Her şarkının bir hikayesi vardır. O sözleri yazan kişi, bazen bir hikaye anlatmak için, bazen hislerini boşaltmak için, bazen de kendi özel sebepleri için yazar o sözleri. Biz de dinleyenler olarak genellikle bir şarkının müziğinin yanında sözlerine dikkat ederiz çünkü sözlerinde kendimizden parçalar buluruz; ya yaşamış olduğumuz bir olayla bağdaştırırız, ya bir şekilde hislerimize tercüman olduğunu düşünürüz, ya da şarkının hikayesi kendi hayatımızdan bağımsız olarak ilgimizi çeker. Ben de bu yazımda bu üçüncü kategoride yer alan, beni fazlasıyla etkileyen iki adet şarkının hikayesinden bahsetmek istiyorum:

Tears in Heaven – Eric Clapton

Eric Clapton’ın bu bayılarak dinlediğimiz şarkısının arkasında oldukça üzücü bir hikaye yatıyor aslında. Clapton ve sevgilisi Lory del Santo’nun 1986 yılında bir oğulları oluyor. Connor doğduktan sonra Clapton oğluna iyi bir baba olabilmek için alkol bağımlılığıyla savaşmaya başlıyor. İlerleyen yıllarda Lory ile ayrılmalarına rağmen Connor’ın iki ebeveynini de görerek büyüyebilmesi için görüşmeye devam ediyorlar. 20 Mart 1991 gününde, Connor ve annesi New York’ta bir apartmanın elli üçüncü katındalarken Connor oynadığı bir oyun sırasında açık bir pencereden aşağı düşüp hayatını kaybediyor. Haberi aldıktan sonra yine New York’ta olan Clapton hemen Lory’nin yanına gidiyor. Yıllar sonra bir röportajında, o gün orada oğlunun ölü bedenini çevreleyen kalabalığı gördüğünü, ama gidip ona bakmaya cesaret edemediği için oraya uğramadan Lory’nin yanına çıktığını ve bundan hayatı boyunca pişmanlık duyacağını anlatıyor Clapton. Bu korkunç olayın ardından acısını şarkı sözlerine dökerek Tears in Heaven şarkısını ortaya çıkarıyor.

 

 

The Way – Fastball

Yazıldığında dünya çapında ünlenip listelerde en üstlere çıkan bu şarkının da oldukça ilginç bir hikayesi var. Hayatlarını Texas’ta sürdüren, ileri yaşlı Lela ve Raymond Howard çiftinin evlerine yakın bir kasaba olan Temple’da bir gün sürecek bir festivale gitmek için arabalarıyla yola çıkıp kayıplara karışmasını anlatıyor ünlü şarkı. İlk evliliklerinden sonra bu güzel çifti inançları ve yaşama aşkları birleştiriyor. Bu yolculuk fikri de ilerlemiş yaşlarına rağmen bitmeyen yaşam enerjileri sonucunda ortaya çıkan bir fikir, ancak bu fikri aile fertlerine söylediklerinde hiç destek alamıyorlar; Raymond yakın zamanda bir beyin ameliyatı geçirdiği, Lela da son zamanlarda küçük unutkanlıklar ve hafıza kayıpları yaşadığı için. Çocuklarının ısrarlarını göz ardı eden Lela ve Raymond bir cumartesi sabahı yollara düşüyorlar. Zamanına eve dönmediklerinde çift için aramalar başlatılıyor ve kısa süre içinde bu olay ülkenin gündemine yerleşiyor. Olayla ilgilenen ve yeni albümleri için ilham arayan Fastball grubu ise bu hikayeyle ilgili, belki de çift bu yolculuğa bulunmamak üzere, rutin hayatlarından ve sorumluluklarından uzaklaşıp birlikte mutlu olacakları yeni bir yaşama başlamak için çıkmışlardır, düşüncesini sözlere dökerek The Way şarkısını ortaya çıkarıyor. Trajik hikaye, çiftin yolculuğa çıkışının on üçüncü gününde birkaç gencin keşfiyle sonuçlanıyor: Lela ve Raymond gitmekte oldukları festivalden çok daha uzak bir yerde, uçurumdan düşmüş arabalarının içinde ölü bulunuyorlar.

 

 

Yazıların altlarına bıraktığım videoları izleyip bu iki şarkının sözlerine de bakarsanız, hikayelerini dinledikten sonra çok daha anlamlı geldiklerini hissedeceksiniz.

 

Kaynaklar

http://creepypasta.wikia.com/wiki/The_Deaths_of_Lela_and_Raymond_Howard

https://www.eventbrite.com/blog/sell-concert-tickets-ds0c/

Leave a Reply