Günümüzün en klişe söylemlerinden biri; “Tüketim dünyası abi ya”. Evet tüketim toplumuyuz. Sadece Türkiye’ye özel bir durum değil tabii ki bu durum. Tüm dünya için geçerli. Satın aldığımız ürünlerden, kişisel ilişkilerimize kadar her şeyi hızlı bir biçimde tüketiyoruz. Peki suçlu tüketiciler mi? Yoksa hepimiz neredeyse yüz yıldır var olan büyük bir komplo teorisinin kurbanları mıyız?

Planlı eskitme teorileri, daha önce haberini paylaştığımız yavaşlayan iPhone’larla tekrar gün yüzüne çıktı. Bence planlı eskitmenin en güzel ve anlaşılabilir tanımı Ekonomi Profesörü Jeremy Bulow tarafından “ürünlerin ekonomik olmayacak şekilde kısa ömürlü olarak piyasaya sürülerek, tüketicileri yeni ürünler almaya mecbur bırakmak” olarak yapılmıştır.  Peki planlı eskitme yeni bir kavram mı? Hayır!

1881’de Thomas Edison’un ilk ticari ampulü piyasaya çıktı. 1500 saatlik ömrü olan bu ampul, devamında üreticilerin daha uzun ampulle üretmek için birbirleriyle yarıştıkları ve bu yarışın tüketicilere olumlu olarak geri döndüğü bir süreci beraberinde getirdi. Fakat, daha uzun süreli yanan ampuller üreticilere ekonomik sorun olarak geri dönmeye başladı çünkü ürettikleri yüksek kaliteli ampuller yüzünden talepte ciddi bir azalma olmuştu. Talepteki azalmaya dur demek amacıyla 1924’de dünyanın ilk uluslararası karteli “Pheobus” oluşturuldu. Amerika’dan, Avrupa’dan ve Asya’dan şirketlerin bulunduğu bu kartel, ampul ömürlerinin 1000 saat ile kısıtlanmasına karar verdi. Bir anlamda, mühendislerinden yapabileceklerinde çok daha kötüsünü yapmalarını istediler. Ampul teknolojileri o kadar gelişmişti ki, 1000 saati tutturmak uzun bir süreç sonunda ulaşılan bir hedef olmuştu. Fakat sonunda 1000 saatlik ampul kısıtlanması dünya çapında etkili olmuştu ve 1000 saati tutturamayan firmalara maddi cezalar uygulanmaya başlamıştı. Talep sayıları artmıştı fakat “Pheobus” günü kurtarmanın ötesine geçememiş, çağımızın en önemli problemi olan aşırı tüketimin yolunu açmıştı. 1930’larda Büyük Buhran sırasında, planlı eskitmenin yasa haline gelmesinin ekonomiyi tekrar canlandıracağı fikriyle planlı eskitme resmi bir hal almış ve halkın farkındalığı içine girmiştir. Planlı eskitmenin gazetelerde yer almasıyla, uygulama başkalaşım geçirdi ve günümüzdeki haline oldukça benzemeye başladı. Tüketiciler, kısa ömür biçilen ürünleri anlayabilecek kadar akıllanmıştı. Nitekim Apple’ın bataryası kötü durumda olan iPhone’ları yazılımla yavaşlatmasının ortaya çıkmasında olduğu gibi, artık tüketicileri kandırmak çok zor. Üstelik böyle fiyaskoların ortaya çıkması, şirketlerinin imajı açısından büyük risk taşıyor. Yeni yöntem ise akıllanan tüketicilerin akıllarının ucundan bile geçmeyecek şekilde tasarlanmış ve 1950’lerden beri devam eden bir uygulama.

 

 

 

 

İnsanların yeni ürünleri almaya teşvik etmek ve eski ürünlerin kullanımını kötü bir şeymiş gibi göstermek planlı eskitmenin günümüzdeki şeklidir. Hepimizin mağdur olduğu veya başkasını mağdur ettiği bir durumdur bu. Bir ürünün önceki sürümünü kullanmak, uzun süredir aynı ürünü kullanmak toplum içinde kötü bir durum olarak lanse edilmeye başlandığından beri insanlar sürekli yeni ürünlerin arayışına girmeye başladı. Bu arayış ise artık bir açlığa dönüştü ve ekonomik bir sorun olmaktan çıkıp insan ilişkilerini ve yaşadığımız Dünya’yı yiyip bitiren bir sürece sebebiyet verdi. Örnek olarak, akıllı telefon piyasasının yeni yeni büyümeye başladığı zamanlarda, firmalar yılda bir bazen iki yılda bir olmak üzere amiral gemilerini piyasaya sürüyorlardı. Fakat daha çok para kazanmak isteyen firmalar ara modellerle neredeyse her 3 aylık dilimde yeni telefonlar tanıtmaya başladılar. İnsanların daha yeni aldıkları telefonlar bir gecede, bir önceki model konumuna düşüyor ve isim olarak eskiyorlar. Aslında ellerindeki cihaz uzun yıllar kullanılabilecek durumdayken, o cihazın ismi toplumun gözünde çoktan çöpe atılmış durumda oluyor. Bu durum ise doğaya büyük zararlar veriyor. Planlı eskitmenin ilk uygulandığı zamanlarda, yetersiz kaynaklar veya kontrolsüz nüfus büyümesi gibi problemler yoktu. Ekonomi çarkının sağlıklı bir şekilde dönmesini sağlayacak bir yağa ihtiyaç vardı ve planlı eskitme bu bağlamda üzerine düşen görevi fazlasıyla yerine getirdi. Fakat durum değişti. Dünyamızın kaynakları sınırlı ve biz büyük bir hızla bu kaynakları tüketiyoruz. Planlı eskitme yüzünden hep daha fazlasını istiyoruz. Öyle görünüyor ki istemeye de devam edeceğiz, isteyecek bir neslimiz kalmayana kadar…

 

Leave a Reply