Hep aynı isimleri duyar olduk. Dönüp dolaşıp karşımıza çıkan aynı çizgiler, aynı çizerler sanki! Kafamızı azıcık sağa sola çevirip, daha birçok başarılı ve üstün yeteneğe sahip olan çizerlerimiz olduğunu fark etmenin sırası artık geldi gibi…
Kendisi ile sanat ve çizim üzerine konuşmayı hep sevmişimdir. Şimdi biraz da siz dinleyin onu. Hüseyin Özkan, genç yaşında hayatını kariyerine adamış bir insan. Bu zamana kadar birçok önemli projede yer alan çizerimiz dur durak bilmeden çizmeye devam ediyor! Duyduğunuzda sizin de heyecanlanacağınız yeni işleri kapıda. Kendisine çekinmeden birkaç soru sorduk, o da her zamanki dobralığı ile sorularımızı yanıtladı.
GazeteBilkent: Araştırırken bir kez daha görmüş oldum ki çizimlerini her zaman ön planda tutmaya kararlısın. Hakkında bir şey öğrenmek zor! Kendinden biraz bahsedebilir misin?
87’de doğdum, okul ve eğitim hayatıyla aram hiç bir zaman iyi olmadı. Ben de senin söylediğin gibi hakkımda bir şeyler söyleme taraftarı değilim, sonuçta kişiliğimin bir önemi yok, sosyal medyayı da yediğim, içtiğim, gezdiğim, gördüğüm şeyleri fotoğraflayıp işgal etmeyi doğru bulmuyorum, bunun da kimsenin kişiliğini yansıttığını düşünmüyorum, olay sadece bir trend. Birileri karar veriyor bu trende, bizler de buna koyun gibi uyup yapay mutluluklara muhtaç kalmaya zorlanıyoruz. O yüzden genel olarak kendi hakkımda konuşmaktan ya da bu duruma yönelik şeyler anlatmayı samimi bulmuyorum.
GazeteBilkent: Erken yaşta önemli şirketlerle çalışmaya başladın; Boom! Studios’ta Clive Barker’s Hellraiser Bestiary ve Image Comics için Five Ghosts serilerinde yer aldın ve hala da devam ediyorsun. Şuanda içinde bulunduğun yeni proje de bunlar biri; Tom Waits. Öncelikle son projeyi biraz anlatmanı istesek?
Tom Waits’le ilgili proje bağımsız bir proje ve tamamen şans eseri elde etmiş olduğum bir proje oldu. Şöyle ki bir dönem boş bir vaktim vardı ve bunu değerlendirmek adına, Tom Waits le ilgili kısa bir öykü yapmak istemiştim. Projeyle ilgili bir kaç görsel paylaştıktan sonra bu iş birileri tarafından görülmüş. Ardından bana ulaşıldı ‘bizim hâlihazırda böyle bir projemiz var katılmak ister misin diye’, ben de kabul ettim. Açıkçası diğer çalıştığım projelerde de böyle oldu; şans sanırım biraz benden yanaydı, çünkü yaptığım işleri internette paylaştığım için geldi bu işler, bu durum da insanı daha çok motive ediyor, çalışmak ve kendini geliştirmek adına.
GazeteBilkent: Bu zamana kadar yaptığın işlerden seni en çok heyecanlandıran hangisi olmuştu?
İlk işim 2008’de Amerika’da küçük bir plak şirketine albüm kapağı çizmek olmuştu, o işin bende her zaman yeri ayrıdır. En çok heyecanlandığım ve kendimi işe yarar hissettiğim zamandı o iş.
GazeteBilkent: Cesaretli olmasan bu kadar yol alamazdın fakat seni korkutan şeyler de olmuştur elbet… Başaramamaktan korktun mu?
Bu çok önemli bir konu. Başaramamak, kaybetmek; bunlar çok değerli şeyler, bunları iyi analiz etmek lazım, o anlarda iyi gözlem yapmak lazım. Çünkü başarısızlığın o tokadı kadar kimse size o durumu daha iyi şekilde açıklayamaz ve cidden o tokadın hikâyesini iyi okumanız gerekir. Ben şimdiye kadar ufak da olsa bir şeyler yapabildiysem bunlar daha çok başarısız olduğum durumlardan öğrendiğim şeyler sayesinde olmuştur. Başarı sadece haz verir ve sizi aptallaştırır. Yanlış bir yönde motive eder, egonuzu şişirir. Elbette başarı önemli bir şeydir ama başarıları baz alarak yola devam etmek motivasyon kaybına uğratır sizi, en ufacık şeylerde sarsılırsınız sonra. O yüzden beni motive eden cesaretimi tetikleyen şey özünde o korkuyu yönlendirebilmekle oluyor. İşini ciddiye alan herkesin de o korkuyu cesarete çevirebildiğini düşünüyorum.
GazeteBilkent: Genelde yabancı şirketlerle çalışmanın nedeni ne? Tarzınızın tutmasıyla mı alakalı yoksa başka bir neden mi var?
Öncelikle bu tarz meselesine çok sinir oluyorum ve evet yabancı şirketler bana kendimi biraz daha insan hissettirdikleri, insanca yaklaştıkları için hedefim her zaman dışarısı oldu. Bu konuda benim gibi bir çok başarılı çizer arkadaşım da aynı sıkıntıları çekiyor, çünkü maalesef bu ülkede yapılan işlerde çizerin etinden sütünden, “fedakârlık”, “gönüllülük” adı altında faydalanmaya çalışan kan emiciler var, üstüne bir de çizer ne hak ettiği parayı kazanabiliyor ne de zamanında ödemesini alabiliyor. Türkiye’de tarz tutmasından çok çenesi çalışan adamlar tutuyor, tabi oda bir süreliğine popülerlikten öteye geçmiyor. Şimdi böyle samimiyetsiz sömürücü bir ortamda sen reklam yapmaya mı çalışacaksın? Yoksa kendini geliştirmeye mi? Tamam hayat çok zor, para kolay kazanılmıyor aldığın paranın kıymetini bil diyenler var fakat işverenler sömürülen kişiler üzerinden kazandıklarını biraz daha paylaşsalar biz daha sıkı sıkı sarılacağız belki mesleğe… Maaşların yatmayıp patronların gelip çalışanlarına “yeni araba aldım nasıl?” dediği bir ülkede yaşıyoruz sonuç olarak. Tüm bunları geçtim “senin tarzın bu ülkeye uzak senin çizgin tutmaz” diyenler bile var. Çizgi evrensel bir dildir. Bunun nasıl yapıldığından çok ne anlattığı önemli, bu noktada başlıyor zaten sorun. Hikâyeyi dinlemeden çizime bakıp sen olmazsın diyorlar. Bu ülkenin hikâyeleri var bunu yapmak isteyen arkadaşlar da tarzlarıyla eleştirilip yer bulamıyor ama bunun özü koltuk sevdası, başka bir şey değil. Sen yeni çizerler yetiştirmeye destek olmayıp, hak edeni değil de elini ayağını öpeni yanına alırsan nereye kadar götürebilirsin ki o gemiyi? Mizah dergilerinde benim çok üzüldüğüm bir durum bu. Sonuç olarak çocukluk hayallerimden biriydi bunu yapabilmek ama kısmet değilmiş diyelim. Bu ülkede çizgi roman yapmak isteyen bir sürü insan var ve hepsinin bir emeği var. Burada bir sektör oluşması gerekiyorsa bu durumla ilgili kuruluşların, zamanında Oğuz Aral’ın yaptığı fedakârlığı çizerlere şu an göstermeleri gerekiyor. Bu bir bayrak yarışıysa biz şu eline bayrağı almış, bir takım kişilerin bayrağı bize vermesini bekliyoruz. Eninde sonunda verecekler.
GazeteBilkent: Duyduğumda hatta canlı canlı gördüğümde şok olmuştum. Çok sevdiğim grup olan Die Antwoord’a birkaç iş yaptın. Bu işlerini biraz anlatır mısın? Sana nasıl ulaştılar? Hala beraber çalışıyorsunuz değil mi?
Die Antwoordu ilk dinlediğimde 2010’du sanırım. Onlar daha meşhur değillerdi. Ben de çok sevmiştim, bir çizim yapıp Facebook’a koydum, onlar da mail yoluyla ulaşıp tanıştılar. Gerçekleştiremediğimiz projeler oldu, animasyon klip gibi. Birkaç t-shirt tasarımı yaptım ve konser esnasında sahneye yansıtılan çizimler yaptım. Artık çok ünlü oldular, şu an onlara iş yapabilmem imkânsız. Sadece sağlam bir dinleyicileriyim.
GazeteBilkent: Başka müzik gruplarına da çizim yaptın sanırım…
Evet Amerika ve İngiltere birkaç underground müzik grubuna çizdim.
GazeteBilkent: Seni tanıdım tanıyalı sürekli çiziyorsun. Sabahlamak vazgeçilmezin ve oldukça da yoğunsun. Bu yoğunluktansa kendi işini kurup çalışmak gibi bir planın var mı?
Aslında kendi işimi yapıyorum, yani olay sadece kendi hikâyelerimi yazıp onları çizmekse bunun üzerine de çalışıyorum zaten bir yandan. Ama şirket kurmaksa demek istediğin şey, bu Türkiye’de imkânsız benim açımdan. Öyle bir maceraya ne girebilecek gücüm var ne de vasfım. Bu işin ticari boyutu aklımın basmadığı bir durum.
GazeteBilkent: Malum günümüzde çizgi film-animasyon ile ilgilenen insanlar oldukça fazla. Bu işi profesyonel anlamda yapmak için çalışan insanlara vermek istediğin tavsiyeler var mı?
Animasyon bireysel bir iş değil, tek başına oturup bir film çıkarmak çok zahmetli ve istikrar isteyen bir disiplin durumu. Bunun dışında piyasada çalışmak ise bambaşka bir durum. Ekip çalışmasına uyum gösterebilmek ve sabırlı olmak gerek. Animasyon dışardan çok zevkli gözükse de arka yüzünde çok ciddi bir çalışma ve fedakârlık isteyen bir durum. Birçok şeyden fedakârlık yapmayı göze alanlar bir yerlere gelebiliyor. Açıkçası benim animasyonda çok sabırlı olduğum söylenemez birçok işe kalkışıp hiç birini bitirememiş biri olarak bunları söyleyebilirim.
GazeteBilkent: İşlerini nereden takip edebiliriz?
https://instagram.com/huseyin.ozkan
https://www.behance.net/huseyinozkan
http://huseyinozkan.deviantart.com/
https://www.facebook.com/huseyin0zkan
kaanbilaloglu
”Hep aynı isimleri duyar olduk. Dönüp dolaşıp karşımıza çıkan aynı çizgiler, aynı çizerler sanki! ” doğru olduğu gibi, devamında söylenen şeyler ise çok doğru analizler bence. başarıları daim olur umarım.
YunusYILDIZ
Okudugum en saglam röportajlardan.(Maaşların yatmayıp patronların gelip çalışanlarına “yeni araba aldım nasıl?” dediği bir ülkede yaşıyoruz.) Turkiyede’ ki çizim dünyası çok net.
Atakanbey
Benim yaşım bu postu okuyan çoğu kişiden düşüktür sanırım. Ben çizgi romanların popüler olduğu zamana yetişemedim ama her zaman içimde ukde olarak kaldı. Bilmiyorum eğer çizimlerini bir çizgi roman olarak çıkarttı mı ? çıkarttıysa nerden bulabilirim çünkü gerçekten hoşuma giden bir havası var .