The English version of the interview is followed by the Turkish version.
Hiperrealizmin bir diğer değişle de fotorealizmin oldukça popüler olduğu son yıllarda çok açık görülmektedir ki bu akıma kendini adamış sanatçılar yeni tarz, yeni fikir ve duygu arayışları içindeler. Mükemmeliyetçiliğin ön planda olduğu bu akımda resimler ilgi gördüğü kadar eleştiri de almaktadır. En büyük sebeplerden biri ise izleyicilerin resimlerin fotoğraflardan farkı olmadığını düşünmesi. Ne kadar doğru ne kadar yanlış tartışılır ama bildiğim ve gördüğüm bir şey var ki resimlerde gördüğümüzden öte duygular, verilmek istenen mesajlar ve kaygılar var. Belki de eleştirilmesinin sebebi resmi inceleyenlerin sadece ne kadar mükemmel çizildiğini incelemesi. Peki ya barındırdığı duygular veya mesajlar? İşte tam bu nokta da, dikkatimi çeken bir ressam Marco Grassi… Resimleri oldukça gerçekçi ve resme katılan duygular oldukça merak uyandırıyor. Röportajını yaptığım İtalyan sanatçının resimleri ile tesadüfen karşılaştım. Fotoğraf olduğunu sandım fakat resimlerin üzerine işlediği ince detaylar kendisini tanımak istememde büyük bir istek uyandırdı. Bu mesajların anlamı neydi? Bu resimler hangi akıma aitti? Gerçekçi çizmek fotorealizm akımı içinde olduğunu mu gösteriyordu? Ben sordum, kendisi tüm samimiyeti ile cevapladı. İşte mükemmelliyetçiliğin özelliği olduğunu söyleyen, kendini diğer sanatçılardan farklı kılmayı hedef kılan İtalyan ressam Marco Grassi sizlerle…
GazeteBilkent: Özgeçmişiniz hakkında kısaca bilgi verebilir misiniz?
Sanat deneyimime epey geç başladım. Muhasebecilikten mezun olduktan sonra yirmi yaşında Bologna Güzel Sanatlar Akademisi’nde eğitime başladım. Bana antik sanatın gerçekliğiyle temasımı sağlayan resim restorasyonu dersini aldım. Bu bana hayatta ne yapmak istediğimi düşünmemi sağladı. Çizmeyi ve boyamayı kendi kendime öğrendim. Aldığım tek ders figur çizimiydi. Yapabileceklerim veya yapmış olmam gerekenlere ilişkin hiçbir şey ve hiçbir kimsenin doğrudan etkisinde kalmadım, tüm eserlerim kendi hayal gücümün ve yaratıcılığımın sonucu ve ben bundan gurur duyuyorum.
GazeteBilkent: Bölümünüz muhasebecilikmiş. Muhasebecilikten resim dalına geçiş yapmanızı ne etkiledi?
On dokuz yaşımda muhasebecilik bölümünden mezun oldum ve beni mutlu edecek bir iş bulamayacağımı fark ettim. Böylece resim alanına geçmeye karar verdim. Son 2-3 yılda sanata olan tutkum daha da büyüdü ve sergileri ve müzeleri gezmeye başladım. Antik resimler, özellikle 500’lü ve 600’lü yıllara ait olanlar, beni cezbetti.
GazeteBilkent: Realizm akımını seçerken Leonardo Da Vinci gibi italyan ressamlardan etkilendiniz mi?
Kesinlikle ünlü ressamlardan etkilendim. Hayranlık duyduğumuz bazı kişileri farkında olmadan kopyalamaya eğilimli oluruz. Başlangıçta hepimiz hem tarihsel hem artistik olarak doğduğumuz ülkenin kültürüyle ilgili olduğunu bile fark etmeden bir yerlerden ilham alma eğilimindeyizdir.
GazeteBilkent: Resimlerinizde anlatmak istediğin duygular ve düşünceler nelerdir?
Sanat yapmamın ana sebeplerinden biri insanlara duygu geçişi sağlamak. Bunu vücutlar ve yüz ifadeleriyle, aynı zamanda realizmden uzak değişik temalar kullanarak yapıyorum. Beni diğer sanatçılardan ayıracak kendi dilimi yaratmaya çalışıyorum; hem gerçekçi hem de gerçeküstü bir dil…
GazeteBilkent: Resimlerinizde insan bedeninin belirli bölgelerine mavi desenler çiziyorsunuz. Vermek istediğin mesaj nedir?
En sevdiğim renk mavi ve genelde bunu kullanıyorum ama bunun özel bi anlamı yok. Resimlerin bir serisinin, kullandığım mermer, akik, porselen gibi farklı malzemelerde başkalaşıma dikkat çektiğini ve insan bedeni ile onlar arasındaki anlam kargaşasını fark ettim.
GazeteBilkent: Son resimlerinizde hep aynı modeli çiziyorsunuz. Bunun sebebi nedir?
Evet, aynı modeli dört resmimde de çizdim (şu an sonuncusunu bitiriyorum). Her çalışmada farklı duygular ileten modelleri beğeniyorum. Önemsiz görünmemek için süjeyi değiştirmeyi gerekli bulmuyorum.
GazeteBilkent: İleride gerçekleştirmeyi düşündüğün projeler var mı?
Evet, tabiki de… İlerideki eserlerimi yaratmak için şu aralar yenilikçi 3 boyutlu teknolojiyle ilgileniyorum. Gerçekdışı unsurlar yaratmak ve bunları insan vücuduyla birleştirmek istiyorum. Kendimi realizmden yeni bir dil ve sınırsız yaratıcılık kullanarak koparmak istiyorum.
GazeteBilkent: Hiperrealizmle ilgileniyorsunuz ve tablolarınız adeta fotoğraf gibi. Sırrınız nedir? Nasıl fotoğraf gibi çiziyorsunuz?
Sır, sürekli olarak kendini geliştirmeye, ne yaptığını ve yanlışlarını anlamaya çalışmaktır. Bu seviyede her detay önemli: Tuvalin hazırlanması, fırça ve renk seçimi, doğru ışık, hatta giydiklerimiz ve başka bir sürü küçük detay…
GazeteBilkent: Hiperrealizm, fotoğraf gibi olması nedeniyle, bazı insanlar tarafından sanat olarak kabul edilmemekte ve bu sebeple eleştirilmektedir. Siz hiç böyle bir eleştiri aldınız mı? Bu konuda düşünceleriniz nelerdir?
Sanatımın hiperrealizm olarak adlandırılabileceğini düşünmüyorum, belki sürrealizm diyebiliriz. Ben bir fotoğraf yaratmaya çalışmıyorum, sadece kalite arıyorum ve insanın gördüğünden daha öte birşey yaratmaya çalışıyorum. Sadece bir adet hiperrealist tablo yaptım. Bir eserin, izleyicinin dikkat ve duygularını ne kadar fazla cezbederse o kadar önemli olduğuna inanıyorum. Hiperrealizmi sanat olarak adlandırmamanın büyük bir hata olduğunu düşünüyorum. Neden olmasın ki? Uygulaması kesinlikle çok zor ve kompleks bir boyama tekniği ve herkes o düzeye ulaşamıyor, saygıyı hak ediyorlar. Tek sınırlama, aynı gösterimlerin yapım aşamasındaki görüntüsü ile kullanılan malzemelerin önemsiz görünmesi olabilir. Bu sanat çeşidinin evrime ihtiyacı olduğunu düşünüyorum. Sadece teknik bir gösteri olmamalı. Yeni ifade formları aramalı. Ben sadece gözlem yapma tahammülü olmayanlar veya önyargıları olanlar tarafından eleştirildim.
GazeteBilkent: Mükemmelliyetçilik gerçeküstücülüğün bir parçasıdır. Resim yaparken siz de mükemmelliyetçi misiniz ve mükemmelliyetçilik sizin karakteristik özelliğiniz midir?
Evet, doğru. İşlerimde mükemmelliği ararım. Bence bu benim kişisel dokunuşum.
GazeteBilkent: Güzel sanatlar öğrencilerine tavsiye verebilir misiniz?
Verebileceğim tavsiye, yaratıcı ve cesur olun; hangi çeşit sanat yaptınız önemli değil çünkü, sanatçıların iletmek üzere her zaman yeni fikir ve duyguları olmalıdır. Zor olan soyut işlerde bile kaliteyi bulmanız mümkün. Soyut, hızlı yapılmasından dolayı, kötü kalite ile eş anlamlı olarak kullanılmamalıdır. Aynı zamanda, gerçekçi işler veya sadece nitelikli işler mesajsız olmamalı.
It is evident that hyperrealism, also referred to as photorealism, has been legitimately popular in the recent years and artists who have invested many years into this movement are in search of new styles, ideas and emotions. As a part of this movement, in which, perfectionism plays a major role, paintings receive as much negative criticism as the amount of attention they gather. One of the biggest reasons for this, asserted by the audience, is the common perception of paintings not being vastly different from photographs. It is a controversial point, however one thing I see and know is, that there are more feelings in paintings than we can sense and messages and worries to be conveyed. Perhaps a reason for the negative criticism is the fact that observers only tend to focus on how well the paintings are drawn. But what about the emotions and messages they contain? Exactly at this point, there is an artist who takes all my attention; Marco Grassi.His paintings are quite realistic and the emotions put into them pique curiosity. I came across the paintings of this Italian artist, who I interviewed, by coincidence. At first glance, I thought his paintings were photographs, but when I realized the little details he put into them, they stimulated a huge interest in me to meet him. What are the meanings of these messages? Which movement do these drawings belong to? Does painting realistically show that his work belongs to the photorealism movement? I asked and he answered with all his sincerity. Here is the Italian artist who claims to be a perfectionist and aims to differentiate himself from the others; Marco Grassi…
GazeteBilkent: Can you give us a brief information on your background?
I started my art experience quite late. At the age of 20 I began to study art at the academy of fine arts in Bologna after I graduated from Accountancy College. I attended a course on restoration of painting which allowed me to stay in touch with the reality of ancient art. This made me decide what I want to do for the rest of my life. I learned painting and drawing on my own. The only course I attended was live drawing. I have not received any direct influence on what I could or should have done, all my art work is just the result of my imagination and creativity and I’m very proud of it.
GazeteBilkent: Your department was accounting. What influenced you to change your interest to art from accounting?
I graduated from Accountancy College at the age of 19 and I realized that I would not find a job that could please me. Therefore, I made the decision to change the field to Arts. My passion for arts grew more and more in the last 2-3 years and I started visiting museums and exhibitions. I was attracted to the ancient paintings, especially that of the ‘500s and ‘600s.
GazeteBilkent: Were you influenced by Italian artists like Leonardo Da Vinci when you chose the realism movement?
Definitely there was an influence from the great artists. When there is admiration towards certain personalities we tend to copy them, unconsciously. At the beginning we all tend to be inspired by somewhere even without realizing that and this is related to our culture, both historical and artistic, of the country where we grow up.
GazeteBilkent: What are the emotions and ideas that you try to describe in your paintings?
One of the main reasons I do art is to transmit emotions. I do that through bodies and expressions and also through the different themes that are detached from realism. I’m trying to create my own language differentiating me from other artists: a language that provides a real part and an unreal one.
GazeteBilkent: In your paintings you draw blue patterns on certain areas (regions) of human body. What message do you attempt to give by that?
My favorite color is blue and I use it very often, but it does not a special meaning. I realized a series of paintings that draw attention to the metamorphosis related the study of different materials (Such as marble, onyx, porcelain etc) and the ambivalence of meaning between them and the human body. The materials have just an aesthetic meaning and it is a very recurrent theme nowadays.
GazeteBilkent: In your last paintings, you drew the same girl. What is the reason of this idea?
Yes, I painted the same model in 4 works (now I’m finishing the last one). I appreciate the model’s features which transmit different emotions in every work. I don’t think it is necessary to change the subject not to seem trivial.
GazeteBilkent: Are there any projects that you want to realize in the future?
Yes, of course, right now I’m facing a very innovative 3D technology to create my future paintings. I want to create new unrealistic elements and combine them with human body. I want to detach myself more from the realism through a new language and an unlimited imagination.
GazeteBilkent: You are interested in hyperrealism and your drawings are like photographs. What is your secret? How do you draw like a photograph?
The secret is improving continuously, trying to understand what you are doing and your mistakes. Every single detail is important at this level: the preparation of the canvas, the choise of colors and brushes, the right lighting and even the way that we dress and many other small details.
GazeteBilkent: Considering that it seems like photography, hiperrealism is not accepted as art by some people and therefore critisized. Did you ever receive such a criticization. and what are your thoughts on this argument?
I don’t think my art can be named as hyper-realism, maybe as surrealism. I don’t try to reproduce a photograph, I’m just looking for quality and reproduce something more than what a person can actually see. I created just one hyperrealistic painting. I believe that the greater the work’s quality, the higher the power to attract observer’s attention and emotions. Regarding hyperrealism I think it is a big mistake not to call it art. Why shouldn’t it be? It’s definitely a very difficult and complex technique of painting to implement and not everyone can reach that level therefore they deserve respect. The only limit is that same representations may seem trivial because of the view of the construction stage and the subjects used. I personally think that this type of art needs an evolution. It should not be just a technical demonstration. It should look for new forms of expressions. I have been criticized only by those who don’t have patience to observe or by those with prejudice.
GazeteBilkent: Perfectionism is a significant part of hyperrealism so, are you a perfectionist when you draw your paintings and Is perfectionism your characteristic feature?
Yes, that’s right. I’m looking for the perfection in my works. I think it is my personal touch.
GazeteBilkent: Can you give some advice to fine arts students?
The advice I can give is to be brave and creative, no matter what kind of art do you. That’s because artist should always have new ideas and emotions to transmit. It is possible to find the quality even in abstract works, which are very difficult to find. Abstract shouldn’t be the synonym of “bad quality” due to its fast execution. At the same time, a realistic work or just a qualitative work shouldn’t be without a message.
Sanatçının internet sitesi ve facebook sayfası için / for the web site and facebook page of the artist :
http://www.marcograssipainter.com/galleria/
https://www.facebook.com/pages/Marco-Grassi-Painter/148544545300622?fref=ts