Fransızca’yı hep çok sevdim. Öğrenmesi de oldukça keyifliydi benim için. Lisedeyken Fransız kültürünü tanımak adına Noel, Paskalya ve Frankofoni – Francophonie- Haftası ‘nı kutlardık. Noel ve Paskalya’nın kulağınıza daha tanıdık geldiğini tahmin edebiliyorum. Peki ya Frankofoni Haftası? Dünya çapında 56 ülkede, anadili veya ikinci resmi dili Fransızca olan ve Fransız dilini öğrenmekte olan kişiler tarafından çeşitli etkinliklerle her yıl 20 Mart’ın içinde bulunduğu hafta boyunca kutlanılan bir hafta.
Fransızların son derece milliyetçi olduğunu ve dillerine aşırı düzeyde önem verdiklerini bilirsiniz. Özellikle geçmiş yıllarda, eğer Fransa’ya gitmişseniz ne demek istediğimi anlamış olmalısınız. Fransa’da, Fransızca konuşmuyorsanız insanlar size kınayan ve aşağılayan “aristokrat” bakışlarıyla bakmayı ihmal etmezler ve bunun yanında asla size yardımcı olmazlardı. Son yıllarda özellikle Nice,Cannes gibi güney şehirlerine dünyanın dört bir yanından insanlar akın ettikçe , nihayet “tatlı” Fransızlar da biraz olsun yumuşadı ve farklı dillere sıcak bakmaya başladı; ancak her ne olursa olsun dil kavramı onlar için her şey demek. Dolayısıyla bu “Frankofonluk” mevzusu üzerinde şiddetle durmaktalar, öyle ki, bir Frankofon Zirve’leri var.
Zirveden önce, frankofonluğun üzerinde durmak istiyorum kısacık. Frankofon kavramı ilk kez 1800’lü yıllarda coğrafyacı Onesimé Reclus ile ortaya çıktı. Fransızlar’ın sömürgeleriyle oluşturdukları ortak dil ve kültür birliğini tanımlamak için Reclus bu kavramı kullanmıştı.1960’lı yıllardan itibaren gelişmeye başlamış ve yakın zamandan beri de Frankofoni Uluslararası Örgütü(OIF) adı altında toplanan birtakım kurumları içermekte. Bunlardan en önemlisi de kuşkusuz Frankofon Zirvesi. Zirvede, Batı Afrika ülkelerinin çoğu, Belçika, İsviçre, Kanada, Yunanistan, Ermenistan, Romanya, Avusturya, Macaristan, Ukrayna gibi hatrı sayılır pek çok ülke bulunuyor. Bu sene on altıncısı düzenlenen Uluslararası Frankofon Örgütü Zirvesi, Madgaskar ‘ın başkenti Antananarivo’da gerçekleşiyor.
Fransızca, dünyada en çok konuşulan on birinci dil olma özelliğine sahip. Avrupa Birliği, Birleşmiş Milletler, NATO, IMF, Unicef ve Unesco gibi birçok önemli kurum ve birliğin de resmi dili. Dolayısıyla böyle bir zirvenin oluşturulması ve yıllardan beri toplanıyor olması dil birliği açısından oldukça önemli. Fakat “frankofon” kavramı bazı tartışmaları da beraberinde getiriyor. Bazı çevrelerce, Frankofon birliğinin, Fransa’nın zamanında kurduğu sömürgeci düzeni korumak hatta ayakta tutmak için kurulduğu düşünülüyor. Ben bu kadar sert bir söylemle dillendirmesem de bu kanının doğru olduğunu düşünüyorum. Fransız emperyalizmi, Frankofoni’yi uluslararası düzeyde aktif hale getirmeye çalışarak kendi ağırlığını koymak istiyor. Frankofon olan ülkeler, Fransızca’yı resmi dil olarak kabul ediyor, iktidarlar Fransız kültürünü benimsiyor dolayısıyla da bu ülkeler Fransa’ya ister istemez belli ölçüde bağımlı hale geliyor. Günümüz rekabet ortamında Amerika Birleşik Devletleri’nden geri kalmak istemeyen Fransa’nın bu politikasını çok zekice bulmakla birlikte ciddi anlamda tarihin tekerür etmesinin şaşkınlığı içindeyim. On altıncı yüzyılda başlayan sömürge yarışının günümüzde bir takım organizasyon ve zirvelerle isim değiştirmesini gördükçe hayret ediyorum. Sistem hep aynı. Sömürenler ve sömürülenler… Bu noktada sormak istiyorum; Frankofon Zirvesi kime hizmet ediyor? Fransa mı yoksa üye olan diğer devletler özellikle Fransa’nın yıllardan beri “dostu” gibi gördüğü Afrika devletleri mi?
Kaynakça
http://www.francophonie.org/La-Nouvelle-Caledonie-l-Argentine.html
Pingback: Fransız Dili ve Kültürü Kutlanıyor! La Francophonie: C’est Quoi? | ÇeviriBlog