İktisadi verilerin düzenli ve isabetli toplanması tarihte çok eski bir noktaya dayanmıyor. Detaylı verilerin düzgün kaydı 20. Yüzyılda başlamış bir faaliyet. Dolayısıyla günümüzde en çok kullandığımız ekonomik göstergeleri tarihi dönemlerdeki ekonomik yaşanmışlıklara uygulamak zor, çünkü verimiz yok. Bu da teorilerin tarihi dönemlerde test edilmesini engelleyen bir durum. Tabii birçok teorinin tarihi dönemlerde test edilmesi anlamlı ve yararlı sonuçlar oluşturmayacaktır. Yine de tarihi dönemlerde ekonomik gelişimin nasıl işlediğini görmek ve belki bu gelişimi teorilerle açıklamak ilginç sonuçlar doğurabilir. Bu tarihi verilere erişmek, onları tahmin etmek ya da çeşitli yöntemlerle bu verileri oluşturmak bu istediğimizi elde etmeye yarıyor. İktisatçı Angus Maddison da ekonomik büyüme, gelişmeyi incelemek için giderek daha eski yıllara ait üretim değerlerini bulmaya adamış kendisini. 2010 yılında yaşamını yitiren Angus Maddison hayatının son iki on yılını da zamanda daha da geri giderek, iyice eski verileri toplamaya adamış. Groningen Üniversitesi de Angus Maddison’ın çalışmalarının devamını sağlamak için Maddison Projesi’ni başlatmış. Proje veriler elde ederek zamanda iyice geriye gidiyor ve uzun sürelerde ekonomik büyüme ve gelişimi kaydediyor. Maddison’ın verileri tarihi ekonomik incelemeler yaparken kullanılan öncelikli kaynaklardan biri.

            Birçok ülke için devamlı veriler en eski 1950 yılına kadar oluşturulabilmiş. Araştırmaların çoğunun yapıldığı Avrupa ülkelerinde 17. Hatta 16. Yüzyıllara kadar geri gidilebilmiş. Bunun dışında dünyanın farklı ülkelerinde asırlar öncesinden, M.S. 1-1000 yılları arasında bile nadir değerler mevcut. Tabii Gayrisafi Yurtiçi Hasıla temelinde incelenen bu verileri göz önünde bulundurduğumuzda, şöyle bir düşünüp çok eski yıllardaki verilerin doğruluğunu sorgulamak da mümkün. Zaten bu yüzden bu veriler çok da araştırılmıyor, verilmiyor. Sanayi Devrimi öncesi toplumları da GSYH temelinde incelemek zaten doğru bir yaklaşım olmaz. Bu dönemde insanlar yüksek miktarlarda üretip, bu üretimden de yüksek kârlar elde etme amacını izlemiyorlar, varoluşlarını sağlayacak derecede üretip tüketiyorlar, tasarruf anlayışı en fazla tahıl ambarlarında saklanan ya da kurutulan gıdalardan ibaret. Peki bu insanların ne denli varlıklı olduğunu nasıl öğrenebiliyoruz? Zamanda geriye gittikçe yazılı kaynaklar azalıyor ve kaynakların kendisi de gittikçe daha az güvenilir oluyor. İktisatçılar bu zenginlikle ilgili tahminler yürütmek için farklı yöntemler kullanıyorlar. Mesela, antik zamanlardaki alet ve yöntemlerle ne kadar hasat, maden çıkarma yapılabileceğini hesaplıyorlar. Ya da arkeolojik bulgularla dönemin insanlarının ne denli zengin olduğunu hesaplamaya çalışıyorlar. İnsan kemiklerinden, fosillerinden ne denli beslenebildiklerini, yedikleri gıdaların ne olduğunu elde ediyorlar. Eski insanların nasıl eşyalar ile gömüldüklerine bakıyorlar vs. Araştırmacıların çok yaratıcı yöntemlerle istedikleri bilgilere ulaşabildiğinin de çok güzel bir örneğidir bu. Hiç beklenmedik yerlerden beklenmedik bilgiler elde edebiliyoruz.

            Yazıyı yazmamdaki asıl amaç ve iletmeye çalıştığım temel duygu ise aslında şu: çok daha detaylı ve çeşitli tarihi veriler elde edebildiğimizi düşünün. İnsanlık tarihinin bütün başarılarının ve felaketlerinin ekonomik etkilerini inceleyebilmiş oluruz. Bu ekonomik etkileri politik olgularla karşılaştırabiliriz. Benzeri başarı ve felaketlerin günümüzde nasıl etkileri olabileceğini hesaplayabiliriz. Bu herkesin ilgisini çekmeyecek bir şey olsa da ilgisini çeken insanlar için de çok güzel araştırmaların çıkabileceği bir ortam yaratır.

Leave a Reply