* “Uzun süren bir dönemi düşlüyor olmalı
İçindeki bir içkinin sıcaklığında
Suskunluğu bir başkaldırı olmalı
Elleri ayakları sinemalara bulaşmış
Romanlara bulaşmış”
Bir şiir dizesine sinmiş, bir ömrü devirmiş, yüzlerce yıldız yaratmış, binlerce hayat serpmiş Türk Sineması. Fakir ama gururlu aşık gençleri, zengin kızları, Şoför Melahat’ları, Badi Ekrem’leri, yakışıklı jönleri, Hababam Sınıfları’nı içinde var etmiş, modern sinemaya kucak açmış. Yürekleri dağlayan hikayeleri, ölüp ölüp diriletecek aşkları, intikamlarıyla; Türk Sineması yüz koca yıl devirmiş. 1914 yılında Ayastefanos’taki Rus Abidesinin Yıkılışı filmiyle yola çıkan sinema, yıllar içinde büyüyüp gelişmiş ve farklı kesimlere hitap edebilmiş. 90’lı yıllarda başlayan modern Türkiye Sineması’yla Ertem Eğilmez, Zeki Ökten, Atıf Yılmaz gibi değerli yönetmenler; yerlerini Nuri Bilge Ceylan, Derviş Zaim, Zeki Demirkubuz, Reha Erdem gibi gerçekçi akımda ilerleyen yönetmenlere bırakmışlardır. Günümüz sinemasının bu çeşitlilikten beslendiğini ve çevresini beslediğini rahatça söyleyebiliriz.
Türk Sineması’nın 100.yılını geride bırakırken, İstanbul Modern 10.yaş gününü Türk Sineması’nın 100.yıldönümüne ithafen bir sergi ile kutlamıştı. 100 yıllık bir geçmişe ilk kez bu kadar ayrıntılı bakılan bu proje, “Seyircinin gözü sinemaya nasıl bakar?” sorusunu yanıtlamayı hedeflemişti. Seyircinin alışkanlıklarını, yorumlamalarını, filmlerle kurduğu ilişkileri değerlendirmeyi amaçlayarak yola çıkan sergi süreç içinde oldukça fazla dikkat çekti. Bu yoğun ilgi karşısında İstanbul Modern, bu sergiyi dijital platforma taşımaya karar vermiş ve çalışmalara başlamıştı. Tüm yazılı ve görsel arşiv malzemesini dijital platforma aktararak bu zamana kadar korunmamış ya da kişisel emeklerle var edilmeye çalışılmış bir geçmişin geleceğe aktarımını sağlamaya çalışan serginin, kutsal bir görev üstlendiği tartışılmaz. Hem sergiyi ziyaret edemeyenlere görme fırsatı yaratan, hem de geniş bir arşivi sinemaseverler ve araştırmacılarla buluşturan platform, sergi biter bitmez yayına girdi. Şimdiyse sinemaseverlerin ziyaretini bekliyor.
İnternet platformunda; “Seyirciyi Sinemaya Kim Davet Eder?”, “Seyirci Mabetleri:Sinemalar”, “Seyirci Fanatiktir”, “Sinema Tarihi” üzerine alt başlıklar, metinler ve görseller içeren sergiye yuzyillikask.istanbulmodern.org adresinden ulaşabilirsiniz. İstanbul Modern’de, canlı canlı müzede gezip o havayı koklayamasak bile, o tarihi dökümanları görebilecek olmak çok güzel bir fırsat. Sinemanın seyirciyle kurduğu bağ tartışmasız çok özel; çünkü seyirci sinemanın tam kalbinde durur. Önüne nazlı bir gelin gibi süzülen her filmle başka başka bağlantılar kurar.
Eskiden duvarlara yapıştırılan artist resimleriydi bağlar. Odaların en güzel köşesine saklanan, köşesi kıvrılınca üzülünen film afişleriydi sinema. Ne gün, hangi seans diye gişe kuyruklarında beklenilen andı anılar. Şimdilerde internet üzerinden alınan biletlere varız. Belki biraz daha mesafeli ilişkiler içindeyiz. Sinema salonlarının o koskocaman perdelerinin yanında küçücük kaldığımız zamanlarda, o kırmızı koltuklara oturmak bir büyüydü halbuki. O AVM’ler çılgınlar gibi çoğalmadan önceydi bu zamanlar. Yani biz çocuktuk ama yaşadığımız aşk çok büyüktü. O sinema salonlarının geniş merdivenlerinden çıkmış her çocuk, bugünkü salonlarda aynı tadı hiç bulamaz. Aynı, hiçbir zaman aynı tadı bulamayacağı sulugöz sakızlar gibi. Bu yüzden de o bağ hiç unutulmaz.
Fakat ne acayiptir ki, insan bağ kurmadan duramaz. Yani geçmişi hatırlatan ya da yeniden yaratan bağlar kurar, bu yüzden de sinemadan vazgeçemez. İşte belki de unutulmaya yüz tutmuş bu muhteşem tadı, sinemanın tarihine dokunan İstanbul Modern’in dijital platformunda bulabileceğiz… Hala festivaller mutluluk kaynağıysa, hala gişede beklemek bize umut veriyorsa; bu platform da umudumuzu tazeleyecektir. Belki internet üstünden, teknolojiye hayıflansak da; bize bu imkanı sağlayabildiği için teşekkür edeceğiz sonra, kim bilir?
*Turgut Uyar ‘Kimsede Görmediğim’ şiirinden alınmıştır.