Kadın cinayetlerinin münferit bir suç muş gibi değerlendirilip, faillerinin adi suçlular olarak yargılanması ve katliamların politikleşememesinin tek sebebi yavaş yavaş katlediliyor oluşumuzdur. Soma’da Roboski’de Reyhanlı’da binlerce insanın katledilmesi kadar her yıl artarak devam eden kadın cinayetleri de politiktir.

Kadınları kim öldürüyor?

Baba, koca, oğul, damat, ağabey ya da aile bağı olmayan sıradan bir erkek…

Geçmişten günümüzde kadınların katledilmesinin tek sebebi ataerkliğin devamlılığını sağlayan devletçi anlayış ve onun erkek hegemonyayı güçlendirme çabasıdır.

Devletçi sistem medya, aile kurumları ve toplumun bütününe yayılan patriarkal ilişkileriyle erkeği ve onun egemenliğini korur. Erkek kadını ikincil kılan, özgürlüklerini kısıtlayan ve ezen bir ataerkinin cinsidir. Erkek ve ‘erkeklik’ bu yüzden politiktir. Katillerinin kim olduğunu söyleyebilmek için bile yıllarca mücadele eden kadınlar erkek düşmanlığından cadılığa kötü kadınlıktan yoldan çıkmaya kadar sayısız suçlamayla karşılaştılar. Her gün tacize, tecavüze ve saldırıya uğrayan kadınlar mücadelelerini yükseltmeye başlamışken katil zihniyetin yayılmaya devam etmesi ve yapılan katliamların meşrulaşması sistemin her gün daha çok kadının öfkesini kazanmasına neden olmuştur.

Bugün aynı şekilde Özgecan’ı katleden ise yalnızca insan vücudunda şekillenmiş katil zihniyetten başkası değildir.20 yaşında bir üniversite öğrencisi olan Özgecan 11 Şubat akşamı evine gitmek için bindiği toplu taşıma aracının şoförü tarafından kaçırılmış, tecavüz edilmeye çalışılmış ve yakılarak katledilmiştir. Özgecan ve katledilen binlerce kadının faili ataerkil devletçi zihniyet ve onun taşeronluğunu yapan devletçi sistem partileridir. Bu yüzden kadın cinayetlerinin apolitik bir yapıya sahip olması bir yana kadının özel ya da kamusal her alanda varlığı dahi politiktir. Bugün Özgecanı katledenler yıllardır kadını metalaştıran, emeğini vahşice sömüren sistemin birer parçasıdır. Bu sebepten katledilen her kadın adına yapılacak anmalar ve eylemler politik karakter taşır. Okulumuzda gerçekleşen Özgecan Aslan anmasının öncesinde gerçekleşen “gerginlikler” kadın cinayetlerini bu politik kimliğinden sıyırıp adli ve münferit olay görünümüne sıkıştırmaya çalışan anlayış ile çatışmamızdan kaynaklanmıştır. ”bazı gruplar”ın çıkarttığı gerginlikler olarak tanımlanan tutumumuz ise yapılan katliamı içselleştirip bir katil yerine topyekün bir zihniyetle savaş halimizden kaynaklanıyor.

Leave a Reply

3 comments

  1. Veysel Yiğit Erden

    “Kadın Cinayetleri Politiktir.” sözüne tamamen katılmakla beraber politik olmasının sebebinin devletçi sistem partileri olduğundan değil ancak siyaset zemininde çözülebileceğine inandığım için katılıyorum.

    Unutmamalı ki, ayrışmak, muhalif olmak kadar uzlaşmak, ortak bir tepki koymak ve bir şeyleri düzeltebilmesi için en uçtaki insanları bile ikna edebilmek, harekete geçirebilmekte politiktir. Politik olmayı salt muhalif olmak ile tanımlamak oldukça yanlıştır. Bu yüzden okulda gerçekleştirilmek istenip hakkıyla gerçekleştirilemeyen eylemin hakkıyla gerçekleştirilememesine sebep olanlar maalesef doğru bir tutum sergilememiştir.

  2. Berfin Damla Bircan

    Böylesi katliamların altında yatan asıl sorun doğrudan devletçi sistem partileri olmasa dahi onların ataerkil devlet anlayışları ve korumaya çalıştıkları erkek hegemonyası bu partileri hedef kılar. Siyasi zemin de bir çözüm yaratılmıştır.Bunun dışında eğer siyasi alanda sisteme alternatif bir yol çizilemiyorsa, bu alanın dışında bir mücadele de olduğu bilinmelidir.Şuan kadın cinayetleri bu zihniyetin ürünü olarak her gün artarken tüm kadınların birleşip böylesi hassas bir konuda yerlerine konuşma hakkı bulan erkekleri bir kenera atıp, alanlarda mücadelelerini büyütmelidirler.Bu mücadele alanı yalnızca ataerkil zihniyetten kendini sıyırabilmiş bir lgbti bireyine “delikanlı” denilmemesi gerektiğini bilen, politik olmanın her kesimle (katil zihniyetle dahil) kucaklaşmak demek olmadığını anlamış yoldaşlar doldurabilir.okulda veye dışarıda herhangi bir alanda bu zihniyetle omuz omuza anma yapmamak, aynı alanlarda direnmemek devrimci bir tutumdur.Ve her devrimci kadının hakkıdır.Saygı duyulmak zorundadır.

  3. Veysel Yiğit Erden

    Ben durduğunuz noktanın oldukça uç, uzlaşılabilinesi imkansız ve çözüm üretmekten çok sorun yaratma odaklı olduğunu düşünmekteyim. Ve her ne kadar saygı duymak zorunda (!) olsam da benim başka gruplarla uzlaşabilme hakkımı engellediği için bu tavra saygı duymuyorum. Teşekkür ederim.