öz güvenimizi arttırır.
Her ayakkabı kendi hikayesini barındırır. Ayakkabılar zarafetin, lüksün, kalitenin göstergesi olabileceği gibi statünün, cazibenin, çılgınlığın, tutkunun da sembolü olabilir.
Yüksek topuklu ayakkabılar inanılmaz acı verse de kadınlar güzel görünmek uğruna bu acıyı umursamazlar. Serginin adında olduğu gibi acı çekmelerine rağmen kadınlar görünüşlerinden dolayı memnun olurlar.
Erkeklerde ayakkabı modası maalesef kadınlara göre daha sadedir. Bunun sebebini erkeklerin ayakkabıyı lüks olarak görmek yerine ihtiyaç olarak görme eğilimlerinin olduğunu düşünüyorum. Erkekler koyu renkli ayakkabıları daha çok tercih ediyorlar genellikle de kahverengi ve siyah renkli ayakkabılar erkeklerin dolaplarında yer alıyor. Erkeklerde kırmızı bir ayakkabı görmek çok zordur. Fakat kadınlarda kırmızı ayakkabının bin bir çeşidini görebilirsiniz.
Sergide okuduğum Cinderella’ nın sözü ile yazımı sonlandırmak istiyorum:
Bir ayakkabı hayatınızı değiştirebilir.
Daha çok bilgi için bu sayfaya bakmanızı öneririm : V&A Museum-Shoes:Pleasure and Pain
Ayrıca bu animasyona da bakabilirsiniz: Animation:Cinderella’s Shoes