Sinema, 1895 yılında Lumiere kardeşlerin, “cinematoghraphe” sayesinde bir ilki başarıp halka açık bir film gösterimi yapmalarıyla başladı. Başlangıçta sinema siyah-beyaz, diyalogsuz ve bazen sadece birkaç dakika sürebilecek kadar kısaydı. 19. yüzyılın başlarında bu sanat türü hızlıca popülerleşti ve birçok insan tarafından benimsendi. Başlangıçtaki demode teknik çekimlerin yerini daha uzun metrajlı ve diyaloglu filmler alırken sonrasında renkli yayınlar aldı. Hızlıca gelişen bu endüstri ise 21. yüzyılda artık o hepimizin oldukça yakından tanıdığı meşhur endüstriye evrildi. Tarihi boyunca milyonlarca insanın kariyer hayallerini süsleyen bu sektör, artık teknik harikalara imza atan milyar dolarlar değerinde stüdyolar ve dünyaca tanınan göz alıcı aktörleriyle öne çıkan başarılı bir sanat piyasası. Peki hepimizin çok yakından tanıdığı bu sektör aslında nasıl işliyor? Bir film nasıl çekiliyor? Bu sektör filmleri nasıl finanse edebiliyor?
Bir filmin çekilmesi için gerekli olan süreçler, başarı vadeden bir senaryo bulmaktan başlayıp yönetmenler ve yatırımcılar tarafından bazen yıllar süren detaylı bir hazırlık aşamasıyla devam ediyor. Bütün bu planlama süreci bittikten sonra ise çekim, ardından da düzenleme süreci başlıyor ve sonunda ise başarılı bir pazarlama kampanyasıyla devam ediyor. Bu süreci en basit şekliyle özetleyebilsek de bir filmin çekimi aslında çok belirsiz bir süreç ve bu uzun süreli maratonun her basamağında karşılaşılabilecek bir sürü problem var. Maddi sürecin ilerlemesi hakkında sorulabilecek bütün bu soruların cevaplarını aslında sektör içinde çalışan insanların cevaplaması bile neredeyse imkânsız çünkü sinemanın belirsizliklerle dolu olması genel geçer fikirlerin ortaya atılmasını engelliyor. Paranın nereden gelip nereye gittiğini detaylıca takip edebilmek çok güç. Bir filme yapılması gereken yatırımlar bazen milyarları bile bulabiliyor ve özellikle bu tür yüksek ciro getirmesi beklenilen filmlerin çekilip piyasaya sunulması zahmetli bir süreç.
Sinema endüstrisi 2022 yılında dünya çapında 42,5 milyar dolar değerindeydi ve bunun 5,99 milyar doları sadece Amerika Birleşik Devletleri tarafından sağlanıyordu. COVID-19 salgınının film üstündeki etkisi oldukça büyük. Karantina sebebiyle dünya çapındaki birçok sinema salonunun kapanması bu sektörü oldukça geriletti. 2019 yılında 11,32 milyar değerinde olan Hollywood gibi en önde gelen film sektörünü barındıran Amerikan cirosunun 5,99 milyar dolara düşmesi aslında bu sektörün geleceği hakkındaki şüpheleri arttırıyor. Özellikle dijital dünyanın önde gelen Netflix, Hulu, Amazon, HBO Max gibi medya hizmetleri sağlayıcı şirketleri, geleneksel sinemanın gerilemesini sağlayan faktörlerden biri. Bu tür “streaming” hizmetleri sağlayan medya şirketleri geleneksel stüdyolara kıyasla çok daha fazla içeriği çok daha fazla insana çok daha hızlı bir şekilde ulaştırabiliyor. İnsanların kendi evlerinin konforunda onlara sunulan binlerce seçenekler arasından seçim yapmak, sineman salonlarının görece çok daha kısıtlı seçeneklerine ve organize edilmiş zaman dilimlerine kıyasla genel kitleye artık daha çekici geliyor. Bunun ötesinde ise insanların film izleme kültürlerinde ciddi bir değişiklik var. Zippia tarafından yapılan bir araştırmaya göre Amerikalıların sadece %14’ü ayda en az 1 kere sinemaya gidiyor. Bu yüzden stüdyoların çoğu artık bu medya şirketleriyle beraber çalışmaya yoğunlaşıyor. Ana kesimin medya tüketiminde yaptığı bu değişiklik, sinema endüstrisi için köklü bir değişikliğe gidileceğini gösteriyor. Belki sinemanın yapı taşı olarak görülen sinema salonlarının sonuna doğru belki de inovatif yeni bir sinema kültürüne doğru yol alıyoruz.
Kaynakça: