O Türkiye’nin sahip olduğu eşsiz yeteneklerden biri.

İsmail Dümbüllü’nün Türk Tiyatrosu’na kazandırdığı bir cevher belki de…

Beş erkek çocuğu babası Necla Hanım’a göre…

Behzat ve Süheyl kardeşlerin izinden gittikleri babaları…

895620_detay

 

Tiyatroda onu canlı canlı izleme şerefine erişti kimilerimiz. Benim gibi şansız olanlarsa, onu aslında çok fazla içinde bulunmasa da, fimlerinden tanıdık. Yıllarca onun tiyatrolarını izledik ailecek. Onu, toplumda sıklıkla karşılaştığımız kimlikleri canlandırırken gördük çoğu zaman karşımızda. Goethe’den, Mozart’tan bahsedilen bir konuşmada onların birer sanatçı olduğunu bilmediği için türlü yanlış anlamalara yol açarak bizi evlerimizde güldüren bir cahili oynadı kimi zaman. Cafer Bey ile yerli Charlie Chaplin oldu izleyenleri için. Vizontele’nin Hacı Zübeyr’i olarak “olaylara karışmamayı” öğütledi. Beyaz Melek’in Gazi Cemal’i oluverdi.

 

Ama hepsinde ortak bir şey vardı. Sürekli yanlış anlamalar üzerine kurulu monologlar, basit kelime oyunları, oynadığı cahil ama duyarlı karakter ile yıllarca Türk insanını güldürmeyi başarmış bir sanatçı oldu. Orta oyununun günümüz tiyatrosundaki temsiliydi belki de onunki.

Oğulları Süheyl ve Behzat ile de birçok oyunda beraber yer almıştır.

Nejat Uygur, oğulları Süheyl ve Behzat ile de birçok oyunda beraber yer almıştır.

En sevdiğim oyunu olan Cibalı Karakolu’nda; okuyamamış, cahil biriydi belki ama oğlunun okuyup, mezun olmasıyla duygulanan bir babaydı. Kendi yapamdıklarını, eksikliklerini oğlunun yapmasıydı en büyük dileği. Hele ki oğlu mezun olup da, onun olduğu karakola atanınca gözyaşlarına hakim olamamıştı. Yeterli kadro olmadığı için üst üste dört gün nöbet tutan arkadaşına kıyamayıp, polis üniformasıyla üstünü örten ve onun yerine nöbet tutacak kadar duyarlı ve düşünceli bir polisti. Öbür yandan, maaşıyla ay sonunu zor getiren bir polisti, birçoklarının izlerken kendinden bir şeyler bulabildiği. Canı kıymalı sarma istemesine rağmen, ay sonu geldiği için yiyemeyen bir polis memuruydu o. Hem bir dönemin toplumsal yapısını bizlere anlatırken izleyenleri esprileriyle kırıp geçiriyor hem de üstüne söyledikleriyle düşündürüyordu.

Türkiye’nin dört bir yanını dolaşıp, oyunlarıyla bizlere çok şey anlatan usta tiyatrocu Nejat Uygur’dan başkası değil bahsettiğim. Bizi güldüren ama sonunda düşündürüp,  yüzlerimizde buruk bir tebessüm bırakmayı ihmal etmeyen bir sanatçıydı o. Cibalı Karakolu’nda polis olmayı bizlere anlatırken aslında bir adım geriye çekilip daha geniş bir pencereden bakmalı sözlerine. Özellikle son zamanlarda, insanların başkalarına ve mesleklerine verdikleri önem (!) düşünüldüğünde, Nejat Uygur’un yaptıklarıyla ve söyledikleriyle şimdiden yaşadığı zamanın ötesine geçtiğini söyleyebiliriz.

 

“bu meslek öyle bir meslek ki, bilmeyen bilmez ağabey
bayram pazar bilemezsin
hasta olsan yatamazsın
çocuğun doğsa göremezsin
anan ölse gömemezsin.
bu öyle meslek ki ağabey;
ecelinle bile ölemezsin!”

18 Kasım 2013 tarihinde vefat eden Nejat Uygur bize geride eserleri ve bolca kahkaha bıraktı.

Leave a Reply