Maud Lewis‘in hayatının anlatıldığı “Maudie” filminde şu sözler geçer: “The whole of life already framed. Right there!” (‘Hayatın tamamı çoktan çerçevelenmiş. Tam şurada!’) Bu söz, Maud’a yan komşusunun hatta uzun süre resim siparişleri veren kişinin sorularına verdiği bir cevaptır. ona neden resim yaptığını, onu neyin motive ettiğini ve nelerden ilham alarak resim yaptığını sorar. Maud da ince parmaklarıyla pencereyi işaret ederek söyler bu sözleri.
1903 yılında dünyaya gözlerini açan Maud Lewis Kanada’da doğdu. Uzun yıllar boyunca teyzesiyle yaşadı. resimleriyle zamanının en bilinen ressamlarındandı. Ünlü sözü Küçük yaşta annesini ve babasını kaybetti. Zorlu bir çocukluk geçiren Maud’un “romataid artrit” adı verilen bir rahatsızlığı vardı. Bu hastalık eklemlerinde şekil bozuklukları meydana gelmesine sebep olmuştu. Hastalığı nedeniyle dış görünüşünde meydana gelen farklılıklardan dolayı çevresindekiler tarafından ne yazık ki dışlanıyordu. Onu dışlayanlar arasında öz abisi ve teyzesi de yer almaktaydı. Uzun yıllar teyzesinde yaşadı ve bir şekilde şans yüzüne güldü.

Kimi insanlardan şöyle cümleler duymuşsunuzdur diye tahmin ediyorum hayatlarının belli bir döneminde: “Bu olay benim hayatımın dönüm noktası olmuştu.” Ansızın hiç beklemediğimiz bir zamanda olan bir olay veya sonucunu düşünmeden yaptığımız bir seçimle beklenmedik bir sonuçla karşılaşabiliriz. Sonunda da “İyi ki yapmışım!” diyebiliriz. Bu ince bir kağıtta yazan iş ilanını görmek de olabilir. Maud’un da hayatını değiştiren olay, sıradan bir günde gittiği markette bir ilan görmesiyle başladı. İlanı asan aksi ve sinirli Everett’in hizmetçi ilanıyla hayatı değişecekti. Bu onun için yeni bir başlangıç olacak, tüm dünyası değişecekti. Kim bilebilirdi?

Maud ilanı gördükten sonra Everett Lewis‘in evine ilanda yazdığı gibi ev işi yapmaya gitti. Başlarda Everett onu istememiş hatta bir kere evinden kovmuştu. İlerleyen süreç içerisinde, birbirlerinin gözünden bakmayı öğrenerek çok yakın dost oldular. Bu yakınlık, mutlu bir evlilik ile sonuçlandı. Eşiyle birbirlerinden oldukça zıt kişilerdi. Everett çok aksi, sinirli, insanlarla düzgün iletişim kurmakta zorlanan kaba görünüşlü bir adamdı. (Filmde bize gösterilen haliyle) Maud ise hastalığının getirdiği bir sakinliği ve mahzunluğu taşıyordu üzerinde. Bu zıtlıklara rağmen bir orta yol buldular ve hep birbirlerinin elinden tuttular.
Hatta eşinin de Maud’un eserlerinden ilham alarak birkaç tane resim yaptığı söylenir. Aşağıda gördüğünüz resim eşi Everett Lewis’e attir:

Everett ile yaşadığı yeri bir resim sergisine dönüştürdü Maud. Everett ile yaşadığı kulübede elindeki kısıtlı malzemelere rağmen orada yaşadığı süre içerisinde evi rengarenk bir canlı sergiye dönüştürmeyi başarmıştı. Pencerelere zarif çiçeklerle süsleyip duvarlara kuşlar çizdi. Merdivenleri cıvıl cıvıl desenlerle doldurdu. Yalnızca tuval ve kartpostal boyamakla yetinmemişti. Aşağıda gördüğünüz fotoğraf, adeta küçük bir sergi alanına dönüşen evlerinin içi.

Şimdi evleri, restore edilmiş haliyle Halifax’taki Nova Scotia Sanat Galerisi‘nde korunuyor. Aşağıda gördüğünüz resimde de sergilenen bu küçük ve rengarenk sergi alanını görebilirsiniz.

Maud hayatında yaşadığı zorluklara, yokluklara ve acıya rağmen Maud yüzündeki sıcacık gülümsemesini hiçbir zaman kaybetmedi. Yaşlandıktan sonra zatürre oldu ve ev işlerini yapamaz hale geldi. O çok sevdiği rengarenk resimleri yapmak için elinde fırça tutamaz olmuştu. Bu süreçte Everett ona çok yardımcı oldu. Zatürre olduktan sonra zayıf bedeni bir süre sonra 1970 yılında hastalığa yenik düştü. Vefatının ardından resimleri birçok yere dağıldı, onu hep destekleyen ve arkasında duran eşi de resimleri bir süre korudu.
Kanadalı ressam Maud’un hayatını anlatan film Maudie adıyla 2016 yılında beyazperdeye aktarıldı. Filmin başrolünde Maud’u ve Everett’i canlandıran Sall Hawkins ve Ethan Hawke var. Çeşitli kaynaklardan toplanan bilgilerle çekilen bu film Maud Lewis’in hayatını merak edenler için güzel bir rehber niteliğinde.
Maud’un Resimleri
Bu başlığın altında da Maud’a ait birkaç resim seçtim. Resimlere baktığınızda hep doğayı çizdiğini, canlı ve parlak renkleri tuvalden esirgemediğini ve cıvıl cıvıl tablolar ortaya çıkardığını göreceksiniz. Çevresindekileri çizmeyi çok severdi Maud. Hem bakarak çizer hem de hayalgücünü kullanırdı. Mevsimlerin değişikliğini de yansıtmayı da çok severdi tuvallerine.

Canlı renkler kullanmayı tercih ederdi. Resimlerinde genellikle geyik, kedi, kuş, köpek ve öküz motiflerinı sıklıkla kullanırdı. Bazen de manzara resimleri çizerdi zengin hayalgücü ve gözlem yeteneğini kullanarak.

Çoğu resminde doğayla çizmeyi sevdiği hayvanlar iç içedir. Aşağıda gördüğünüz resimdeki gibi: Anne ve yavru geyikle birlikte sarı, yeşil, kırmızı ve turuncunun hakim olduğu sonbahar manzarasını çizmiş.

Üstteki resmine benzer şekilde bir resim karşınızda yine. Bu sefer de karlı bir kış manzarası var ayak izlerini bırakarak yürüyen geyiklerin önünde.

“The whole of life already framed.” hayat çoktan çerçevelenmiş şeklinde karşımızda duruyordu aslında. Bir pencereden bakmak değildi mesele. Mesele, o çerçeveleri görmesini bilmekti ve hayatın renklerini bulabilmekti.
Kaynakça:
“One of Canada’s Great Artists: Maud Lewis” madeincanadagifts.com. Web. 12.01.2025.
“Paying Tribute to Painter Maud Lewis” thecanadianencyclopedia.ca. Web. 21.01.2025.
“About Maud” maudlewis.ca. Web. 23.03.2025.
“Maud Lewis” agns.ca. Web. 26.01.2025.