Dünya üzerinde toprağına ayak basmadığımız, havasını solumadığımız ne çok kara parçası ve de hayatlarını, kültürlerini bilmediğimiz ne çok insan topluluğu var. Her insan ayrı bir dünya, her şehir ise ayrı bir yaşam diyarı her insan için. Dolayısıyla insanlar ve şehirlerden oluşan bu farklı kombinasyonlar daha keşfedeceğimiz ne kadar çok bilinmez olduğunu gösteriyor. Bu bilinmezleri keşfetmek için de yolculuklara çıkıyor insanoğlu. Yolculuk, yola çıkmak çoğu zaman yeni bir başlangıçla özdeşleşmiş insanların kafasında. Yaz başında kısa süreli yolculuklar başlıyor; tatile, deniz kenarına, sıcak yerlere genellikle. Sonbaharda havalar serinlemeye başlayınca, hayatın günlük rutini yaklaşıyor demek. O zaman yapılan yolculuklar belki daha kalıcı ve köklü.

Yolculuk aslında sadece bir yerden bir yere mekan değiştirmek değil. Bunu en çok edebiyatta fark ediyoruz. Yol ve yolculuk kavramına birçok farklı anlamlar yüklenmiş. Yazarlar, şairler yeni diyarlar gördükçe yeni tesadüflerle, aşklarla, insanlarla karşılaştıkça ilham almışlar.

Büyük aşklar yolculuklarla başlar
ve serüvenciler düşer bu yollara ancak
diyor Ahmet Telli bir şiirinde.

Yolculuk çoğu zaman da ayrılıktır, hasrettir ve hüzündür.

Bütün yolculuk boyunca hasret ayrılmadı benden
açlıktı, susuzluktu demiyorum
sıcakta soğuğu, soğukta sıcağı aramak gibi de değil
giderilmesi imkânsız bir şey
ne sevinç ne keder
şehirlerle bulutlarla türkülerle de ilgisiz
içimdeydi dışımdaydı
Bütün yolculuk boyunca hasret ayrılmadı benden
zaten elimde ne kaldı bu yolculuktan
hasretten gayrı- Nazım Hikmet

Bir yolculuğa çıkarken ne alır insan yanına? En temel ihtiyaçları; giysileri, günümüzde elbette cep telefonu, kitapları, fotoğraf makinesi ve bazen bir yığın gereksiz şey…

“Yolculuğa çıkarken gözlerini ve kalbini yanına almayı unutma” diyor Küçük Kadınlar’ın yazarı Louisa May Alcott ki bence çoğu zaman bunu unutuyoruz.

http://www.g-e-t.in/blog/index.php/kis-tatilleri-icin-hafif-bavullar/

Yolculuk bir kaçış aynı zamanda. “Alıp başını gitmek” tabiri sıkça kullanılmış şiirlerde. Dertlerden, tasalardan kaçmak için başka bir yere gitmek, mekan değiştirmek çözümü sunulmuş. İnsan kendinden kaçamıyor oysa.

Bir sonbahar, bir sabah ve bir yağmur olacak
Toprak ve insan kokularıyla,
Uğultulu bir sarhoşluk içinde, yıllar için
Başımı alıp gideceğim.-Turgut Uyar

Yarın gece gideceğim bu kentten
Bir ırmağa yolcuyum sular çekiyor beni
Yüreğimden başka taşıyacak yüküm yok
Sayılmazsa göğsümden düşen kuş ölüleri-Haydar Ergülen

https://musaozsari.com/2017/01/16/hayat-uzun-bir-yolculuk/

Yolculuk deyince denize açılan yelkenlilerden, gemilerden bahsetmemek olmaz. Yılın büyük bir kısmını gemilerde geçiren, her kıyıda farklı bir hayat yaşayan denizciler, onların bekleyenleri ve deniz yolculukları da şiirlere sıkça konu olmuş.

Dolu rüzgârla çıkıp ufka giden yelkenli!
Gidişin seçtiğin akşam saatinden belli.
Ömrünün geçtiği sahilden uzaklaştıkça
Ve hayâlinde doğan âleme yaklaştıkça,
Dalga kıvrımları ardında büyür tenhâlık
Başka bir çerçevedir, git gide dünyâ artık.-Yahya Kemal Beyatlı

https://www.frmartuklu.org/konu/sonsuz-mavilik-mavi-deniz-manzaralar%C4%B1.28122/

Otobüs yolculukları var bir de. Bu yolculuklar uçağın her yere hızlıca gittiği günümüzde yorucu ve bunaltıcı olarak görülüyor genelde ama bir keyfi de olduğunu inkar edemeyiz. Camdan bakınca, hızla akan yol, ağaçlar yandan geçen ve başka “yollara” giden arabalar uzun uzun izlettirir kendini.

ikimiz otobüsle uzak bir şehre gidiyormuşuz
kars’a mı desek
ardahan’a mı desek
yollarda kar bulut mavisi/dağlar duman
derin bir uykusuzluğa sarkmış uykusuzluğa sarkmış yolcular
bir uçuruma sarkar gibi
tedirgin
ürkek
gizli böcek çıtırtıları şoförün radyosundan
camlar buğulandı
sabah oluyor
omuzumda uyuyorsunuz-Atilla İlhan

Tren yolculukları benim en sevdiğim yolculuklardan. Eskiden havaya karışan buharıyla, çuf çuf sesiyle daha şairaneymiş belki de ama yine de kalkan trenin ardından peronda kalan insanlara bakmak, el sallamak, hatta camdan sarkmak (daha eski zamanlarda belki) gibi olgular tam da yolculuk ruhunu yansıtıyor.

Durunca tren bir istasyonda
Dudakları çatlamış, ateşli, hasta bir istasyonda
Dünyanın bütün elma satıcılarına bakıp
Bakıp da her şeyi ilk defa tanıyormuş gibi
Uzanıp pencerelerden sarkık gerdanlarıyla
Tutarak parmaklarıyla yalancı
Ve ucuzundan bir kolyeyi
Acaba görmesek mi
Bir treni ve dünyada tren olan her şeyi.-Edip Cansever

Hans Baluschek (1870 – 1935), Zur Grube (Zwei Züge), 1914

Ayrılık olduğu kadar kavuşmak da var yolculuklarda.

Meğer ne tuhaf şeymiş
kavuşmak!
Şimdi ben
Uzak ülkelerin birinde
Çocuk bahçelerinde oturmuş,
Ya da üçüncüsünde bir trenin
Limon, üzüm, portakal
Yerken yanımdakiler
Ya da
Yağmurlu bir gece yarısı
Bir garda
Tren beklediğim zaman
Kavuşmayı düşünemeyeceğimden korkuyorum –Melih Cevdet Anday

http://www.lafsozluk.com/2014/03/kavusma-nedir-kavusmak-ne-demektir.html

Sadece bir araca atlayıp mekân değiştirmek değil yolculuk. Ne çok farklı anlamlar ve duygular barındırıyor içinde. Ömrünün farklı dönemlerinde farklı şehirlerde yaşamalı insan ki her şehirde içindeki başka bir insanı keşfetsin. Ve keyif alsın görmekten, yaşamaktan, tanımaktan. Şöyle demiş Luis Borges hayatla ilgili pişmanlıklarını yazarken:

Daha çok yolculuklara çıkar, gündoğumlarını kaçırmazdım asla;
hele dağlara tırmanmanın, ırmaklarda yüzmenin keyfini…
Hiç bilmediğim yerlere giderdim, gidebildiğimce.Luis Borges

Yakın zamanda yola çıkmaya hazırlananlar bir de bu şairlerin gözünden bakın yollara, gittiğiniz ülkelere, şehirlere. Ve unutmayın yolculukların en sonunda dönülür mutlaka; eve, ocağa, yuvaya ve yolculuğun en güzel kısmı belki de budur.

Sonunda limana döner bütün filolar,
bütün trenler soluk soluğa koşarlar gara; –Mayakovski

 

Kapak resmi: http://blog.tatil.com/yolculuk-uzerine-sozler/

Leave a Reply