1021605047Terör uzun zamandır en büyük gündem başlığımız. Ankara’da son beş ay içinde üç terör saldırısı vuku buldu. 10 Ekim 2015’te tren garı patlaması aramızdan çok can aldı. Ardından 17 Şubat 2016’da askeri servis araçlarına yönelik bir saldırı gerçekleştirildi. Bu saldırının şokunu henüz atlatamamışken, daha üzerinden bir ay geçmeden 13 Mart günü Kızılay’da yine bir canlı bomba pek çok vatandaşımızın yaşamına son verdi. Sokaklara çıkmaya çekinir olmuştuk ki Taksim patlamasını yaşadık. 22 Mart günü ise Belçika’dan 3 patlama haberi aldık.

Yakınlarını kaybedenlerin tarif edilmez acısı bir yana, hepimiz bu yaşananlardan elbette etkilendik. Kimimiz öfkelendik, kimimiz güvensiz hissettik, sokaklara çıkmaktan çekindik; sevdiklerimizi gün içinde sık sık arar olduk.

Peki terör gibi travmatik olaylar toplumları ve bireyleri psikolojik olarak nasıl etkiler? Verdiğimiz tepkilerin hangileri olağandır? Bunlarla baş etme yolları nelerdir?

nedretBu hafta Pazartesi ve Perşembe günleri (21 ve 24 Mart) okulumuz Psikoloji Bölümü öğretim üyesi Klinik Psikolog Doktor Nedret Öztan, ‘Travmatik Yaşantılar ve Başetme Yöntemleri’ başlıklı bir seminer verdi. Pazartesi günü Türkçe, Perşembe günü İngilizce verilen seminere hem öğrencilerden, hem öğretim üyelerinden, hem de okulumuzun çeşitli alanlarında hizmet veren personelden bir çok kişi dinleyici olarak katıldı.

Siz okuyucularımızın da bu faydalı seminerden istifade edebilmeniz adına seminerin alt başlıklarını özetle sizlere sunmak istedik.

 

Travmatik olay nedir?

Travmatik olay dediğimiz kişiyi örseleyici, kendisinin ve sevdiklerinin hayatının tehlikede olduğunu düşündürücü her türlü olaydır. Rehin alma, işkence, tecavüz, savaş, terör, deprem gibi bir çok olay bu kategoriye girer. Travmatik olayların ortak özelliği var olan kurulu düzeni alt üst etmesi ve bize yaşamın anlamı hakkında sorular sordurmasıdır. Travmatik olaylara verdiğimiz tepkiler olayın ani oluşu, süresi, ve gücüne göre değiştiği gibi bireysel özelliklerimize göre de değişmekte. Mesela daha önceki deneyimlerimiz, baş etme gücümüz ve çevremizden aldığımız destek gibi.

Travma sonrası yaşadığımız belirtiler öyle belirtilerdir ki normal bir dönemde bunları yaşadığımızda profesyonel bir destek ve ilaç tedavisi gerektirir. Ancak travmatik olaylardan sonra yaşanılan dönem anormal bir dönem olduğundan, olayın ardından belli bir süre bu belirtileri yaşamamız olağandır. Ancak bunların haddinden uzun sürmesi durumu travma sonrası sitres bozukluğuna işarettir ve profesyonel destek gerektirir.

 

Travmatik olaylara karşı tepkimiz yani yaşadığımız belirtiler genel olarak üç grup olarak kendisini gösterir:

  • Olayı ilk öğrendiğimizde ya da yaşadığımızda acziyet hissederiz. Her şey kontrolümüz dışında gelişmiştir ve biz de kurbanlarızdır. Bu süreçte yaşanılan en yaygın tepkiler şunlardır: Uykusuzluk, enerji kaybı, değersizlik, huzursuzluk, hayatta kalındığı için suçluluk duygusu hissetme, karar vermede ve odaklanmada zorluk yaşama ve ölüm düşüncesinin sıkça akla gelmesi.
  • İkinci grup tepkiler ise olayı hatırlatan şeylerden kaçınma şeklinde kendisini gösterir. Olayı bize hatırlatan görüntüden, kokudan, resimden, yerden uzak durmayı tercih ederiz. Örneğin travmatik yaşayan insanlardan olay hakkında bilgi almak oldukça zordur çünkü olay anında kişinin beyni kayıt alır ancak bilinci kapalıdır. Kişi yalnıza psikolojik olarak kendinde güç bulduğunda bu olayları anlatabilir ancak bunun öncesinde kişiye travmatik olaya ilişkin soru sormak ona zarar verir. Mesela patlama anında Kızılay’da bulunmuş olan bir kişi için yaşananlar gerçekten uzak, bir film sahnesi gibi gelebilir.
  • Üçüncü grup tepkiler ise tetikte olma, odaklanamama, öfkelenme, tahammülsüzlük şeklinde ortaya çıkar. Örneğin metroda kalınca giyinmiş birini gördüğümüzde şüphelenip şikayet etmemiz, ya da trafikte yanımızdaki araçları kontrol etmemiz gibi.

Bu anlatılan üç grup tepki yetişkinlere ait belirtilerdir. Çocuklarda kayip_yas_travmatravmatik olaylara ilişkin tepkiler daha farklıdır. Çocuk daha erken gelişim dönemlerine dönebilir. Mesela 12-15 yaşlarında bir çocuk, 5 yaşındaki gibi davranabilir. Gençler ise kendilerinin anlaşılmadığını düşünebilir, nasıl yas tutacaklarını bilmeyebilir. Bu süreçte aile ile arası açılabilir. İçine kapanabilir ya da aşırı dışarı dönük olabilir. Depresyon, değişken ruh hali, halüsinasyon, okuldan kaçma, bağımlılık yapıcı maddelere yönelme travmatik olaylardan sonra gençlerde en sık rastlanan tepkilerdir.

 

Travmatik olaylara zamansal olarak verdiğimiz tepkiler nelerdir?

İlk gün hepimiz etkileniriz ama başka başka tepkiler verebiliriz. Kimimiz kaçıp gitme, güvenli bir yer bulma; olay yerindeki yaralılara yardım etme gibi tepkiler verirken kimimiz ise donup kalabilir. Yaralılar ise acıyı hissetmezler, mantıklı düşünemezler, hareket edemeyebilirler ve yaşadıklarını hayal zannederler.

İlk 48 saatin ardından; duygusal karmaşa, kabus görme, yeme sorunları, öfkeli veya kaygılı hissetme, bir daha aynı olay yaşanırsa ne olacağını düşünme, kayıplar için kendini suçlama, sağ kalmış olmaktan, yaşam faaliyetlerini sürdürmekten (yemek yemek, spora gitmek, iyi olmak) suçluluk duyma, içki veya sigara kullanımını arttırma gibi tepkiler verilebilir.

Ardından kabullenme ve yas tutma aşaması gelir. Bu aşamada kişilerin üzülmesine, acılarını yaşamalarına, yas tutmalarına izin verilmelidir. Bazıları inkar, kaçınma ve bastırmayı denerler ancak bu sağlıklı sonuçlar vermez, bastırılan duygular daha kuvvetli olarak yeniden bireyin karşısına çıkar.

Daha sonra ise iyileşme, kabullenme ve günlük yaşantımıza geri dönme aşaması yaşanır. Yaşananların elbette unutulması mümkün değildir ancak travmatik olayla baş edilirse, benzer zorlukları yaşamamış insanlardan psikolojik olarak daha güçlü hale gelinebilir.

patlama-yerine-karanfil-birakildi-2060719

Peki travmatik olaylardan sonra verdiğimiz bu tepkilerle nasıl baş edebiliriz?

Öncelikle baş edilebileceğine inanılması gerekmektedir, olumsuz bir başlangıç bize yardımcı olmayacaktır. Toplumun, çevrenin desteği çok önemlidir ancak bu destek aşırı olmamalıdır ve sürekli olmamalıdır ki desteğin çekilmesinin ardından kişiler kendilerini yalnız hissetmemelidir. Yas tutma gibi kültürel ritüellerin yapılmasına izin verilmelidir. Bunlar olayın atlatılmasına yardımcıdır.

Olumsuz baş etme yöntemleri uzun vadede kişide tükenmeye yol açar. Bu yöntemlerden bazıları şunlardır:

  • Etkinliklerden ve insanlardan uzaklaşma
  • Aile ve arkadaşlardan kopma
  • Kızma, kendini ve başkalarını suçlama
  • Aşırı çalışmak ve yorulmak
  • Uyku ve yemek düzeninin bozulması
  • Alkol ve uyuşturucu kullanma

 

Bu yöntemler yerine bireye yardımcı olacak olumlu başetme yöntemleri tercih edilmelidir. Bunlar:

  • Bilgi alma
  • Konuşma ve duyguları paylaşma
  • Dinlenme, uyku ve beslenmeye dikkat etme,
  • Egzersiz yapma ve hobilerle ilgilenme
  • Yardım faaliyetlerinde yer alma
  • Ara sıra öfkelenmenin normal olduğunu kabul etme
  • Normal yaşama dönmeye çalışma

Kişilerin başetme yöntemleri birbirinden farklı olabilir. Düşünme, duygusal paylaşım, dua etmek, hayal kurmak tercih edilen farklı yöntemlerdendir. Bu yöntemlerin en etkilisi ise fiziksel harekettir çünkü hareket antidepresan etkisine sahiptir.

 

Biz sayılan olumsuz belirtileri yaşayan yakınlarımıza nasıl destek olabiliriz?

kaldirima-birakilan-karanfillerin-arasina-8260338_x_2866_300Bu kişilerle konuşabilir, onları dinleyebiliriz. Onların aktif olmasını sağlayabilir, hislerine ve fikirlerine saygı gösterebilir, onları bu anlamda rahatlatabiliriz. Bu kişilerin yalnızca yanında olmak bile kimi zaman yeterli olabilir. Kişilerin gösterdiği belirtilen normal olduğunu bilmeli, onların gelecekleri konusunda endişelenmemeli, ileride psikolojilerinin daha da kötü olacağını düşünmemeliyiz. Kişiler yaşanılan travmatik olaya farklı tepkiler verebilirler, bunu aklımızda tutmalıyız. Çok ağır bir olayın ardından kişinin içine kapanması gibi, hiç bir şey olmamışçasına yaşamına devam etmesi de olası bir tepkidir. Kişi hislerini gizliyor, paylaşmamayı tercih ediyor olabilir ancak bu durumda yanında olduğunuzu göstermeniz bile kâfidir. Olayı hatırlamak istemeyen kişilere olay hatırlatılmamalı, sorular sorulmamalıdır.

Üzülen, yas tutan kişiye şunlar söylenmemelidir:

  • Ağlama, üzülme. Sen güçlüsün, bunu da atlatırsın.
  • Daha kötüsü de olabilirdi.
  • Olayı düşünmemeye çalış.
  • Neler hissettiğini biliyorum.
  • Haydi başka şeylerden bahsedelim.

Bu ifadeler kişinin duygularını küçümsemek, hiçe saymak anlamına gelir. Bu tavır kişiye yardımcı olmaz, aksine daha kötü hissetmesine, anlaşılmadığını düşünmesine neden olur.

 

Travma sonrası gelişim aşamasında bu tepkilerimiz ne zamana dek sürer? Kişiler 2-3 ay geçtikten sonra depresyon, kaçınma davranışları, günlük yaşamına devam edememe, kişisel bakımını ihmal etme, öfkelenme gibi davranışları sürdürüyorlarsa profesyonel desteğe gereksinim vardır.

Screen Shot 2016-03-25 at 1.05.07 PM

 

Hepimizin içinde az ya da çok psikolojik dayanıklılık vardır. Travmatik olayların ardından tepkilerimizi bilinçli bir şekilde tespit eder, ve olumlu baş etme yöntemlerini seçersek, bu süreci atlatabiliriz ve olduğumuzdan daha güçlü bir psikoloji, kendilik algısı, özgüven ve hayat felsefesi ile yaşama devam edebiliriz.

 

NOT: Bu yazıda bahsi geçen terör olaylarına ilişkin olarak; ne patlama anlarını ne de sonrasında yaralıları ve kayıplarımızı içeren bir fotoğraf özellikle kullanılmamıştır, zira bu tür fotoğraflar toplumun travmatik olayları atlatmasını güçleştirmekte ve kimi bireylerde ciddi psikolojik sıkıntılara yol açmaktadır.

 

Leave a Reply