Türk seyircisini tavlamak kolaydır da, elinde tutmak pek zordur. Sadık izleyicinin her akşam çayını eline alıp izleyeceği bir dizisi mutlaka vardır. Kış döneminde iş ve okul yoğunluğundan sadece 1 ve ya en fazla 2 diziye odaklanan seyirci yazın gelmesi ve tatilin başlaması ile bir boşluğa düşer. Bu durumda seyircimizi asla üzmek istemeyen televizyon yapımcıları da çeşit çeşit yaz dizilerini seyirciyle buluşturur.

inad_na_a_k_dizisi

İnadına Aşk dizisi Laz bir mühendis ile patronu arasında yaşananları komik bir şekilde aktarıyor.

 

Bu yaz da tabii ki hiç bir kanal bizi hayal kırıklığına uğratmadı. Gençlik dizilerinden geçilmiyor ortalık. Eğer yaz planlarınızın büyük bir kısmı evde ise hemen hemen her akşam sizi bağlayan bir dizi buluyorsunuz. İsimleri de pek orijinal bu dizilerin; Kiralık Aşk, İlişki Durumu Karışık, İnadına Aşk, Güneş’in Kızları, vb.

Konuları tahmin etmek, hatta olası bir senaryo çıkarmak işten bile değil. Ana temamız, tabii ki baş rolde oynayan güzeller güzeli kızlarımızla ve kızları ekrana kitleyen tatlılıktaki oğlanlarımızın birbirlerine bir türlü itiraf edemedikleri aşkları. Sırf aşk ile olmaz, biraz gizem biraz entrika katmak da lazım.

Güneşin-Kızları1

Annelerinin evliliği ile hayatları değişen 3 genç kızın hikayesini anlatan; Güneş’in Kızları

Çevremdeki herkes kendini o kadar kaptırmış gidiyor ki dizilere, hangi kızın daha güzel olduğunu tartışır olduk arkadaş ortamlarında. Ben ise güçlü tavrımı koruyarak, televizyon perhizime devam etme çabasındayım. Muhabbetler böyle ilerlerse, perhize devam zor gibi…

Halbuki kış döneminde çıkmışsınız, hem bedeniniz hem ruhunuz hırpalanmış. Biraz dinlenmek için yollar arasak. Mesela ailece yapılan hobiler edinmek gibi. Aylık ve haftalık çıkan dergileri takip etmek, bu güzel yaz akşamlarında televizyon başında oturmak yerine dışarı çıkıp yürüyüş yapmak gibi. Hem spor yapıp, hem müzik dinleyerek bedene ve ruha aynı anda seslenmek gibi.

Her yaz, evimizde bir yer edinen ve yazın bitmesiyle bitmeyen dizilere artık bir dur demek gerekmiyor mu sizce de? İlk bölümlerde gülüp eğlendiren ve reytingleri tavan yapan diziler, ekrana veda etmemek uğrana artık sinirlerinizi hırpalayan alışkanlıklara dönüşmüyor mu?

Ayrıca çok önemli bir ayrıntı, bu dizilere bu kadar bağlanmamak lazım. Siz ne kadar bütün gayretle hepsini takip etseniz de, bu rekabet ortamında bir kaç fire vereceksiniz maalesef.

Yani uzun lafın kısası, bu yazınızı da “Aman yapacak bir şey yok,sıkılıyorum!” mantığıyla televizyon karşısında geçirmeyin.Belki o dizilerdeki kadar renkli olmayacak ama hayatınızı hareketlendirmek sizin elinizde!

Leave a Reply