İngilizce’de “Voter Behavior” olarak anılan seçmen davranışı, seçmenlerin sandığa gitme motivasyonunu konu alan bir araştırma konusudur. Günümüzde demokrasilerin en tercih edilesi yönetim biçimi olduğu varsayımının ağır basması, beraberinde seçimlerin önemi artırmıştır. Ülkeden ülkeye değişmekte olan seçim, seçmen ve aday kriterleri, ekseriyetle benzer aklın ürünüdür. Öyle ki adaylık şartını sağlamış bir grup kişi, toplumun seçmenlik şartını sağlayan bireyleri tarafından oylanır ve yönetim kadrosu böylelikle seçilir. Tabii bazı durumlarda en çok oy alan 2 yahut 3 parti/adayın kendi arasında koalisyon hükümeti kurması da bazı ülkeler için olasıdır. Ancak Türkiye için konuşacak olursak, 2017 yılında yapılan referandumların ardından yeni sistem başkanlık sistemi olarak değiştirilmiş olup, 50+1 oy metoduyla tek başkan seçilmektedir. Öte yandan milletvekilliği seçimi ise oransal olarak parti oylarının denk geldiği koltuk sayısının hesaplanmasıyla belirlenmektedir. Bu bağlamda Türkiye’deki genel seçimler, seçmenlerin bir başkan adayı, bir de meclise götürmek istediği milletvekili adayının partisine oy vermesiyle sonuçlanmaktadır. Bunun yanı sıra yerel seçimler, belediye başkanlarının seçimi için düzenlenmekte ve genel seçimlerden farklı olarak sadece bir il sınırını bağlamaktadır.
Tanım dolu uzun bir girizgahın ardından, Türkiye’deki seçmen davranışlarının temeline değinmekte fayda var. Türkiye’nin 100 yıllık demokrasi tarihi, demokratik bir çok ilkenin benimsenmesini sağlamış, seçimlere yüksek katılım gösterilen bir senaryoyu beraberinde getirmiştir. Öyle ki halkın siyasete ve yöneticilere olan ilgisi, nereye gidilirse gidilsin gözle görülecek bir seviyededir. Parti yahut aday tarafgirliğinden bağımsız, Türk insanın politize bir hayat sürdüğü söylenebilir. Peki bu seçmenlerin oy motivasyonu nelerdir? Öncelikle bunu fraksiyonlar hâlinde işlemek faydalı olabilir. Her ne kadar 1970 Türkiye’si kadar keskin olmasa da ülkede hâlâ sağ ve sol görüş ayrımının varlığı söz konusudur. Buna kanıt olarak, kendine sol görüşlü olarak tanımlayan grupların sağ görüşe, kendini sağ görüşlü tanımlayan grupların da sol görüşe -ne olursa olsun- oy vermemesi gösterilebilir. Bu bizi, Türk seçmeninin en temel davranışlarından biri olan ya tarafsın ya bertaraf anlayışına götürmektedir. Bu prensip, çoğunluğun sağ görüşlü olduğu Türkiye konjonktürü için ekseriyetle işler durumdadır.
Ya tarafsın ya bertaraf prensibine ek, hatta daha önde olan bir başka seçmen davranışı da “ya devlet başa ya kuzgun leşe” anlayışıdır. Uzun yıllar saltanatla yönetilen Türk toplumu, karizmatik bir lider ve beraberinde gelen güçlü bir devletin varlığından yanadır. Öyle ki bu inanış, dilimizde biri öldüğü zaman söylenen “Başımız sağ olsun” ifadesinde de görüldüğü üzere, Lider(baş) sağ oldukça gerisi teferruattır düşüncesini yansıtmaktadır. Türk toplumu oy kullanırken, parlamenter ya da başkanlık sistemi fark etmeksizin, liderler arasındaki en karizmatik figürü seçmeye ve desteklemeye meyilli bir davranış göstermiştir. Elbette sağ ve sol görüş de kendi karizmatik liderlerini ayrı ayrı belirlemiş ve desteklemiştir. Öte yandan lider adayları arasındaki bilgi, kültürel seviye farklılıkları ve ülkeye getireceği potansiyel faydalar sıkça göz ardı edilmiştir. Kısacası, Türkler için bin yıl önce geçerli olan “Devlet ebed müdded” anlayışı, günümüzde de aktif politikaya sirayet etmiş vaziyettedir.