“Streaming” platformları olarak nitelendirilen Netflix, Amazon Prime gibi şirketlerin sinema sektörüne de giriş yapmasıyla dengeler bozuldu diyebiliriz. Her ne kadar ilk başlarda seyirciler ve eleştirmenler tarafından önyargıyla yaklaşılsa da Martin Scorsese’nin Netflix üzerinden yayınlanan The Irishman filmiyle bu önyargılar kırılmaya başladı. Geçtiğimiz pandemi sürecinde de sinemaların kapalı olduğunu düşünürsek bu gibi platformların öne sürdüğü film sayısı gittikçe arttı.
Bu yazımda ise favori filmlerim arasına giren Sound of Metal’dan bahsetmek istiyorum. Amazon Prime yapımı olan bu filmin yönetmenliğini Darius Marder yaparken başrollerde Riz Ahmed, Paul Raci ve Olivia Cooke’u izliyoruz. “En İyi Erkek Oyuncu” dahil olmak üzere altı dalda Oscar adayı olan film, “En İyi Kurgu” ve “En İyi Ses” ödüllerini kazandı. Filmi izlediğinizde özellikle ses konusunda ödülü gerçekten hak ettiğini anlayabiliyorsunuz.
Filmde, Ruben (Riz Ahmed) ve Lou (Olivia Cooke) adlı iki müzisyeni izliyoruz. Beraber bir karavanda yaşıyorlar ve Amerika’yı turlayarak konserler yapıyorlar. Her şey yolunda giderken Ruben bir gün işitme yetisini kaybediyor. Bu ani bir kaybediş olmuyor ve ses dizaynı sayesinde Ruben’in işitme kaybının sürecini seyirci film boyunca takip edebiliyor. İşitmesinde bir sıkıntı olmasına rağmen Ruben konsere çıkmaya devam ediyor ve bir metal grubu olduklarını düşünürsek bu her şeyi daha kötü bir hale sokuyor. Başta Lou’ya bahsetmeden işi çözmeye çalışsa da durumun ciddiyetini anladıktan sonra bir terapi merkezine gitmeye karar veriyor. Lou ve Ruben birbirine neredeyse bağımlı hale gelmişler ve terapi merkezinde Lou’nun olmaması bu ilişki için bir dönüm noktası oluyor diyebiliriz.
Ruben’in film boyunca yaşadığı fiziksel ve duygusal rotayı seyirci olarak çok net izleyebiliyor ve empati kurabiliyoruz. Fiziksel olarak iyileşmeye başlasa bile Lou’ya olan bağlılığı onu farklı yollara götürüyor. Sound of Metal’da hem en önemli yetisini kaybeden bir müzisyeni hem de Riz Ahmed’in anlatımıyla “interdependent” yani bağlı, bağımlı bir ilişkiyi izliyoruz.
Sinemada genel olarak bir karakterle empati kurmak için perspektifle oynanır, kameranın yeri değiştirilir veya bir iç ses eklenir. Sound of Metal’da ise seste yapılan değişikliklerle seyirci açıkça Ruben’la veya öbür karakterle aynı şekilde duyuyor. Adeta filmin içine giriyor denebilir. Riz Ahmed’in oyunculuğuyla beraber de film çok daha çarpıcı, sinir bozucu ve etkileyici bir hale dönüşüyor.
Sound of Metal, uzun zamandır izlediğim en iyi filmdi diyebilirim. Farklılığıyla, oyunculuklarıyla ve sinemanın sunduklarının kullanışıyla muhteşem bir hikâye ortaya çıkarmışlar. Sound of Metal’ı izlemek isterseniz Amazon Prime’da bulabilirsiniz. Her ne kadar sinemada izlemek çok farklı bir deneyim olacak olsa da Covid-19’la beraber böyle güzel filmlere ulaşabildiğimiz için “streaming” platformlarına da teşekkür etmek gerekiyor.