Geçmişe Bakmak ve Geleceğe Bir Mesaj Bırakmak: Günlük

Başlığı görünce bir çoğunuzun aklına küçükken tuttuğu, kilidi olan, nostaljik günlüğü geldi değil mi? Umarım bu yazıyı okuduktan sonra o defterleri olduğu yerden çıkarıp yüzünüzde minik bir gülümsemeyle okursunuz ve sonrasında kendinize yeni bir günlük alıp yeniden tutmaya başlarsınız.

Biliyorum, küçükken herkes günlük tutmayı beceremediğini ve yazacak bir şeyi olmadığını söylerdi. Hatta bazılarımız sadece Türkçe dersi ödevi olduğu için bir iki cümle karalayıp bırakırdı. Küçüklüğümde ben de aynı şekilde bazen sırf Türkçe ödevimiz olduğu için yazdım. Hatta şu an günlük tutmaya geri dönün dediğimde yanılmayın; çünkü ben de üç-dört yıl öncesine kadar herkese yazamadığımı, çünkü hayatımda her gün aynı şeylerin olduğunu ve bu rutinlerin yazılmaya değer olmadığını söylüyordum. Üstelik şunu bile demişliğim oldu: “Sanki her gün dünyanın farklı bir yerinde farklı bir şey mi tecrübe ediyorum da yazacaklarımı kayıt altına almak isteyeyim?”

Ama bu dediklerimi yaklaşık dört yıl önce ani bir yılbaşı kararı ile sonlandırmıştım ve geçen gün şu ana kadar günlüklerime yazdıklarımı okuma fırsatı buldum. Onları okumayı bitirdikten sonra fark ettiğim şey iyi ki günlük tutmaya geri döndüğüm oldu, çünkü her gün yeni bir şey tecrübe ediyoruz ve bu her zaman bir dünya turu kadar büyük bir tecrübe içermese de olur. Önemli olan bunları bizim yaşamamız ve duyguların bize ait olması. Bir düşünsenize, tecrübe ettiğimiz tüm duygularımız, üzüntülerimiz ve mutluluklarımız bir defterin içinde. Hayatımızda neyin daha önemli olduğunu unuttuğumuz anlarda eskiden küçümsediğimiz bu günlükler bize en çok yardımı dokunabilecek şey, çünkü aslında o defter bizden bir parça.

Aslına bakarsanız anılarımızı kaydetmek için nasıl fotoğraf ve videodan yararlanıyorsak yazmak da aynı görevi görüyor. Bir fotoğrafa ya da videoya baktığınızda fotoğrafın çekildiği zamandaki yaşamınızı, duygularınızı ve daha pek çok şeyi hatırlayabilirsiniz, ancak belleğimizde kayıt altına alınan bu anılar zamanla değişebilir; çünkü sadece görsel hafıza bazen ayrıntıları hatırlamaya yetmeyebilir. Oysa günlüğünüze yazdıklarınız hep ilk andaki haliyle kalır. Üstelik güzel anları fotoğraflama eğiliminde olsak da yaşadığımız olumsuzluklar, mutsuzluklar da kişisel tarihimizin bir parçasıdır ve kimse kötü bir anında fotoğraf çekinmek istemez, ama günlük yazabilir.

Bunun yanında her ne kadar duygularınızı, düşüncelerinizi arkadaşlarınızla veya ailenizle paylaşıyor olsanız bile aklınızdaki her şeyi olduğu gibi paylaşabileceğiniz pek fazla insan yoktur. Bu durumda günlüğünüz sizin için bir rahatlama aracı olabilir. Kendinizi iyi hissetmediğinizde, stresli olduğunuzda, bunaldığınızda; hatta bazen başkalarıyla dertlerinizi paylaşmanıza rağmen içinden çıkamadığınızda bunları yazmak rahatlatıcı olacaktır. Aynı şekilde eğer çok öfkeliyseniz bunu deftere yazmak çevrenizdeki insanları kırmaktan da sizi koruyacaktır. Tabii şunu da unutmayın, bu defter olumsuzlukları içerdiği kadar en mutlu anlarınızı da içermeli.

Diyeceğim o ki, her yıl aslında çok fazla şey tecrübe ediyoruz ve her yıl bizi daha farklı bir insan yapıyor. Bu yüzden geçmişteki kendimizi okumak ve neleri geliştirmişiz, neleri başarmışız, nelere üzülüp bazen de gülmüşüz diye sormak çok değerli ve size kendinizi daha da geliştirme imkanı sunabilir. Umarım bu yazıdan sonra günlük tutma hevesiniz yeniden doğar.

 

Görsel Kaynakça:

https://blog.gittigidiyor.com/wp-content/uploads/sites/13/2018/01/main-54.jpg

https://img-s1.onedio.com/id-56ab9dbce433560375ec78d8/rev-0/raw/s-3b10c10375888ad11d41db8d8ca9f20b95b3527e.jpg

 

Leave a Reply