Henüz çok küçükken ailemin bana aldığı bir DVD sayesinde tanıştım fındıkkıranlarla. Araştırmalarım sonucu öğrendim ki film aslında Alman yazar Ernst Theodore Amadeus Hoffman’ın yazdığı Fındıkkıran ve Fareler Kralı (1815) adlı öyküden çok daha farklıymış. Orijinal halinden farklı olarak deyim yerindeyse masalsı bir havaya bürünmüş. Bu hikâye ve görsel şölen beni öyle içine çekmişti ki defalarca kez izledim ve her seferinde çok etkilendim. İtiraf etmek gerekirse hala çocuk filmi olmasına aldırmayıp izliyorum. Ben de bu film sayesinde tanıştığım ve büyük hayranlık duyduğum Fındıkkıran Balesi’ni ve fındıkkıran oyuncaklarını incelemek istedim.
Fındıkkıran ve Fareler Kralı öyküsü Fransız yazar Alexandre Dumas tarafından kasvetli havasından arındırılmış. Bu masalsı anlatımı tertemiz besteler ve etkileyici bir koreografiyle 1892 yılında St. Petersburg Mariinski Tiyatrosu’nda ilk defa bale olarak sahnelenmiş. Eserin bale haline gelmesi Lev Ivanov ve Marius Petipa’nın koreografisinin Tchaikovsky besteleriyle buluşmasıyla oluşmuş. Tchaikovsky eserleri bestelediği süreçte çıktığı bir seyahatte Paris’te konaklarken ilk defa çelestayla tanışmış ve Şeker Perisi’nin Dansı‘nda kullanması için ilham olmuştur. Şu an da Noel temalı neredeyse tüm şarkılarda duyulan çana benzer ses aslında çelestadır.
Şu an balenin klasiklerinden biri haline gelmiş bu eser, 1950’lerde Batı’da sahnelenene kadar başarıyı bulamamış ve kötü eleştirilere maruz kalmış. Londra Festival Balesi ve New York Şehir Balesi eseri göze hitap edecek şekilde geliştirip düzenledikten sonra sahneleyerek başarıyı yakalamış. Türkiye’de de ilk kez Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü tarafından 1968-1969 sezonunda Ankara’da sahnelenmiş. Biletler zor bulunsa da kış aylarında Fındıkkıran Balesi’ni izleme fırsatı bulmanız hala mümkün.
Gelelim beni asıl etkileyen figür fındıkkırana. Kendisi tahtadan yapılan bir oyuncak ve Noel süslemesi denilince akla ilk gelen figürlerden biri. Fındıkkıran Balesi’yle aynı anda tanıştığım bu figür Alman kültürünün önemli bir parçası. Bu el yapımı ahşap oyuncakların iyi şans getirdiğine ve kötü ruhları uzaklaştırdığına inanılır. En popüler Noel hediyelerinden biridir aynı zamanda. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra dünyada tanınmaya başlayan bu figür, Fındıkkıran Balesi‘yle de iyice yaygınlaşmış. Fındıkkıranların sıcak rengi; soğuk ve karlı kış gecelerini, yeni yıl ve Noel kutlamalarını ısıtıyor bence.
Fındıkkıran Balesi‘ni ve onunla ilk tanıştığım o filmi izlerken kendimi hep baş karakter Clara’nın yerine koyardım. Belki de bu yüzden fındıkkıranları hep çok sevdim. Fındıkkıran sihirliydi. Sadece Fındıkkıran değil, o dünyanın tamamı sihirliydi. Kötülüklere (Fare Kral ve ordusu) rağmen mutlu son vardı. Bu dünyanın baş karakteri bensem, elbette ki Fındıkkıran’ı sevecektim. Beni karın bile soğuk olmadığı o sihirli dünyaya götüren oydu ne de olsa.
İşte Fındıkkıran Balesi‘nden bağımsız olarak bu sevimli oyuncaklara hayranlığım böyle başladı. Kötü ruhlarla olan savaşını kazanabilir mi bilemem ama şans getirdiğine inanmıyor değilim.
Kaynakça
https://tr.wikipedia.org/wiki/F%C4%B1nd%C4%B1kk%C4%B1ran_Balesi
https://www.huffpost.com/entry/vintage-nutcracker-photos_n_6367246