Duvarların Altında Kalan İnsanlığımız

 

 

 

 

17 Kasım 1989, Prag

Malumunuz Berlin Duvarı yıkılalı 25 yıl oldu. 1961’de zamanın Sovyetler Birliği lideri  Khrushchev tarafından Doğu Almanya’dan Batı’ya geçişi engellemek ve sosyalist Doğu Almanya’nın kapitalizmin etkisiyle yozlaşmasını engellemek için yapılması emredilen bu duvar, Soğuk Savaş’ın en önemli simgesi durumundadır hala. 1989’da duvarın yıkılışı, Doğu Bloğu ülkelerine bir ilham oldu elbette. Sovyetlerin gölgesinde ve etkisinde yaşamaktan usanan Doğu Avrupa halkları, öğrenci ve işçilerin önderliğinde 89 devrimlerine giden ayaklanmaların yolunu açtı. Özellikle Çekoslavakya da örnek teşkil edecek eylemlilikler gerçekleşti. Öğrencilerin örgütlenerek baskıcı yönetime karşı ayaklanmaları halkın diğer kesimlerini de etkileyerek bir toplumsal hareketinin doğmasına neden olmuş ve milyonları sokağa dökmüştür. Bunun sonucunda ”Kadife Devrimi”yle komünist rejim düşürülmüştür. Bu halk hareketi zincirleme bir etki yaratarak Macaristan, Bulgaristan ve Romanya’da da komünist rejimlerin düşmesine neden olacak halk hareketlerini doğurmuştur. Doğu Avrupa ülkelerindeki bu devrimler, dünyanın güç dengelerini değiştirmiş ve Sovyetler’in çökmesine zemin hazırlamıştır.

Berlin Duvarı’nın yıkılışı yeni bir dünyanın habercisiydi elbette. Savaşsız ve daha özgür(!) bir dünya. Ancak görüyoruz ki gerçekler umulanın yanından bile geçmiyor. Aradaki engeller kalktı belki ama bir insanlık hala o duvarın altında kaldı. Her ne kadar artık o yokmuş gibi davransak da her ülke diğeriyle arasına örmüştür bir “Berlin Duvarı”. Görünmezler belki ama daha çok can alır daha çok kan akıtır çocuklardan, kadınlardan, masumlardan. Yeni sınırlar çizer bu duvarlar aramıza an be an. O kadar süregelen bir olaydır ki bu, insanı duyarsızlaştırır ve robotlaştırır. Acılara kayıtsız, haksızlıklara karşı çıkamayacak kadar korkak bırakır.

 

Duvarların yaratıcılarıdır onlar.  Amerika’dan Rusya’ya, Çin’den İngiltere’ye ve niceleri de çocuklarıdır bu ülkelerin. O kadar büyük ve zengin olabilmek için onlar gibi davranmayı görev bellemişlerdir kendilerine. Gerçekte Berlin Duvarı yıkılmıştır belki ama Rusya Kırım’ı işgal ederken, Amerika Irak’ı ve Afganistan’ı işgal ederken acaba hiç düşündüler mi kendileriyle insanlığın arasında koyacakları onlarca duvarı.  Hala bu savaşın içindeler ve arkalarında El- kaide, Işid, El- Nusra gibi yeni, küçük ve zararlı asalaklarını bırakarak yaratılan kaostan beslenen kan emiciler olarak yaşamaya devam ediyorlar  Dünya halklarını ise yarattığı markalarla aptallaştırıp tüketim çılgını haline dönüştürmeleri de o büyük duvarları süsleyen çirkin yazılamalar. O yazılamalara özenip hayatımızı onlara göre şekillendirenler de biz insanlar, insanlığımız.

 

Ayıplarını örtmek için  kullandıkları medya ve onun kalemşörlerinin her bir olaya karşı takındığı o bağımsız(!) tutumu. Bosna’da, Gezi’de, Gazze’de yaşanan insanlık dramını ekranlara, gazetelere yansımaması için yapılan o insafsız çabaları, düşünmeyi unutan halkın gözünde onların gösterdiğinden farklı bir şey ifade etmiyor hala. Çözümsüzlüğün ve istikrarsızlığın beslediği dünya düzeni artık o kadar bağımlıdır ki duvarlara, yokluğunda bir boşluğa düşecekmiş gibi sahip çıkıyor, koruyor onu. 89′ devrimleriyle özgürleşeceği hayaline kapılan toplumlar artık daha bağımlı ve unutmuş durumda insanlığını.

Gerçekliğin anlamsızlığı ve sıkıcılığı karşısında, sesini yükselt ve sahip çık insanlığına. Eğer içinde bir parça kaldıysa.

 

 

 

 

Leave a Reply